REALİST, CTP-BG Girne milletvekili Abbas Sınay’ı fena köşeye sıkıştırdı.
Belli ki gazete yönetimi elinde sağlam belgeler olduğu için vurdukça vuruyor.
Belgeli yayın yapmanın zevki yaşanıyor yani!
Zaten bu konuda belgeler dün manşetten verildi ve son nokta konuldu.
Elbette bir doktor sahte rapor yazarsa ve bu belgelenirse başka ülkede olsa anında doktorluk mesleği elinden alınır ve bu aleme ibret olur ama hep deriz ya bizim ülke, başka bir ülke!
Sahte raporu hem de milletvekili olar bir doktor yazar, birkaç manşetten sonra unutulur gider.

Böyle bir olaya yıllardır tanıdığımız ve dürüstlüğüyle bildiğimiz Dr. Abbas Sınay karıştığı için üzülmedik desek yalan olur.
Bu nedenle dün kendisini aradık ve bir açıklama istedik.
Uzunca da bir konuşma yaptık, görüşlerini aldık…
Raporlarda ki imzasını inkar etmedi!
Verdiği detayda daha önce yazdığı raporların kaybolduğundan dolayı yeni rapor yazdığını söyledi.
Olayın büyütülecek bir şey olmadığını da ekledi…

Durum az çok ortaya çıkmıştır.
Bizim gibi kasaba politikalarının yürürlükte olduğu ahbap-çavuş ilişkisi yani!
Bu konuda sadece Abbas Sınay değil, neredeyse tüm doktorların sahte hasta raporu yazdıklarını bilmeyen yok!
Ne yazıktır ki genelde bazı devlet çalışanları için işe gitmemek ya da izinleri uzatmak için sıkça başvurduğu bir yöntemdir bu.
Genelde herkesin tanıdık bir doktor ahbabı olduğu için sağ olsun doktorlar da hiç sorgulamadan basarlar imzayı, ama kandırılan devletin kurumları olur.

Abbas Sınay’a gelince, dünkü telefon görüşmemizden ben şunu anladım;
Kendisi geçmişte hatır için bir yanlışlık yapmıştır ve şimdi bunun ceremesini çekmektedir.
Gazetenin yayın politikasına bakıldığında da bu yayınlar daha çok devam edecektir…
Sayın Sınay, bu konuda Medya Etik Kurulu’na şikayette bulunduğunu da kaydetmiştir, elbette bu en doğal hakkıdır.
Hatta daha da ileri giderek, hakkını mahkemede arayabilir.
Ama anladığım kadarıyla bu yola başvurmayacaktır…
Zira yayınlanan belgeler, açıklaması ne olursa olsun gerçeği gözler önüne sermektedir.

Değerli vekilimizin aslında yapacağı tek bir şey var;
Hiç ıkınmadan ve sıkınmadan kamuoyundan özür dilemek!
Yani hatasını kabul edip, yaptığının yanlış olduğunu kendi ağzıyla açıklamak…
Ve sonra da KKTC gibi bir ülkede yaşadığı, bu işlerin bir şekilde zaman içinde unutulup gittiği dolayısıyla yatıp kalkıp dua etmek…
Özür dilemek ayıp değil sadece bir erdemdir!

Sevgili okurlar;
Sahte hasta raporları konusunda bakın gelen bir okuyucu mektubunun içeriği nasıl da bu yazıya cuk diye oturuyor;
“Sayın Özadam,
Ben Mağusa Hastanesi’nde çalışan bir hemşireyim.
Hastanenin Dahiliye Servisinde çalışan 6 hemşire aynı anda nasıl olduysa hastalandı.
Tabiî ki bu tamamen bir kumpas!
Bazı çalışanlar her ay fazla mesailerini arttırmak için aralarında anlaşıyorlar.
Ve ayın sonunda her biri 4 bin TL’ye yakın ek mesai alıyorlar.
Lütfen Maliye Bakanlığı’na gönderilen ek mesai listeleri incelensin.
Bakanlık zaten eksik olan hemşire sayısını arttıracağı yerde bunu yapmak yerine fazla mesai ödüyor ve büyük zarar ediyor.
Siz buna ek mesai çetesi de diyebilirsiniz!
Peki, çalışanlara hasta raporu yazanlar yine aynı hastane doktorları masum mu?
Aksine suçun büyüğü onlarda!
Hastanede herkes birbiriyle samimi olduğu için, bir hemşire rapor istediği zaman her hangi bir doktorun rapor vermeme lüksü zaten yok!
Lütfen, hastane başhekimi Aykut beyi arayın ve size bunların gerçek olduğunu söyleyecektir.
Fazla mesai konusunda Mağusa Hastanesi’nin önüne kimse geçemez.
Saygılar…”


İşte demokrasi…

“…Benim demokrasi anlayışım, bir milletvekilinin, kendisinin veya partisinin düşüncelerini değil, her şeyden önce halkı temsil etmesini gerektirir. Eğer yapılan ve/veya yapılmayan işler kamuoyunda ciddi tepkiler yaratıyor, hatta ötesine geçerek hakarete varan ciddi eleştirilere yol açıyor, buna karşın milletvekili kendisinin doğru olanı yaptığını düşünüyorsa, artık o milletvekili taşıdığı sıfatı hak etmiyor, milleti veya halkı temsil etmiyor demektir. Halka rağmen halk için bir şeyler yapma iddiasının ise demokrasiyle bağdaşan herhangi bir yanı yoktur. Bu şartlar altında milletvekili sıfatıyla maaş almaya devam etmek benim için en hafif tabiriyle züldür ve demokrasi anlayışım çerçevesinde bana düşen, bu makamı hiç vakit kaybetmeksizin boşaltarak milleti gerçekten temsil edecek yeni bir kişiye Cumhuriyet Meclisi’nde yer açmaktır….”
(TUFAN ERHURMAN)



MESAJ KUTUSU


Sayın Abbas SINAY, bu işin hiç ayıbı yok! Küçücük bir özür yeter de artar bile! Birkaç güne kadar her şey unutulacak ve hayat yine güllük gülistanlık devam edecektir. Size de böyle erdemli bir davranış yakışır…

Sayın Hakan ORAN, hem bakana hem de özel kaleme bir tepki olarak birkaç gündür bakanlığa gitmediğinizi öğrendik. Sizin müsteşar olmanız için büyük kavgalar verildi, bu dargınlığın nedeni çok merak ediliyor bilesiniz!

