Gözümüze kulağımıza hoş gelen icraatlar olmasına rağmen Lefkoşa Surlariçi’nin durumu ortadadır. Lefkoşa dendiği zaman Surlariçi ayrı bir memlekettir.

Başkentimize yakışmayan görüntülere sahne olan Surlariçi için çözüm önerileri geliştirilmeli ve bir an evvel uygulanarak, çağdaş Lefkoşa imajı çizilmelidir.
Çok rahatlıkla söylemeliyim ki utandım!

Lefkoşa gibi bir başkentin tarihi bölgesinden içeriye girdiğiniz zaman ara sokaklara sapmanız utanmanız için yeterlidir. Bu utancı herkes yaşar. Sokakların durumu değil konu. Yaşam kalitesinin yarattığı görüntü içler acısıdır.

Kıbrıs bir turizm adasıdır. Dünyanın dört bir yanından ülkemizi ziyarete gelen, tarih severler var. Bu ziyaretlerde bulunan turistlerimiz her bölgemizi elini kolunu sallaya sallaya ve adım adım yürüyerek gezmek ister. Bu o bölgenin tarihi yapısı hakkında edinilmek istenen bilgi için şarttır. Yani yaşayarak ve hissederek tanırsınız bir ülkeyi.

Bugün Gazimağusa’da var olan Surlar içi ile Lefkoşa’da var olan Surlariçi kıyas bile kaldırmaz. Lefkoşa Surlariçi’nde yürümekten korkarsınız çünkü. Rahat olmazsınız. Hele de askerlerin izin günü ise…

Surlariçi için genel düşünce kötüdür. Kötü bir imaj yaratmıştır çünkü…

Gelişi güzel iş alanları, sokak ortalarına atılı eşyalar, dülger ve demirci atölyelerinden taşan görüntü kirliliği, anlamsız bir ses kirliliği, sokaklarda asılmış çamaşırlar, hurdalıklar ve aniden sokak köşelerinden çıkan küçük küçük çocuklar.

Buralarda araç sürmeniz profesyonellik ister. Yani dar sokaklardan her an bir köşeye çarpmamanız için küçük aracınız olması şarttır. Tabi bunla bitmez yürüyen insanlara da çarpmamanız adına dikkatli kullanmanız gerekir aracınızı. Sokaklarda istifini bile bozmadan, kendi dünyasında oyun oynayan çocukları da dikkate almak zorundasınız. İşte Surlariçi’nin hali budur.

Her şey ortada. Yaşanmaz halde bir bölge. Maddi imkânsızlıklarla yaşam mücadelesi veren insanların yaşam merkezi.

Tüm bunların yanında elbette güzel şeylere de tanık oluyoruz. Ama yeterli değil. Bugün Lefkoşa dendiği zaman akla ilk gelen Surlariçi’dir. Bir ucundan diğer ucuna kadar buram buram tarih kokar. Ama günden güne bu görüntüyü dahi hissedemez hale geldik. Surlariçi’nin görsel açıdan daha fazla zenginlik katılması gerektiğine inananlardanım.

Bunun için de önerim; dülger ve demirci atölyelerinin bir an önce daha uygun alanlara taşınarak yaşam alanlarından uzaklaştırılmasıdır. Evlerin yola sıfır olmasından kaynaklanan sıkıntı içinse; sokak kenarlarına park edilen araçlara uygun park alanları yaratılmalı ve evlerin önünde görsel kirlilik yaratan asılı çamaşırlara yasak getirilmelidir.

Bu bölgenin geliştirilmesi şarttır. Yoksa Turistlerin gelip geçtiği hatta fotoğraflarla ölümsüzleştirdiği anılarında Lefkoşa’dan çamaşırlar ve sokaklarda büyüyen çocukların izi kalır. Böylelikle turistlere verilen imaj hem Kıbrıs adına hem de güzelim Lefkoşa adına kötü olur.