Ülkemizde bugüne kadar, sağlıkla ilgili nice konular tartışıldı, ritüel kıvamında nice çalıştaylar yapıldı. Ama gelip görün ki, KKTC’de sunulan ‘’sağlık hizmetlerindeki israf’’ ile ilgili hiçbir çalışma, panel, sempozyum, çalıştay yapılmadı. Belki de gerçeklerle yüzleşmekten korktuğumuz için, sağlığın o yönü üzerinde pek de durmak istemedik.

Sağlık hizmetlerindeki sorunları ve verimsizliği, genellikle, bütçe yetersizliğine, altyapı ve personel eksikliğine, sağlık personelinin ki özellikle de kamu hekimlerinin sorunlarına bağladık. Ama kalkıp da, ‘’Acaba israfın bunlara katkısı ne kadar?’’ diye sormak hiçbirimizin alına gelmedi!
Bu bağlamda, gereksiz veya gereğinden fazla tetkik uygulamak, sağlık sunum birimlerinin (poliklinik, klinik) amacına uygun planlanmaması, gereğinden fazla stoğa bağlı olarak miadı dolmuş ilaç ve tıbbi malzemeler, sağlık personelinin verimsiz görev ve görev yeri dağılımları, uygunsuz ihaleler nedeniyle uygunsuz ilaç ve tıbbı malzeme alımı, sevk zincirinin verimsiz kullanılması gibi israf kalemlerini sayabiliriz. İşte sağlıktaki israf bataklığı!
Ülkemizdeki sağlık israfının en çarpıcı örneklerinden birisi, laboratuvar tetkikleridir. Her doktor, hastası için dilediği tetkiki isteyebilir! Konu bu değil. Eğer bir laboratuvar, doktorun hastası için istediği tetkikten daha fazlasını yapıyorsa burada bir sorun var demektir! Üstelik özel bir laboratuvar da değil. Devlet hastanesi laboratuvarı. Ne yazıktır ki, doktor tarafından istenilmese de bazı testlerin gereksiz yere yapıldığını görürsünüz. Geçtiğimiz günlerde, bir hastam için bazı tetkikler istedim. İstemediğim halde, total protein, albumin, kalsiyum, fosfor, UIBC, TIBC, serum amilaz, LDH, CK, Anti-TPO, Anti-TG, FSH, LH sonuçları da raporda idi. Buna benzer durumla neredeyse her üç hastamın ikisinde karşılaşıyorum. Bu da demek oluyor ki, bir dış doktor tarafından devlet hastanesine, tetkik için bir hasta yönlendirildiğinde, istek kağıdı hastanın elinde bulunduğu halde, tetkiki bilgisayardan isteyen personel, gereksiz ve bazıları masraflı tetkikleri hiç düşünmeden ekleyiveriyor. Peki hastane içerisinden bir doktor tetkik istediğinde ne oluyor? Benzer durum yine geçerli! Üstelik yatan bir hasta olduğunda da, her gün çalışılmasına gerek olmayan tetkikler bile, muhtemelen doktorunun bilgisi dışında, istenmeye devam ediliyor. Özetle, doktorların kontrol mekanizmasından kaçan, hatırı sayılır miktarda laboratuvar tetkikleri yapılıyor! Sonra da, ‘’kit bitti’’, ‘’kan tüpü bitti’’ denilerek hasta geri gönderilebiliyor! Devlette para bol nasıl olsa, ihale ile yine alır!
İhale demişken, ihale israflarını da gündeme getirmekte fayda var. İlaçlarla başlayacak olursak, İlaç Eczacılık Dairesi’nde, imhayı bekleyen, yaklaşık 603 bin TL değerinde ilaç bulunmakta! Buna tıbbi malzemeleri de eklersek 1 milyon TL’lik bir ‘’israf çöpü’’ deposunda imhayı bekliyor! Bugüne kadar atılan 65 kamyon civarı ilaç ve tıbbi malzemeler bunlara dahil değil üstelik! Tıbbi malzeme alımındaki israfçı tutumun en çarpıcı hatta tüyler ürpertici örneğini, Aralık 2015’te: ‘’Bize alınan stent malzemeleri çok kalitesiz. Ben şef olarak her türlü uyarıyı yapmama rağmen önlem alınmıyor. Gözümün önünde insanların ölmesini izlemeyeceğim.’’ diyen bir kamu doktoru, hayatla ölüm arasındaki ince bir koridor olan stentlerdeki israf ayıbını gözler önüne seriyordu! Peki, israf edilen tüm bu ilaç ve tıbbi malzemeleri alan kim? Devlet! İmha edecek kim? Yine devlet! Peki, ihale ihtiyacını belirleyenler kim? İhaleye çıkanlar kim? Neden kullanıl(a)madı? Birilerinin çıkıp bunlara da cevap vermesi gerekiyor!
