Bakan Dinçyürek ikinci defadır açıklıyor:
“Suyu biz yöneteceğiz” diye…
Ne yalan söyleyelim bu açıklama bile gururumuzu okşuyor!
Çünkü egoları çok fazla bir toplum olarak bizim kendimizin yaptıkları hep hoşumuza gidiyor…
Yapamayıp da başkası yapmaya kalkıştı mı yer yerinden oynuyor…
Örneğin, bir önceki bakan Hamit Bakırcı, ‘suyu biz yönetemeyiz’ açıklaması yaptıktan sonra buna bir de Marsilya gezisi eklenince bir anda ayaklar altına alındı…
Oysa biraz siyaset yapıp o da ‘elbette biz yöneteceğiz ya da yönetiriz’ deseydi durum daha farklı olabilirdi.
Bakan Dinçyürek ise toplumun içinde bulunduğu psikolojik durumu daha iyi analiz ettiği için hiç çekinmeden sıklıkla ‘biz yöneteceğiz’ diye açıklamalar yapıp dengeleri sağlamayı biliyor.
Su konusunda bildiğimiz şudur;
Türkiye’nin büyük gayretleri ile adaya getirilecek su için artık sayılı günler kalmıştır.
Adaya kadar getirilmesi tamamdır da ikinci ayak olan KKTC’de su nasıl idare edilecektir?
Burada biraz özeleştiri yapmak lazım…
Biz hem toplum hem de yönetim olarak daha birkaç hafta öncesine kadar suyun burada nasıl kullanılacağını ve yönlendirileceğini aklımızın ucundan bile geçirmedik…
Bunun için hiçbir proje üretmedik, kafa patlatmadık suyun avantajlarını iyi kullanmak için parmağımızı bile oynatmadık…
Aksine geleneksel muhalifliğimizle suyun yararlarından çok yönetimin kimde olacağını tartışmaya açtık…
Hatta bazıları suyun gelmesinden dolayı biraz da siyasi nedenlerden dolayı zararı bile olacağını ima etmeye çalıştı…
Bunu yaparak da Türkiyeli yöneticileri biraz kırdık…
Şu anda Bakan Dinçyürek de dahil olmak üzere bazı yetkililer neredeyse Ankara ile bir hava trafiği kurmuş vaziyetteler…
Özellikle de Ankara’da çok sıkı bir çalışma yapılıyor…
Hatta zaman zaman Ankara’daki teknik ekip KKTC’den ilk defa bu kadar heyecanlı bir ekiple çalıştıklarını söylemeden edemiyorlar…
Benim anladığım, Bakan Dinçyürek ‘suyu biz yöneteceğiz’ derken ne siyaset yapıyor ne de popülizm…
Yok öyle değil de ben yanlış anlamışsam, zaten bunu zaman birkaç içinde gün yüzüne çıkaracaktır…
Asıl söylemeye çalıştığım da şudur;
Bu ülkede bir yönetim zafiyeti olduğunu bilmeyen, kabul etmeyen yok!
Geçmiş yıllar ve tabi ki eski Türkiye hükümetleri de bizi kolaycılığa alıştırdı.
Örneğin en azından benim bildiğim son 25 yıldır eski Ankara hükümetleri de ‘su getireceğiz’ dedi ama getiremedi, balon faciasını da unutmadık…
Bu kez daha değişik ve ciddi bir Ankara hükümeti ile karşı karşıyayız…
Her şeyi Ankara’dan bekleyip de kolaycılığa kaçarsak sonumuz çok da iyi olmayacak gibi görülüyor.
Demek ki büyük projelerle bize her türlü fırsatı sunan Ankara hükümetinin hızına uyum sağlamaktan başka bir seçeneğimiz de yok!
Bu konuda Ankara’nın ‘ben yaptım’ gibi bir egosu olmadığı kesin…
Ama bizim de ‘biz yaparız’ egosundan kurtulmamız lazım…
Bunun için Ankara ile ortak ilişkilerden de kaçmanın ya da bunları öcü gibi göstermenin manası yok…
Su konusu da böyle bir şey, biz üzerimize düşeni gerektiği kadar yapıp, işi sallamazsak su da gelecektir, elektrik hatta ardından da belki doğal gaz bile!
Yok, sırf muhalefet olsun diye kahramanlığa soyunursak, iyi yönetmek yerine sadece laf ebeliğini tercih edersek o zaman da yönetici değil yönetenler sınıfına kendi kendimizi teslim etmiş oluruz…
Bilmem anlatabildim mi?
 