Sayın Biray HAMZAOĞLULARI, Karpaz’da küskün Türkiye kökenlileri geri çevirmek için birkaç kişiye görev verdiğiniz söyleniyor. Onları geri çevirmenin biraz zor olduğunu biliyorsunuz değil mi? Allah kolaylıklar versin…

Sayın Hasan GÜNGÖR, Yeni Erenköy’de seçimlere birkaç adım önde başlıyorsunuz. Zira kızgın CTP’liler oylarını size yönlendirmeye şimdiden başladılar bile. Bunu iyi değerlendirmez sizin elinizde.

Sayın İsmail ARTER, televizyon programlarında silik oluşunuza tepkiler geliyor. Zaten çok güçlü bir adaya karşı yarışacaksınız daha fazla atak ve aktif olmak zorundasınız. Bu konuda biraz desteğe ihtiyacınız olduğu görülüyor.

Sayın Hüseyin Avkıran ALANLI, ne garip değil mi aday değilsiniz ama İskele’nin seçim kaderi sizin ellerinizde! Halil Orun araziye inmemeniz için yatıp kalkıp dua ediyormuş. Son kararınızı verdiniz mi?

Sayın Mahmut ÖZÇINAR, yağmura hazırlıksız yakalandık demeyip de Meteoroloji Dairesi’ni suçlamak sizin gibi yılların deneyimine yakışmadı. Artık merkezden çıkıp biraz köyleri gezip eksikleri gidermenin zamanı geldi değil mi?

Sayın Sadık GARDİYANOĞLU, yerel seçimlerde boykot kararınız ada çapında yayılmaya başladı. 366 kişiyi aile ve akrabalarıyla hesaba katarsanız binlerce oyun önemi daha da fazlalaşıyor. Gazanız mübarek olsun…

Sayın Necdet NUMAN, sizin yerinize ben de olsam belediye başkan adaylığını zorlardım. Ama deriz ki şansınızı fazla zorlamayın bu kez çok daha fazla hüsrana uğrayabilirsiniz. Çiftlik hayatına artık alışmak zorundasınız!

Sayın Güven ARIKLI, doktora sınavlarında büyük başarı elde edip diplomayı aldığınızı duyduk. Siyaset kadar renkli olmayabilir ama akademisyenliği de yabana atmamak gerek. Tebrik eder başarılarınızın devamını dileriz…

Sayın Adnan IŞIMAN, ilk kez dede olmanın büyük mutluğunu yaşarken Londra’dan gelen bir ölüm haberiyle hevesiniz kursağınızda kalmış. Allah rahmet eylesin. Hayat böyle bir şey işte, kimi gelirken kimi de doğanın konunu olarak gidiyor.

Sayın Kemal DARBAZ, TAK için artık endişelenmeye hiç gerek yok. Yetkili sendika konusunda da son sözü savcılık verecek ve işler rayına girecek. Desteğinizi esirgemezsiniz değil mi?

Sayın Mesut YAPICI, Yeni Erenköy’de her şey istediğiniz gibi gitmeyebilir. Zira CTP içinde büyük bir kıpırdanma var ve olan sizin oylara olacak gibi görülüyor. En talihsiz bir dönemde aday oldunuz. Yine de Allah’tan umut kesilmez!

Sayın Aydın AKKURT, yerel seçimler için yer üstü ve yer altı teşkilatını çoktan kurduğunuz söyleniyor. Cemal başkanın da size büyük desteğe hazırlandığı haberleri doğruysa bir de bakmışız LTB’nin yeni patronu olmuşsunuz. Yani evde torun bakmak varken rahatlık mı battı ne!

Sayın Güvenç CANTAŞ, bir yönetim kurulu başkanlığı için adınız anılmaya başlandı. Bence biraz daha sabredin Serdar bey önce Ercan’ı geri alacak sonra da yeni şirket kuracak. Sabreden dervişi unutmayın sakın!


Günün Fıkrası

Süt anne


Adam evlenir, 10 sene geçer çocuğu olmaz. Yurtdışına göreve gider.
Hanımından gelen mektupta hamile olduğu yazılıdır. Yurda döndüğünde ise hanımı doğurmuştur ama çocuk zencidir.
Hanımına sorar: "Hanım ne sizin sülâlede ne de bizim sülâlede zenci değil, esmer bile yok; bu iş nasıl oldu?"
Hanım "Çocuğu doğurduktan sonra sütüm gelmedi mecburen bir sütannesi tuttuk, onun sütünü emdi. Sütanne zenciydi herhalde bu yüzden böyle oldu" der.
Adam ikna olmuşa benzer ama içinde yine de ufak bir kuşku vardır ve "bunu bilse bilse annem bilir" düşüncesiyle annesine sorar.
Anne "Olmaz olur mu oğlum, tabii ki olur" der. Seni doğurduğumda benim de sütüm gelmemişti ve inek sütüyle beslemiştim.
Bak boynuzların çıkmaya başlamış bile!"