Sağlık personelinin israfı ise apayrı bir yazı konusudur aslında. Bazı bölümlerde personel yoğunluğu nedeniyle, mesailerin bölüşüldüğü; bazı bölümlerde ise eksik ile işlerin yürütülmeye çalışıldığı malumdur. Kadrosunun bulunduğu yerde ihtiyaç varken, ‘’görevlendirme kıyağı’’ sayesinde merkezde bulunan, ‘’görevlendirme cezası’’ ile de ihtiyacın daha az olduğu yere gönderilen sağlık personeli de, devletin personel israflarına çarpıcı bir örnektir. Aslında personel israfına en çarpıcı örnek, yasadışı tüzük uygulamaları ile, kamu hekimlerinin, kamuya hizmet etmeleri gereken saatlerde, kamu sağlık merkezlerinde bulunmalarının önüne geçilmesidir. Sağlık hizmetleri için planlanan mesai saatlerinin verimsiz kullanılması, beraberinde her türlü israfın da kapısını açmıştır! Buradaki israfın faturası ise, gayet soğukkanlı bir şekilde, halkımıza kesilmeye devam etmektedir. Kamu, israf batağında çırpınırken, kendisini ‘’özel hastane’’ olarak ilan eden veya tanımlayan hastanelerin ise, sırtını kamuya dayaması da, ‘’akıllı tasarruf planı’’ olarak her daim kendi hesaplarına yazmaya devam edecektir!
 İsraf sadece devletle ilgili değildir! Hastanın zamanı, parası da sağlıktaki israftan nasibini almaktadır. Bir türlü sonuçlanamayan check-up programları nedeniyle zincire eklenen tetkikler, yapıldığı halde hastanın eline geçmeyen sonuçlar, hasta haklarının uygulanmaması da sağlıktaki israfın önemli paydaşlarındandır!
Sağlıktaki israf sorunlarına verilebilecek örnekler çoğaltılabilir. Biraz da çözümleri konuşmak gerekir. Her şeyden önce, her ülkenin sorunlarının çözümleri, kendi coğrafi ve sosyal yapısına uygun olmalıdır.
- Ülkemizde doktorlar, Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği (KTTB)’ne kayıtlıdır. Ancak tıp doktoru ve diş hekimi sayısı hala tam olarak bilinmemektedir. Doktorların kayıtları KTTB’den alınarak Sağlık Bakanlığı’na aktarılmalı, her birine yeni kayıt numaraları verilmelidir. Devamında, ülkemizdeki tüm doktorlar, tek bir otomasyon ağı altında yeniden tanımlanarak, istedikleri tüm tetkikler ve yaptıkları tüm tıbbi işlemler kayda geçirilmelidir. Bu sayede mükerrer tetkiklerin, mükerrer ilaç yazılmalarının önüne geçilebilecektir.
- İlaç takip sistemi, otomasyon sistemine entegre edilmeli, orta vadede eczaneler de bu sisteme dahil edilmelidir.
- İlaç ve tıbbi malzemelerin, talep-ihale-sarf süreçleri birbirleri ile bağlantılı bir şekilde ve sıkı takip edilmelidir.
- Temel sağlık hizmetleri uygulamalarına, sağlıkta israfın önlenmesine yönelik toplumumuzu bilgilendirici ve bilinçlendirici programlar eklenmelidir.
- Sevk Kurulu, İlaç Kurulu, Rapor Kurulu üzerinden yaşanabilecek olası israfların tespiti için, kurul kayıtlarının, tarafsız bir komisyon tarafından incelenebilir olması gerekmektedir.
- Sağlık Bakanlığı bünyesinde, ‘’ İsrafı Önleme Komitesi’’ derhal kurulmalıdır.
Söz konusu sağlık olduğunda elbette ki akan sular durur. Ancak, sağlıkta israf olduğunda da kaynaklar kurur, ortam bataklık olur… Sistemsizlik içerisinde sadece kendi varlığı için çırpınan her kesim, kendini, er geç bir gün bu israf bataklığının dibinde bulur!
Dr. H. İlker İpekdal