 
“Burası kumarcıların kapısı!”
 
Selam Levent bey,
Dun Türkiye’den adaya geldim, pasaport kuyruğuna girdik.
Özellikle bir memurun sırasını demir parmaklarla kapatmışlar, ön tarafta bir bayan oturmuş elinde bir liste…
Neden burası boş diye sorduğumuzda ‘kumara gelenler buradan geçiyor sizin gibi sıra beklemeyecek’ demek istedi…”
 
(B.A.)
 
 
“Okul bitti sigara serbest”
 
Önceki gün sabah Meclis’in yakınındaki gazete bayisinin içindeyiz.
Biz sohbetteyken büfeye LTL’de okuyan biri kız üç öğrenci geldi.
Ellerindeki parayı uzatıp ‘bilmem ne marka sigara istiyoruz’ dediler.
Parayı uzatan öğrencinin elinde de kimlik kartı vardı ve özellikle yaşını göstermek gibi bir çabası vardı.
Büfenin sahibi bir kimliğe baktı bir de çocukların yüzüne, hemen sordu:
“Siz öğrenci değil misiniz” diye…
Çocuklardan bir diğeri hemen atıldı:
“Ama okul bitti sigara serbest!”
Tabi bizim büfeci Mehmet her zamanki duyarlılığı ile çocuklara sigara satmadı ama herkes bu duyarlılığı gösterir mi o da ayrı bir konu…
 
