Artık iyice anladım;
Hükümet olmak bizim siyasilere pek yaramıyor!
Muhalefette pissi kedi olan siyasetçiler her ne hikmetse iktidar gömleğini giyince sanki de sihirli bir değneğin hareketiyle bir garip oluyorlar.
Ve ülke sorunlarına ağırlık vereceklerine kendileriyle didişip duruyorlar.
Panzehiri olmayan hastalık bu!
UBP iktidardayken başladı salgın…
Memlekette her şey durdu, kurultay ile yatıp kalktık!
Sonuçta İrsen bey kazandı ama sandıktan çıkamayınca iç savaşın çok şey götürdüğünü anladı, biraz geç de olsa…
Sonra CTP kurultayını yaşadık hep birlikte.
UBP’deki gibi çok kan dökülmedi ama disiplini ve ilkeleriyle bilinen CTP’de ilk kez kamuoyu önünde karşılıklı suçlamalar yaşandı.
Kurultay süreci az hasarla kapatıldı gibi görülse de CTP’de gelecek günler çok şeye gebe!
Zira partinin için için kaynadığını, Haziran ayında yapılacak oyan yerel seçimlerin bir intikam alanına dönüşeceğini bilmeyen yok!
DP’de geri kalmadı tabi ki bu hastalıktan, şimdi salgın bulaştı ve partinin içini kemirmeye başladı…
Ve Pazartesi günü DP Parti Meclisi genel sekreter Bengü Şonya’yı görevden almak için toplanacak!
Peki gerçekten de görevden alabilecek mi?

Bugün sabah saatlerinde önce Bengü Şonya ile sonra da Serdar Denktaş ile telefon görüşmesi yaptık.
Öncelikle belirtelim Şonya parti muhalefetteyken partiye çok şey katan bir isim…
Dile kolay tam 7 sene partinin genel sekreterliğini büyük özveri ile sürdürdü ve parti örgütlerini yeniledi…
Her şey iyi ve güzeldi, ta ki Ulusal Güçler’in DP’ye katılımı ve 28 Temmuz seçimlerine kadar…
Ne olduysa ondan sonra oldu zaten!
Şonya o tarihlerde, Serdar Denktaş’ın Cumhurbaşkanı ile seçim ittifakı yaptığını ve Hasan Taçoy ile Zorlu Töre’nin seçilmesi için kendisine karşı kampanya başlatıldığını söylemekten hiç kaçınmadı ve Serdar Denktaş’a bilendikçe bilendi…
Dünkü telefon konuşmamızda yine kızgın ve öfkeliydi!
Haklı yanları var ama haksız yanları da var;
Zira, Ulusal Güçler parti içine girdikten sonra kendini biraz gölgede hissetti, buna bir de seçim kaybı eklenince gereğinden fazla agresif oldu ve bazı meseleleri parti içinde halledeceğine dışarıda konuşarak ve ağır eleştiriler yaparak bir genel sekretere çok da yakışmayacak bir tavır sergiledi.
Haklı yönleri de var tabi ki, örneğin yeni bir parti tüzüğü hazırlanıyorsa bundan genel sekterin haberdar edilmemesi öncelikle ekip ruhuna aykırı bir davranıştır.
O da haliyle bunu hazmedemedi ve hordu meydan çekip Serdar Denktaş’a karşı aday olduğunu açıkladı…
Hem de dün telefonda da belirttiği gibi “ Serdar Denktaş’ın benim karşımda hiç şansı yoktur’ diyerek…

Serdar Denktaş, telefonda Şonya’ya nazaran daha bir sakindi…
Ama yorgun ve biraz da bıkkın olduğu ses tonundan bile belliydi…
Yeni parti tüzüğünün kendi elinden çıkmadığını Başkanlık Divanı üyesi bir partili ile Erhan Arıklı’nun tüzüğü birlikte hazırladığını, kendi Londra’da olduğu için ilgilenemediğini, tüzüğe yüzeysel olarak bakıp onayladığını ifade etti. Ayrıca bu tüzük konusunda parti MYK’sının da haberi olduğunu, bu konuda kimseden bir şey gizlemediğini söyledi.
MYK’nın kabul ettiği tüzük için nisap sağlanmasının ad gereksizliğinin altını çizdi.
Bengü Şonya’nın adaylığını açıklaması konusundaki sorumuza da ‘ne yapaksa yapsın’ cevabını verdi…
Anlayacağınız köprüler tamamen atılmış oldu!
Buraya kadar her şey tamam da Serdar bey ne oldu da Bengü Şonya’yı görevden almak için parti meclisi toplantısı istedi?
İşte bunu anlamak bizim için biraz zor!
Tamam, Şonya biraz fazla abartıp tepkilerini parti dışına taşıdı ve bu da makamına pey yakışmadı ama adı Demokrat parti olan bir partinin demokrat olmayan bir kararı ile de görevden alınmayı hak etmedi!
Bu büyük hatadan dönmek hem Serdar Denktaş’ın hem de DP’nin yararınadır…



“Telekomünikasyonda sürprizlere hazır olalım!”


