Son yıllarda özellikle "Arap Baharı" adı altında Arap coğrafyasında birçok silahlı çatışma yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor. Konumuz Arap Baharı olmasa da, 21. yüzyıldaki savaşlar ve çatışmaların hakkında fikir verdiği için önemli. Değişen ve teknolojik anlamda gelişen yeni dünya düzeni sayesinde; medya ve bilgi iletişim teknolojileri de bundan nasibini alıyor. Öyle ki dünyadaki savaşların birçoğu "siber savaşlara" dönmüş ve teknolojinin de sayesinde internet üzerinden yaşanıyor. Biraz açacak olursak; yeni medya düzeni içerisinde medyanın yapısındaki değişiklik internetin sayesinde oldu. Bireyler bilgi iletişim teknolojileri sayesinde bilgiye, habere ve tabii ki manipülatif bilgi içeren kaynaklara daha hızlı ve kolay ulaşıyor. Bundan dolayıdır ki kamuoyu oluşturma ve bir fikri istenildiği şekilde bireylere sunma eskiye oranla daha basit bir hal aldı.

Savaş çığırtkanlığı

Bu yaklaşımı güçlendiren en önemli argüman ise Suriye hakkında yaşananlar olarak gösterilebilir. Zira bundan birkaç hafta önce Türk medyası ile uluslararası haber ajanslarını takip etmişseniz, bugünlerde Suriye'de kimyasal silah kullanıldığı için bir savaş yaşanıyor olması gerekirdi. Tabii ki medyanın savaş çığırtkanlığı kendi başına ortaya çıkan bir durum olmamakla birlikte, bu süreçte politika yapıcılarının da etkisinin büyük olduğunu söyleyebiliriz. Medyanın Suriye ve benzer sorunlarda atmış olduğu manşetleri abartılı, kışkırtıcı ve savaş söylemleri içerenler olarak kategorileştirmek yanlış olmayacaktır. İşte bu yapı bile bizlere savaşların medya üzerinden yaşandığını ve internetin de yardımıyla geniş kitlelere yayıldığını göstermektedir.

Savaşa inandırıldık
Gelinen aşamada, sağduyu ve akıl galip gelmiş; Suriye'ye yönelik olası bir askeri müdahale de Rusya'nın ara buluculuğu ile kimyasalların ve kitle imha silahlarının araştırılmasına karar verildi. Bu süreç bize şunu da göstermiştir ki, istenildiğinde savaştan ve şiddetten daha farklı yollar bulunabiliyor. Oysa medya bize, Suriye'deki iç savaşın yeni bir savaş ile çözülebileceğine öyle inandırmıştı ki, çevremde fikrine güvendiğim kişiler bile söz konusu müdahalenin haklılığına inan(dırıl)mıştı.


Bilgiyi kontrol etme çabası
Dolayısıyla birçok akademisyenin ve düşünürün de ifade ettiği gibi, savaşlar "bilgi/enformasyon" savaşları olmuştur. Özellikle 90'lı yıllarda yaşanan Körfez savaşlarında bilgiye sahip olanın kamuoyunu istediği doğrultuda şekillendirdiğini biliyoruz. 90'lı yıllar ile 2000'li yılların en önemli farkı ise teknolojideki farktır. Bir başka ifadeyle, teknoloji ve bunun getirisi olan internet sayesinde bireyler bilgiye 90'lara göre daha kolay ulaşıyor ve istenirse farklı/alternatif kaynaklara da erişiyor. Şu andaki "siber savaşların" yani internet ve medya üzerinde yaşanan mücadelenin; bir tür bilgiyi kontrol etme çabası olduğunu kabul etmeliyiz.

Athena'nın kampında...
1997 yılında John Arquilla ve David Ronfeldt tarafından derlenen "In Athena's Camp: Preparing for Conflict in the Information Age" (Athena'nın kampında: Bilgi çağında çatışma için hazırlanıyor) isimli kitapta bu çağda çatışmaların ve suçların "bilgi" için olacağının altı çiziliyor. John Arquilla ve David Ronfeldt (1997) bilgi devrimi ile birlikte çatışmalarının doğasının değiştiğine vurgu yaparak, bunun savaşlara, terörizme ve suçlara yeni modeller getirdiğini belirtiyor. Hatırlamalıyız ki söz konusu kitap 1997 yılında kaleme alınmış ve bugünlerde bizler için daha manidar olmaktadır.

Net savaş
Dolayısıyla 90'lı yıllarda savaşların geleceği hakkında bir kitap yazmak cesaret işiydi. Zira o yıllarda çoğu kişi, bilgi iletişim teknolojilerinin bu hızla insanların yaşamına gireceğine dahi herhangi bir fikre sahip değildi. Söz konusu kitapta, cyberwar (siber savaş) ile netwar (net savaş) bir birinden ayrılıyor. Net savaş; toplumlar ve ülkeler arasında yaşanan ve bilgiyle alakalı çatışmalar olarak açıklanıyor. Yani karşı taraftaki hedef kitlenin bilgisine ve düşüncesine yönelik zarar verme, rahatsız etme girişimi olarak algılanabilir. Tabii ki bu tür faaliyetler; propaganda teknikleri, psikolojik kampanyalar, politik ve kültürel devirmeler ile medya ve bilgisayar ağı üzerinden yapılıyor.

"Düşmanla" ilgili istihbarat
John Arquilla ve David Ronfeldt'ın kitabında siber savaş, daha fazla askeri savaşlar için tanımlanıyor. Bu bağlamda yazarlara göre siber savaş bizim anladığımızdan farklı olarak askeri amaçlar için yapılıyor. Yani bireysel olarak bir kişinin internet üzerinde yaptığı faaliyetlerin yerine, askeri bir organizasyon amacıyla daha kapsamlı bir çerçevede yapılıyor. Siber savaş, bilgi iletişim teknolojilerini kullanarak "düşmanla" ilgili istihbarat toplanması için yürütülüyor. Yani "düşmanla" ilgili stratejik bilgiler, silahları ve konumları hakkında askeri istihbarat toplanıyor. Dolayısıyla yazarlar siber savaşın, savaşların doğasını değiştirdiğini iddia ediyor.

Sistem sorunu
Tüm bunlardan hareketle söyleyebiliriz ki, savaşların ve çatışmaların karşısında olmasını beklediğimiz medyanın tam aksine siber düzende istenilen kamuoyunu oluşturmak için bir aracılık yapıyor. Burada mesleğini hakkıyla yapan gazetecileri dışarıda tutuyorum. Bu konu bir sistem sorunu olarak görünüyor. Birey olarak bizlere düşen en önemli görev ise, bu tür kışkırtmalara gelmememiz ve alternatif kaynakları vakit buldukça okumamız olacak. Bunu sadece uluslararası konularda değil, kendi yaşadığımız yerlerdeki sorunlarda dahi kullanabiliriz.

Çatışmaların yaşanmadığı bir dünya
Kulağımıza gelen her bilgi doğru olmayabilir. Başkaları tarafından değiştirilmiş, eksiltilmiş ve eklenmiş bilgiler olabilir. Savaş ve çatışmaların yaşanmadığı bir dünya düzeni talep edebiliriz. Siber alemin ise bizleri bir birimize bağlayan sosyal, iletişim, ekonomik pazar, eğlence ve barış platformları olmasını temenni ediyorum. İnternet üzerinde yaşanan siber savaşların en önemli kalkanı yine bilgidir. Bir konu hakkında bilgisi ve bundan dolayı fikri olmayan insanları daha kolay ikna edebilirsiniz. Oysa bilgili insanı kandırmak zannedildiği kadar kolay olmasa gerek.