Bildiğiniz gibi 31 Ocak 2013 de Ada TV’de seyircilerimden veda etmeden ayrılmak zorunda bırakılmıştım. Bu olaydan sonra isim babası olduğum programın tescilini de almıştım. Bunu yaptığım için de Ada TV tarafından birçok hakarete uğramış ve “Şeytan’ın pabucunu ters giydirecek” şeyler yaptığım da o hakaret dolu kamuoyu duyurusunda yer almıştı. Bugüne dek sessiz kalmayı tercih ettim, çünkü ekmeğini yediğim bir kurumun yıpratılmasını istemezdim.
“Şeytan’ın bile aklına gelmeyecek şeylerin” nasıl yapıldığını ben bilmem, ama birileri meğer biliyormuş. Programımın isim hakkını aldığımdan beri öfkelenen medya patronu oldukça ilginç bir yönteme başvurmuş. “Gündeme Bakış” programının isim babası olmadığımı kanıtlamak adına bakın neler yapılmış; 14 Şubat, Perşembe günü, saat 18.15 sularında Ada TV stüdyosunda rejideki ışıklar söndürüldü. Stüdyoda şu anda aynı isimli programı sürdürmekle görevlendirilen T.U. ve kameraman vardı. Işıkların söndürülme amacı rejide çalışanların kamera görüntülerine yakalanmamasıydı, zira çekilecek olan kısa görüntü 2010 tarihli bir fragman olacaktı ve 2010 yılında rejide çalışan personel şu anda aynı yerde çalışmamaktaydı. Işık olsaydı çekimde çalışanların yüzleri seçilebilir ve planları ortaya çıkabilirdi.
Ne ilginçtir ki, T.U’nun 2010 yılındaki görüntüleri bende kayıtlıdır ve kendisinin o zamanki görüntüleri gerek kilosuyla, gerekse saç rengi ve tıraşıyla bugünkü görüntüsünden farklılık göstermektedir. Demek ki üç yılda insan biraz değişebiliyormuş. Yine dikkat çekici başka bir unsur; hiçbir program ayakta ve reji ışıkları tam ayarlanmadan başlamaz. Ayrıca daha da komik tarafı, hiçbir program girişinde “programın isim babası falancıdır…” şeklinde komik bir cümle olamaz. Kargalar bile buna benimle güler, kimse de bunu yemez. Bu kadar ucuz şeylere başvurmaya gerek yoktu.
“Güçlünün değil, haklının yanındayız” ilkesi bu durumlar için geçerli değil midir? Her ne konuda olursa olsun, adalet ve hukuk eninde sonunda kararını verecektir. Tescil edilen isimlerin bir başkası tarafından kullanılması yasaya göre mümkün değildir. Eğer KKTC’de hukuk ve adalet işliyorsa, sonucunu hep beraber göreceğiz.
Elinizde büyük bir medya kuruluşu var diye, her türlü basın yoluyla şahsıma hakaret etmenize izin vermem ve buna karşı çıkarım. Kişisel çıkarları ve menfaatleri televizyon ve gazeteyle sağlayanın kim olduğu ortadadır. Ben herhangi bir çıkar için ne kalemimi, ne de programımı sattım. Ama birileri olmayan otel için aldıkları kumarhane izni ve bir vatandaşlık için programa müdahale edilmesine göz yumdular. Çünkü sırada bir de çekilecek krediler vardı. Ümit Bahşi ise buna bir engel mi teşkil ediyordu?
Son programımda söz konusu olan Büyükkonuk Belediyesi’nin 88 dönümlük eko turizm arazisinin 49 yıllığına ihalesiz kiralanması, gerek muhalefetin gerekse TC elçiliğinin de dikkatini çekmiştir.
Bana destek veren herkese buradan teşekkür ediyorum.