Sağolasın UBP!
 
Şükürler olsun ki siyasette bir kepazelik sona erdi.
Hem de UBP tarafından sona erdirildi!
Çünkü DP’nin CTP ile hükümet ortaklığını sürdürürken aynı anda UBP ile seçim ittifakı yapması, buna CTP’nin göz yumması, UBP’nin de balıklama atlaması kepazelikten de öte bir şeydi…
Bir ara UBP, DP ile ittifaka devam eder mi diye düşünmedim dersem yalan olur…
Yalama ve kokuşmuş siyasette artık her şeyi bekliyor insan…
Onun için ‘sağolasın UBP’diyoruz…
Kepazeliğin bir parçası olsa da kepazeliğe son verdiği için!
Peki şimdiye dek olanları unutalım gitsin mi?
Perde gerisinde neler döndüğünü kimse anlatmayacak mı?
Bence anlatmalı ve hiçbir şey gizli kalmamalı!
Mesela CTP Genel Başkanı ve Başbakan Özkan Yorgancıoğlu;
DP-UG’nin ‘hükümete devam’ kararının çıktığı MYK’sından önce Serdar Denktaş ile ne görüştü?
Hangi konularda anlaştı ve hükümeti garanti altına aldı?
Kutlay Erk bu konuda Zorlu Töre’nin açıklamalarına ‘yalan ürünü’ diye cevap vermişti!
Sadece bunu Zorlu Töre söylemiyor ki, öyleyse hepsi mi yalancı?
Dün REALİST’te bu konuda önemli ip uçları vardı.
Ahmet Kaşif’in TC’nin Lefkoşa Elçisi ile hükümet konusunda görüştüğü yazıldı.
Dün gün boyunca bu habere kimseden yalanlama gelmedi…
Demek ki Sayın Akça da bu kepazeliğe dayanamadı ve hükümet ile görüşme ihtiyacı hissetti.
İyi de etti…
Demek ki o da bir teşekkürü hak etti…
Ama bunlar gizli kapaklı kalmamalı!
Öyle değil mi ama CTP iktidar olmadan önce ‘şeffaflık’ sözü vermemiş miydi?
Hadi bakalım CTP;
Şimdi tek tek perde gerisinde yaşananları gerekçeleriyle birlikte anlat bakalım
 
 
 
Devlet malı deniz!
 
Geçtiğimiz gün yine bir hemşire aradı, Gazimağusa Devlet Hastanesi’nde
rant meselesi olduğunu daha ilk dakikalarda konuşmasından çıkarttım!
Ama tam 20 dakika telefonda hastanede yaşanan rezillikleri bir bir sıraladı…
Bu anlattıkları eğer doğru bir iddia ise ben burdan başhekim ve başhemşirelere çağrıda bulunacağım o koltukları derhal bırakın!
Bir kaç gün bekledim yazıyı kaleme almak için bana belge göndermesi için bu anlattıklarını kanıtlaması için dün elime bazı bu olayların tezgahların nasıl döndüğüne dahi belgeler geldi şok oldum.
Burada yazılanları başta  Başbakan, Maliye Bakanı ve Sağlık Bakanı iyi okuyup bu gibi olaylara kulak tıkamamaları lazım.
Yani ‘devlet malı deniz yemeyen domuz’ ata sözünü devam ettirmek yoksa bu gibi yalan yanlış tamamen rant için oynan sahte raporlarla aylık çalışma saatinden fazla ek mesai saati yapmak tam anlamı ile bir rezalet ama gel görün hemşirenin anlattıkları doğru ise niçin devleti düşünsünler hastanede iki başhemşire birde başhemşire yardımcısı olduğunu söyledi. Bu kişi de her ay üçü birden oncall saatleri yanında kontrol için geldikleri saatleride ekleyince her biri de 1.000-1.500 TL  alıyorlarmış. Oncall konusunu sordum kendisine, biliyordum ama biraz daha emin olmak için…
Üç başhemşire aynı ay içinde ‘oncall’ oluyormuş, evde otururken bile saatleri ek mesai olarak yazılırmış bu ne bolluk her ay biri oncall olamaz mı bu devletin parası bu kadar çokmu tabii hal böyle olunca da başhemşireler ve yardımcılar, raporlara izinlere göz yumuyorlar, ve her ay hastaneden bakanlığa çuval dolusu hemşirelerin hasta raporları gittiğini söyledi ve iddalı bir şekilde şunu söyledi özellikle Dahiliye ve Koroner yoğun bakım servisinde çalışanların nasıl kumbas kurup çalıştıklarını 2-9 arası normal nöbete üç gün arka arkaya gelip çalışma saatlerini kordon çekip daha sonra kendileri üç gün hasta raporu alıp diğerlerinin saatlerinin dolmasını ve her birinin 3.000-5.000 TL arası ek mesai parası almasını sağlandığını söylerken çalışma saatlerine bakılmasını istedi.
Eski Sağlık Bakanı Ahmet Kaşife de sitem etti, çünkü şu anda poliklinkte 15-18 arası hemşirenin çalıştığını bunların çoğunun Ahmet Kaşif zamanında kurultay için servislerden torpilli bir şekilde poliklinik hemşiresi yapıldıklarını servislerde bu kadar hemşire açığı varken bu kadar hemşirenin polikiliniklerde özellikle bir hemşirenin Diş polikiliniğinde asistanlık yapmasının ne kadar doğru olduğunu araştırılmasını istedi.
Bizden iletmesi…
Gerisi bu devletin parasanı korumamla görevli ilgili birimlere kalmış artık..
 
