Dün öğleden sonra öyle ayaklarımı uzatmış evde otururken içimden de kendi kendime sorular sorup cevap bulmaya çalıştım. Bir sorunun cevabını bulmak ve cevaplamak için kafamı  yorduk sonra sinir ve öfke katsayımın da orantılı olarak yükseldiğini fark ettim.  Öyle düşündüm, böyle düşündüm, baktım ki anti-depresan moduna gireceğim başladım kendi kendime konuşmaya.

Soru şöyle: “ Bu ülkede insan sağlığını düşünen bir makam var mı?” E hade bakalım kolaysa siz verin bu sorunun cevabını ve Devletim diye alina gibi gabardık sonra gabaran yetkililerin tutumuna bir yorum getirin…

Bu soruyu salt Lefkoşa’da yaşanan zibil rezaletini baz alarak cevaplamayın yalnız. Tabi şuan özelde Lefkoşa, genelde ülkede tam bir sağlık rezaleti yaşanıyor ki bu duruma Sağlık Bakanlığı birimlerinden tutun da Çevre Koruma Dairesi, Turizm Tanıtma ve Pazarlama Dairesi ve ayrıca Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Kaymakamlıkları ve bazı Belediyeler seyirci kalıp sanki de bundan zevk alıyormuş gibi bir tavır takınıyorlar.

Bugün ülkenin neresine isterseniz gidin özellikle turistik bölge ve yerlerde göze batan pislik, düzensizlik, bakımsızlık ve baştan savma uygulamalar sadece yerli halkı değil zaten bir elin parmaklarını geçmeyen turistlerin de midesinin kalkmasına neden oluyor. Tüm bunların sorumlusu kimdir Allah aşkına? Tabi ki tüm bunların baş sorumlusu Devlet’i yönettiğini iddia eden Hükümet  ve onun birimleridir. 

Yani şimdi Lefkoşa’da Kaymakamlık tam anlamıyla guduru bir şekilde düzensiz ve özensiz olarak birikmiş çöpleri yarım yamalak toplamasına çıkıp da bana temizlik yapılıyor mu diyeceksiniz? Hadi canım sizde. Ortalık tam anlamıyla leş abbana . Yol kenarlarında biriken pislikler toprakla karışmış yağır çakırdak bir hal almış; akan çöp suları yollarda asfalt ve toprakla ahenkle dans ediyor ve ortalığa farklı bir esans kokusu yayıyor. En iyisi yurtdışında bu tür sorunlara karşılaşıldığında olduğu gibi Belediye yada Kaymakamlık bölgelere ayrılmış olan şehirde çöp toplama istasyonları belirlemesi ve halkın çöplerini bu yerlere bırakmalarının sağlanmasıdır. Sonra anlaşmalı olunan çöp toplama kurumları ile bu çöplerin sağlık ve hijyen kurallarına uygun araçları ve personeli ile toplanması sağlanmasıdır. Yol kenarları da ilaçlı ve tazyikli sular ile haftada bir yıkanır. Bu işlemler de tabi ki günlük hayatı olumsuz yönde etkilememek için akşam 23.00-06.00 arasında yapılır.

Sakın ha bu saydıklarım Kaymakam Kemal Deniz Dana’nın çalışmalarını küçümsüyorum diye algılanmasın, bilakis bu süreçte kendisinin de gerek Çevre Koruma Dairesi gerekse Sağlık Bakanlığı tarafından tek başına bırakıldığına inanıyorum. Ayrıca Kaymakam da daha önce “Bu işi benden daha iyi yapacak olan biri varsa buyursun yapsın” demişti ya, işte yukarıda saydığım birkaç unsur kendisine referans olur umarım. Başka yöntemler de var aslında, arzu ederse kendisiyle paylaşmaktan da memnun olurum….

Velhasıl kelam diyeceğim o ki yaşadığımız bunca soruna rağmen Hükümet yetkililerinin yeterince duyarlı olmaması ve her konuda olduğu gibi halkın günlük yaşamını etkileyecek konularda hizmet veren birimlerin sorunlarını çözmede göstermiş olduğu isteksizlik nedeniyle Hükümet bu mevcut durumu “HALKINI HALKINA KIRDIRMA” noktasına getiriyor ki bu durum en tehlikeli sonuçları doğuracak olan yaklaşımdır.

Nitekim son Lefkoşa Türk Belediyesi çalışanlarının sorunlarının çözümü yönünde verdikleri haklı mücadelelerine rağmen sorunları çözümlenmeyip tepkilerini radikal de olsa ortaya koyarken Hükümetin sessiz kalarak çalışanları halkla karşı karşıya getirmek istenmeleri gibi… BÖL, PARÇALA, YÖNET.

Ha bu arada dün Katı Atık Yönetimi Projesi Kapsamında Dikmen Katı Atık Depolama Alanı’nın AB finansmanıyla gerçekleştirilen ıslah çalışmaları tamamlandı ve eskiden “Dikmen Çöplüğü” olarak anılan alan Çevre Koruma Dairesi’nin kontrolüne devredildi. Bundan da kendisine pay çıkartan Cemal Bulutoğluları bu eserle  “Çöplüğü Piknik Alanına döndürdük” derken yüzü bile kızarmıyor . Dikmen Piknik alanı olurken Lefkoşa’yı çöpe döndüren sanki de babamdır….