“Kıbrıs Türk Telekomünikasyon Dairesinin eski bir çalışanıyım. Otuz yıllık kamu hizmeti yaşamında 29 yıl teknik hizmetlerde son bir yıl dairenin genel müdürü olarak çalıştım. En son görevim Kuzey Kıbrıs'ta GSM sistemini gelir ortaklığına dayalı yap-işlet-devret modeli ile hayata geçirmek olmuştur. Bu model operatörler açısından (Telsim: Vodafon ve Turkcell (Telin Sonera "Fin Telecom", Altimo "Russian Telecom" ve Çukurova Grup) son derece başarılı olmuş ve devletin kasasına da hatırı sayılır para akmıştır. Sonuçta operatörlerden biri (Telsim) atıl ve boş durumda olan Telekomünikasyon Dairesi eski santral salonuna teknik teçhizatını kurmuş ve diğeri Turkcell yine daireye ait (?) komşu alanda teknik binasını kurmuştur. Bir ara not olarak bu gün Telekom Dairesi ve Cep Telefonu Operatörlerinin yer aldığı binalar ve arazi 1950 li yıllarda İngiliz sömürge yönetiminde telekomünikasyon hizmetlerini yürütmekte olan İngiliz firması Cable and Wireless'e ait ambar ve hurda deposu idi.
1974'ten sonra siyasi iktidarların dar görüşleri dolayısıyle KKTC'ye yakışan bir TELEKOM MERKEZ KOMPLEKS kuramayan devlet ancak var olan oto parka idari işler için bir binanın kaba inşaatını (TC yardımı ile(?)) yapabilmiştir. Anladığım kadar halen tartışılan konuda da bu binadır. Burada Kıbrıs Türk Telekomünikasyon Dairesinin gelecekte statüsünün ve görevinin ne olacağı hakkında bir fikir öne sürmem doğru olmaz veya kendimi bu konuda yetkili bir uzman olarak görmüyorum. Fakat son 50 yılda harikalar yaratan Kıbrıs (Rum) Cumhuriyet'nin bir KIT'i olan CYTA’nın Güney Kıbrıs içine düştüğü büyük mali kriz dolayısıyle AB tarafından özelleştirilmesi istenmekte ve hükümet bu isteği büyük direnişe karşın kabul etmiş bulunmaktadır.
Bilin bakalım CYTA'yı satın almak için ilk sırada hangi şirket var? VODAFON... Kuzey'de halen siyasi nedenle Vodafon mobile telekom hizmetlerini Telsim ismi ile yürütmektedir. Kanımca Kuzey ve Güney Kıbrıs'ta telekomüniksyon alanında işletme yönünde büyük sürprizlere hazır olalım!

(İbrahim CAHİT)


GÜNÜN FOTOĞRAFI




MESAJ KUTUSU



Sayın Salih YÜCESOYLU, biz Koop-Süt’te yaşanan zararın miktarını sorduk siz gittiniz çalışanlar arasında haberi kim sızdırdı diye terör estirmeye başladınız. Demek ki kamuoyundan sakladığınız bir şeyler var. O zaman takibe devam edeceğiz demektir. Hayırlı işler dileriz.

Sayın Şener ELCİL, göreve gitmeden maaş alan öğretmenlerin isimlerini açıklamazsınız tüm eğitim camiası yara alacağa benziyor. Bu konuda çok sayıda mesajınız geldi. Lütfen daha fazla inat etmeyiniz ve isimleri açıklayınız…

Sayın Bengü ŞONYA, hem genel başkan hem de başbakan yardımcılığı görevinde bulunan Serdar beyle ha keşke basın kanalıyla değil de yüz yüze konuşsaydınız. İpleri koparmak hem size hem de partinize zarar verecek gibi görülüyor.

Sayın Mehmet ÇAĞLAR
, genel sekreterlik yarışında çok büyük ihtimalle Ahmet Derya ile yarışacaksınız gibi görülüyor. İkiniz bir olup tek adayda uzlaşırsanız bir üçüncü kişinin asla şansı yok. Hadi bakalım kahveleri söyleyin!

