Seçim aritmetiği gündemde olunca siyasete ilgisi olanlar değişik kombinasyonların neler olabileceği üzerinde düşünüyor. DP-UG için ölü doğmuş bebek yorumu yapmak için henüz erken olsa da, bazıları Ulusal Güçler adı altında 8’lerin DP’ye geçmesini vahim bir hata olarak görüyor. Her ne olursa olsun Eroğlu’nu kesinlikle küçümsememeli ve kendisinden beklenmedik hamleler gelebileceğini bir kenara yazmalı. Olağan şartlar altında ise seçimin UBP-CTP arasında geçeceğini teslim etmek gerek.

Statüko partilerini dışlayarak sandığa gitmeyeceklerin sayısı arttıkça, açılan makasın CTP’ye yarayacağını bazı kurnaz tilkiler gayet iyi biliyor bilmesine de CTP’nin iktidara geldiğinde hızla tükeneceğini öngöremeyecek kadar kısa vadeli hesaplar yapıyorlar... Tıpkı UBP gibi CTP’nin de iktidara geldikten kısa bir süre sonra ciddi bir oy kaybına uğrayacağı açık oysa.

Başta boykotçular olmak üzere ülkede sistem değişikliğinin yaşama geçmesini savunanlar için CTP’nin UBP ile koalisyon yapmak durumunda kalması bulunmaz bir fırsat yaratacaktır. Her halükarda patronajın iki ana partisinin çöküşü hızlanacaktır çünkü. Patronaj rejimini yıkacak yeni bir partinin kurulması için şartlar da ancak o zaman oluşacaktır. İster CTP-UBP koalisyonu olsun, ister beklenmedik şekilde 3’lü koalisyon olsun, ister CTP tek başına iktidara gelsin, bu partilerin üretecekleri bir yığın çelişki nedeniyle iktidarda kalma ömrü 2 seneden fazla olmayacaktır. Sistemin değişmesini savunanların biraz daha sabırlı olup, dişini sıkması gerekecek. Önümüzdeki seçimin ardından ölüm öncesi son iyi olma haline erişecek patronaj partileri, bu son ve kısacık kendini mutlu hissetme evresini de geçirdikten sonra gözlerini bir daha açamamasına kapatmak zorunda kalacaktır.

Bu nedenle CTP’nin, UBP’nin, DP-UG’nin ve TDP’nin seçimde alacağı oy oranından ziyade iktidara hangi oy oranıyla kim gelirse gelsin yaşam süresinin oldukça kısa olduğunu akıldan çıkarmamak ve bu süreyi değişimin şekillendirilmesi için çaba göstermeye ayırmak gerekir.

Patronaj partileri sadece birbirlerini yemekle kalmayacak aynı zamanda tıpkı UBP içinde olduğu gibi birbirlerini yiyerek patronajın çöküşünü zaten hızlandıracaktır. Doğru analiz yapanlar ve doğru öngörülerde bulunanlar patronaj partilerini kendi hallerine bırakarak, son bir kısa mutluluk tatmalarından çekinmemeli ve gelecek günlere hazırlanmalıdır. Boykot çağrıları kimin işine yararsa yarasın bunun hiçbir önemi yok. Sistemin topyekun değişimi için toplumun dik durması, ehvenişer tercihlerle daha fazla vakit kaybetmek istemediğini güçlü bir ses çıkararak patronaj partilerine hissettirmesi bu partilerin dağılışına katkı sağlayacaktır.


Kendi kendini yönetmek toplumsal mutabakat sağlanmadan ulaşılamayacak bir mertebeye yükseldiğine göre, bu uzlaşının zeminini örecek yeni bir siyasal partinin doğuşu için, önce siyaset içinde var olmaya çalışan iki temel partinin başarısızlıklarının son bir kez tescillenmesini beklemek gerekecek. UBP, CTP, DP-UG ve TDP hangi argümanları öne sürerse sürsün patronajdan nemalanmaya çalışan profesyonel siyasetçilerin elinde oyuncak olmuş, statüko partilerdir. Hiçbirini ne yeni yüzler kurtarır ne de merkezdeki tecrübeli kurtlardan partileri temizlemek söz konusudur.

Sabırla tükenişlerini bekleyip görmek ve bu değerli zamanı yeni, ilkeli, devrimci ve önceliğini patronajı yıkmaya veren, statükoya karşı farklılıklarına rağmen birlikte hareket eden bir partinin kurulması için değerlendirmek kaçınılmazdır. Bu partiyi kimler, nasıl kurar bizim gibileri ilgilendirmez. Zira siyasetçi değiliz, siyasetçi olmaya da kesinlikle niyetimiz yok. Bizi ilgilendiren, yasaları değiştirerek sistemi yıkmak için asgari müştereklerde ve ilkelerde birleşecek olanların hepimizi usandıran bu rejimi tasviye edecek oluşlarıdır.