 
 
MESAJ KUTUSU
 
Sayın Mustafa ARABACIOĞLU, Mağusa’da Şehit Osman Ahmet İlkokulu’nun 8 aydır müdürü olmadığını bu okulun çevresinde bir tane yaya kaldırımı, trafik lambası ya da yol kenarında sarı çizgi olmadığını biliyor muydunuz? Maraş bölgesi sakinleri epey tepkili bilesiniz.
Sayın Nazım ÇAVUŞOĞLU, önceki gün Büyükkonuk’ta Sezai Sezen ve Ali Özok ile birlikte ciddi bir toplantı yaptığınızı öğrendik. Yeni bir toplantı yapmak zorunda kalacaksınız çünkü öküz öldü ortaklık bozuldu.
Sayın Mustafa YEŞİL, Mağusa Belediye Başkanlığına aday olacağınızı açıklamanız başta Maraş bölgesi olmak üzere bölgede büyük heyecan yarattı. Bölgedeki dengeleri bir anda değiştirdiniz, şimdi sağlam projelere hazırlanmakta yarar var…
Sayın Beyhan GÜRGÖZE, ittifak bozulduktan sonra adaylıktan geri çekileceğinizi söylediğinizi duyduk. Aslında çok da iyi bir adaydınız sizin adınıza üzüldük doğrusu. Kısmet başka sefere artık…
Sayın Serdar DENKTAŞ, şu ittifak meselesi ile vatandaşın epey zamanından çaldınız. Rauf’un LTB başkan adaylığı konusunda bahisler oynanmaya başladı. Elbette onun da doğal hakkı ama zamanlama çok kötü!
Sayın Oktay KAYALP, Mustafa Yeşil’in belediye başkan adaylığı en fazla sizi Maraş bölgesinde sıkıntıya sokacak gibi görülüyor. Geçmiş seçimlere göre çok değişik sonuçlar çıkabilir planınızı programınızı ona göre yapın…
Sayın Ahmet BENLİ, Mustafa Arabacıoğlu bile yerel seçimler öncesi sizi yerlere göklere sığdıramadıysa bu iş bitti demektir. Eğer çok büyük bir sürpriz olmazsa tereyağından kıl çeker gibi bu işi götürürsünüz…
Sayın Faiz SUCUOĞLU, ittifakın bozulmasından sonra şimdi LTB başkanlığı için sizin adınız anılmaya başladı. Kadri beye karşı en şanslı adayın sizin olacağınıza kanaat getirildi diye duyduk…
Sayın Ozan BEYSAN, istifa gerekçeniz kamuoyunda çok inandırıcı bulunmadı. Vatandaş soruyor madem ki işleriniz bu kadar yoğundu niçin ilçe başkanlığına aday oldunuz! Vatandaş haksız değil hani!
Sayın Kemal HAVALI, çoktandır ortalıklarda gözükmediğiniz için meraklanmaya başlamıştık. Rum kesiminde restoran işine girdiğinizi duyunca içimiz rahatladı. Hayırlı işler bol kazançlar dileriz…
Sayın Nuri ÇEVİKEL, yerel seçimlerde buradaki bazı dostlarınız önemli kararlar aldı ve sizin desteğinizi bekliyorlar. Hala çok sayıda insan burada sizin tecrübelerinizi konuşuyor. Valizleri hazırlayın bakalım…
Sayın Zübeyir AĞAOĞLU, portakal paketleme işine girdiğinizi ve bu konuda önemli projeler ürettiğinizi duyduk. Hayırlı ve uğurlu olsun…
Sayın Mehmet ÖZÇELİK, muhterem babanızın vefatını üzüntü ile öğrendik. Merhuma Tanrı’dan rahmet size ve aileye sabır ve başsağlığı dileriz. Allah geride kalanlara sağlıklı uzun ömürler versin…
Sayın Hasan SERTOĞLU, bir insan ancak bukadar şanssız olabilir. Şimdi KOP kararındaki imzanızı geri almazsanız aday olamayacaksınız. Bir değil birkaç kere düşünmekte yarar var değil mi?
 
 
 
Günün Fıkrası
 
Münhal
 
FBI eleman alacaktır. Gazeteye ilan verilir, bir gun sonra uç kisi başvuruda bulunur. ilk adam odaya alınarak "karını seviyor musun?" diye sorulur. Adam "evet efendim" der. "Peki, ülkeni seviyor musun?" deyince adam yine "evet" diye cevap verir.
FBI görevlisi "peki o zaman, sana bir sürprizimiz var, karını buraya getirdik yan odada su anda kendisi. Al su silahı karını oldur bakalım" deyince adam silahı alarak diğer odaya girer. Birkac saniye sonra geri döner, kravatı gevşemis ve terlemiştir.
Yapamayacağını söyleyerek oradan ayrılır.
Sıra ikinci adama gelir ona da aynı şeyleri söylerler o da yapamayacağını söyler ve oradan çıkar gider.
Son olarak sıra Temel'e gelir. Ona da aynı şeyler söylenir ve Temel içeri girer. Bir-iki saniye sonra bam bam bam bam bam diye silah sesleri ve hem arkasından buyuk bir şangırtı ile cam kırılması sesi duyulur.
Temel geri döner biraz terlemiştir. FBI görevlisi sorar:
- Noldu?
- Bana verdiğiniz tabanca kuru sıkı cıktı. O yüzden Fadime'yi pencereden aşağı atmak zorunda kaldım!...