 
MESAJ KUTUSU
 
Sayın Koral BOZKURT, uzun bir süredir talep ettiğiniz krediye ilgili bankadan henüz yanıt alamamışsınız. Bizim ülkede normaldir bu gibi şeyler. Ancak bir ses bandından bahsediyorlar, bu paranın verilmesi için bazı teklifler mi yapıldı? Eğer böyle bir şey varsa bunu kamuoyuna açıklamak boynunuzun borcudur…
Sayın Hüseyin CAHİTOĞLU, Spor Dairesi Müdürü olarak özellikle Güzelyurt harcamalarında bir firmanın epey ihale aldığından şikayetler gelmeye başladı. Yakında birileri kapınızı çalacak ve bu konuda size bazı sorular soracak. Umarız dost-ahbap ilişkileri ortaya çıkmaz!
Sayın Teberrüken ULUÇAY, dün iki muhtar arkadaş yanıma geldi yarım asgari ücret tutarındaki ücretleri hala alamadıklarını ifade etti. Şu fatura olayı da çok etik değil doğrusu, bunu bir yasal zemine oturtsanız hiç de fena olmayacak. Zira gelen söz veriyor, giden söz veriyor…
Sayın Ahmet KAŞİF, bakanlığınız döneminde telefon ücretlerindeki yeniden yapılandırma nedeniyle devlete bir yıl içinde 3 milyon TL gibi önemli bir katkınız olmuş. Demek ki her zaman zam yapmak yerine bazen de indirim yapmak gerek değil mi?
Sayın Mustafa AKINCI, yıllar öncesinin PEYAK konusunun bu süreçte sıkça önünüze konulacağını söylemiştik ama bu kadar erken beklemiyorduk. Siz çabuk sinirlenen ve kırılgan birisiniz, en iyisi sinirlerinizi aldırıp bu süreci idare etmeye çalışın.
Sayın Hüseyin GÖKÇEKUŞ, ülkemizde üniversite kurmak isteyenlerin sayısı her geçen gün artarken artık evraklarda imla hatalarına bile dikkat ettiğiniz söyleniyor. Bunu bir derece anlarız da adamları da isyan noktasına getirmezsiniz umarız.
Sayın Nidai GÜNGÖRDÜ, bölgenizde yatırım yapan iş adamları belediye ile yazışmalarda aksamalar olduğundan şikayet ediyorlar. Bazı dilekçelere cevap vermeniz bir aydan fazla süreyi alıyormuş. Biraz hareket lütfen!
Sayın Fatma KINIŞ, Yönetim Kurulu Başkanınız ile Malezya ziyaretinde sadece 3 bin Euro’luk harcama yapmanıza memnun olduk. Elbette cepten de harcamayacaksınız ama vatandaş son zamanlarda öyle agresif oldu ki birazcık abartabiliyor değil mi?
Sayın Ahmet BENLİ, Başbakan ile el sıkışıp anlaştıktan sonra cebinizdeki istifa mektubunu yırtıp attığınızı duyduk. En doğrusu yapmışsınız. Bu arada eşinizin çok ciddi bir miktarda parasının dolandırıldığını öğrendik. Büyük geçmiş olsun. Siz bugünleri de atlatırsınız.
Sayın Zeki ZİYA, sizin pilotlar sınır tanımıyor galiba. Güney’den geçtiklerine göre acaba kendilerini kim gaza getirdi dersiniz. Anastasiadis’e ‘geçmiş olsun’ dedilerse hiç problem yok. İnsanlık daha ölmedi ya…Bence madalya bile vermelisiniz…
Sayın Ali Özmen SAFA, medya grubunuzda ciddi anlamda bir yaprak dökümü yaşanıyor. Acaba nerede hata yapıyorsunuz diye hiç düşündünüz mü? Bu arada verdiğiniz münhal ilanında hem muhabirlik hem editörlük nasıl bir şey?
Sayın Yurdagül Beyoğlu ATUN, uzun bir süredir hizmet verdiğiniz Star Kıbrıs’tan bu ay sonunda ayrılacağınızı öğrendik. Artık evinizin kadını olacağınıza göre buna en fazla eşiniz seviniyordur değil mi? Bundan sonra gelsin bakalım börekler çörekler ve tatlılar…
Sayın Nazlı FALYALI, bahçede çalışırken düşüp sakatlandığınızı üzülerek öğrendik, büyük geçmiş olsun. İyi de siz bahçede çalışırken sizin hayırsız oğullar ne yapıyor işte bunu çok merak ediyoruz. Kulaklarını çekmekte yarar var değil mi?
Sayın Cemal SARIÇİZMELİ, çok kısa bir sürede ciddi başarılara imza atmaya başladınız. Tebrik ederiz. Bölgeye geldiğimizde sizin ile mutlaka tanışıp bir kahvenizi içeceğiz. Başarılarınızın devamını dileriz…
Sayın Aybars KARAATMACA, izleyenler önceki akşam sanatın gerçekten de engel tanımadığın kendi gözleri ile şahit oldular. Dans gösterisi mükemmeldi izleyenlere iyi bir sürpriz oldu.
Sayın Mehmet ERÜLKÜ, kardeşiniz Çetinkaya’nın başına geçtiğine göre artık takımın kamplarından da siz sorumlusunuz demektir. Otelinizi ona göre dizayn edersiniz değil mi? Birlikten kuvvet doğar diye boşuna söylememişler demek…
 

GÜNÜN FOTOĞRAFI:

 
----------------------------------------------
Günün Fıkrası
 
Fitil

Temel ishal olmuş, gittiği doktor da “günde iki defa fitil” salık vermiş. Temel fitilin asıl kullanım şeklinden habersiz olduğundan, hap gibi yutmuş ve tabii ki daha kötü olmuş. İkinci defa gittiği doktor ona günde üç defa fitil vermiş, Temel daha da kötü olup da doktora üçüncü defa gidince doktor şüphelenip sormuş: 
- Siz yoksa bu fitilleri hap gibi yutuyor musunuz? 
Temel kızmış: 
- Yok, bir tarafıma sokuyorum.