Ülkenin tek uluslararası tanınırlığa sahip odası, Kıbrıs Türk Ticaret Odası yeni bir seçime hazırlanıyor.

KKTC’deki devlet kapitalizmini yıkmakta en seri adım atması gereken bir kurum olarak KTTO’nun girişimlerinin yavaşlığı sürekli eleştiri konusu olageldi. Devletten ve/veya Türkiye’den şirketlerine ihale almak için KTTO’yu sahiplenenler kimi zaman KKTO üzerinden parti kurdukları, kimi zaman da vergi borçlarını ve personelinin sigortalarını dahi ödemedikleri iddialarıyla yüzleşmek zorunda kaldı.

Çağdaş kapitalizmin eleştirel pek çok yanı olabilir ancak liberalizmin de bazı ilkeleri vardır. Kazancının vergisini düzenli ödemek, çalışanlarının sosyal yatırımlarını zamanında yapmak, haksız rekabet ortamının bir piyonu olmamak, bireyin genişleyen hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınmasını savunmak, iktidarların kişisel özgürlükleri kısıtlamasına karşı çıkmak vb.

Liberalizm devletin etki alanını sınırlandırmayı, özgürlükler alanını ise genişletmeyi savunur. KTTO bugüne dek gösterdiği performansla devlet kapitalizmi ve devleti yöneten iktidar partileri ile göbek bağını kesmeyi başaramamıştır. Bu başarısızlık, KTTO Meclisi’ni ve Yönetim Kurulu’nu oluşturan bazı üyelerin şahsi çıkarlarını Oda üzerinden yükseltmeyi hedeflemesi ile ilişkili olabilir. Türkiye’den sağlanan kredilerden yararlanmakta daha avantajlı hale gelmek, ihalelerin şirketlerine verilmesi için baskı gücü oluşturmak gibi arayışlar KTTO’nun devlet ve iktidar üzerinde değişim için etki yaratan bir kurum olmasını engellemiştir.

KTTO’nun, mesela Türkiye’deki TÜSİAD’ın erkine sahip olamamasının pek çok nedeni vardır. Devletten ve devletin olanaklarından bağımsızlaşarak iktidarını kuramamak, devletten beslenmek gibi çağdışı bir kapitalizm anlayışını reddedecek piyasa mekanizmalarını oluşturamamak, gerici bir kapitalizmden nemalanacak kadar dar bir perspektiften kapitalizmi algılamak, kişisel özgürlüklerin genişletilmesinde liberal bir söyleme sahip çıkamamak, bu nedenlerden sadece birkaçıdır.

Liberal burjuvazi kültürünü geliştirmekten bile aciz, devletin ve emperyalizmin kendi iktidarını pekiştirmek için sunar göründüğü fırsatlardan faydalanan komprador burjuvazi kültürünün taşıyıcısı olan özel sektörümüzün birçok temsilcisi, Türkiye ve KKTC Devleti kaynaklarından yararlanmak için ön sırayı kapmakla meşguldür.

Hal böyle olunca devlet kapitalizmine ve iktidarların uyguladığı faşizme kapılarını sonuna kadar açan, bir tuhaf Kıbrıs Türk Ticaret Odası algısı oluşuyor. Ve bu algı her Kıbrıs sorunu çözüm sinyali baş gösterdiğinde Oda’yı ele geçirmeye çalışan iktidar partilerine yeşil ışığı yakanlarla zirveye tırmanıyor. Kişisel çıkarları için Oda’ya seçilmeye kalkanlarla mevcut algı birleşince KTTO, devlet kapitalizminin ve siyasetin üzerine çıkamayan bir yapıyı temsil etmekten kurtulamıyor.

Sonuç, devlete midesinden bağlı komprador burjuvazinin iktidarsızlığıdır. Ve bu, sadece görünen sonuçtur. Görünmeyen en ağır sonuçsa Kıbrıs sorununda çözüme bu denli yakınken hala devlet kapitalizminden fayda umanların çözüm koşullarına uyum sağlayacak yetenek ve vizyona sahip olmamalarıdır. Aynı arkaik zihniyet, KTTO’nun erkek egemen bir yapı olarak anılmasının bir başka nedenidir.