Sayın Özkan YORGANCIOĞLU,
genel sekreterlik konusunda Tufan Erhurman’ı ortak aday gösterme girişimleriniz başarısız oldu. Aslında çok iyi bir isimdi ama partililer niçin soğuk baktı bunu biz de anlayamadık…

Sayın Doğuş DERYA, bazı vekillerin meclis konuşmalarını TV şov olarak isimlendirmeniz kamuoyunda da epey rağbet gördü. Siz yine de üslubunuzu bozmamaya gayret gösterin. Bu kolay değil ama farklı olduğunuzu ancak böyle gösterebilirsiniz.

Sayın Sultan BARBAROS, her ne kadar fazlasıyla katı bir kişiliğe sahip olsanız da ırkçılık yakıştırmaları sanırız biraz ağır kaçtı. Sizi tanıyanlar katı görünüşünüzün içinde çok daha yufka bir yüreğiniz olduğunu söylüyorlar. Ortalığı sakinleştirmek yine size kalıyor.

Sayın Kenan AKIN, DP’den İskele ilçe başkanlığı için nabız yokladığınız ve kulislere başladığınız söyleniyor. Tam da torunlarla güzel bir emeklilik yaşarken aktif siyaset de nereden çıktı?

Sayın Mehmet KURUMANASTIRLI, sizi darp eden Vakıflar İdaresi yönetim kurulu üyesinin ismi epey merak konusu olmuş. Demek ki artık yanınızda bir iki koruma filan taşımanız gerek değil mi? Büyük geçmiş olsun…

Sayın Hamit BAKIRCI
, santrallerin bacasından yayılan zehirli dumanı ortadan kaldıracağını söyleyen belki de 10’uncu bakan sizsiniz. Elektrik üretiminin en yüksek safhada olduğu bu soğuk günlerde şu filtreleri taktırın artık. Vatandaşın öfkesi hayli yoğun!

Sayın Deniz BİRİNCİ, Futbol Federasyonu dış ilişkiler koordinatörlüğünüz hayırlı olsun. Zaten çok içeride durmuyordunuz tam size göre bir görev oldu değil mi? Yine dört ayak üstüne düştünüz desenize…

Sayın Dursun OĞUZ,
meclis kürsüsünü lüzumsuz kullananlar için umarız iyi bir örnek olursunuz. Kürsüye çıkmadan önce dersinize çok iyi çalıştığınız anlaşılıyor. Umarız bunu bozmazsınız…

Sayın Yunus RAHMİOĞLU, 15 gündür gripten muzdarip olduğunuzu ve bir türlü ayağa kalkamadığınızı duyduk. Demek ki artık içtiğiniz antibiyotikleri bir kenara atıp kendi özel şuruplarınıza başlıyorsunuz. Beyaz olanı deneyerek başlayabilirsiniz, hem de su katmadan…

Sayın Sonay ADEM, önce genel sekreterlik hevesli olduğunuzu sonra da ani bir kararla vazgeçtiğinizi söylüyorlar. Bu karda kışta verilecek en iyi karardı. Şömine başı kestane kavurun kışın tadını çıkarın…

Sayın Kadri FELLAHOĞLU, Lefkoşa’da nihayet asfaltlama çalışmalarına başladınız ya ne mutlu size. Ama yine de Lefkoşalıyı memnun edemediniz zira bu kez de asfaltlamaya kendi mahallenizden başladığınız yönünde şikayetler geliyor…

Sayın Arda SAMUR, önümüzdeki yıl yapacağınız düğüne bir yol önceden hazırlanmaya başlamanız epey manidar göründü. Tarihi biraz erkene almanızda yarar var, ne olur ne olmaz değil mi?


Günün Fıkrası

Estetik

Bir karı-koca çok kötü bir kaza geçirirler.
Kadının yüzü tamamen yanar. Plastik cerrahlar kadının yüzünü eski haline getirebilmek için deriye gerek olduğunu ama kadından deri alamayacaklarını söyleyince kocası deri vermeye gönüllü olur. Fakat kocasından alınacak deri popo bölgesinden alınacaktır. Adam bu bilginin karısına söylenmemesini ister çünkü moralinin bozulacağından çekinmektedir. Ameliyat tamamlandıktan sonra kadın eskisinden de güzel görünür. Her gören bu muhteşem güzellik karşısında hayrete düşmektedir.
Bir gün kadın kocası ile baş başa kaldığında;
- “Hayatım çok teşekkür ederim. Benim bu halim senin sayende. Sana nasıl teşekkür etsem?” deyince kocası cevap verir:
- “Teşekküre gerek yok hayatım. Annen seni her öptüğünde ben gerekli mutluluğu duymaktayım zaten.”