Yaşamın ilk yıllarını kapsayan okulöncesi dönem, gelişimin oldukça hızlı olduğu bir dönemdir. Eğitimciler son yıllarda özellikle okulöncesi döneme dair araştırmalarını artırmışlardır, çünkü bu dönem birçok konu alanı için kritik dönem olarak kabul edilmektedir. Kısaca temellerin atıldığı dönem olarak oldukça önem taşımaktadır. Ülkemizde okulöncesi eğitim gerek devlet gerekse de özel okullarda yapılmaktadır. Geçmiş yıllara oranladığımızda okulöncesine hemen hemen gitmeyen öğrenci yok denecek kadar az.

Çevre açısından da diğer konu alanlarında olduğu gibi kritik kabul edilen bu dönemde çocuktaki çevre kavramı içinde bulunduğu ortamların tümünü ifade etmektedir. Evi, ailesi, arkadaşları, odası, oyuncakları, sahip olduğu hayvanı kısaca etrafındaki her şey ondaki çevre algılayışını betimlemektedir. Bu dönemde kişi çevresini tanımanın ve korumanın temellerini oluşturur. Tabii bunu yapabilmek için çevresini benimsemiş olmalı ve ait olma duygusunu da tatmış olmalıdır. Bunu başaran çocuklarda, buna paralel olarak sorumluluk duygusu da gelişmektedir. Gerek çevre gerekse de hayata dair diğer konulara ilişkin sorumluluğun temelleri de bu noktada atılmaktadır. Bu dönemde sorumluluk duygusunu kazanan çocuklar; ileride ister çevre olsun isterse de başka konular olsun, karşımıza sorumluluk sahibi bireyler olarak çıkarlar.

Okulöncesi dönemde çocukların kendilerini benimsemesi, etraflarını tanımaları ve sorumluk sahibi olmalarında sadece öğretmen değil, aile de çok büyük rol oynar. Özellikle bu dönemde çocuklarla çok fazla ilgilenilmeli ve yapabilecekleri sorumlulukları gerçekleştirmelerine yardımcı olunmalıdır. Özellikle okullarda kuracakları arkadaş ilişkileri de çevrelerine olan bakışlarını olumlu ya da olumsuz etkileyebileceğinden, öğretmenlerle sıkı temasta bulunulması gerekmektedir. Çocuk ya iyi ilişkiler kurup çevresiyle uyumlu geçinecek ya da kötü ilişkiler kurarak, kendine ve çevresine zarar verecektir. Bu yüzden belirtmek gerekir ki sıkı bir öğretmen-veli iletişiminin kurulması gerektiği önemli bir dönemi içine almaktadır. Bunun yanında çocuklar izledikleri televizyon programlarından da çevreye karşı olumlu ya da olumsuz şemalar geliştirebilmektedirler. Özellikle vurdulu kırdılı çizgi filmler çocukların çevreye karşı olumsuz yargılar edinmesine neden olduğundan her çizgi filmin izlettirilmemesi gerekmektedir. Çocuklar bu dönemde çok iyi birer gözlemci aynı zamanda da inanılmaz taklitçidirler. Bu sebeple çocuklarımızın önünde sergileyeceğimiz olumsuz davranışlar bilinmelidir ki kesinlikle taklit edilecektir. Bu olumsuz davranışlara örnek halk arasında sıklıkla yapılan; yerlere çöp atma, arabada seyir halindeyken şişe fırlatma gibi davranışlar çocuklar tarafından muhakkak taklit edilmekte ve ileride bu konuda olumlu tutum geliştirmelerine engel olmaktadır. Bu yüzden onların önünde yapacağımız davranışlar, ileride onların çevreye karşı davranışlarını etkileyeceğinden oldukça önem taşımaktadır.

Yurt dışında yapılan çalışmalarda çevre eğitiminin okulöncesi dönemde yapıldığı belirtilmektedir. Yine yabancı kaynaklara göre; okulöncesi dönemde çevre eğitimi şunları hedeflemektedir:

• Yapılacak eğitim çocuklarda çevre ve topluma karşı merak uyandırmalı ayrıca sosyal çevreye karşı uyumlu olabilmelerini sağlamalıdır,
• Doğaya karşı merak duygu aşılamalıdır,
• Estetik değerler geliştirmesine katkı koymalıdır,
• Bilimsel bakış açısına sahip bireyler yetiştirmelidir.

Kısacası yaşamın ilk yıllarını kapsayan bu dönemde verilecek çevre eğitimi, çocukların gelişmeleri ve çevreyi korumaları açısından oldukça önemlidir. Çevre eğitimi açısından ekol olarak kabul edilen Kuzey Amerika Çevre Eğitimi Derneği’nin yayınladığı çevre eğitimi basamaklarının ilk iki tanesi merak ve duyarlılıktır. Bu becerilerin de esas olarak okul öncesi dönemde kazanıldığını vurgulamaktadır. Bu yüzden, bu temel dönem içinde istendiği takdirde gerek öğretmenler gerekse de ailenin yardımıyla çevreci çocuklar yetiştirmek mümkün. Ne demiş eskiler ağaç yaş iken eğilir…
“Eğitim, farkındalığın en güçlü göstergesidir. (Apanomeritaki)”