Üniversite eğitimi aldıktan sonra herkesin bir hayali vardır. Ya bir iş kurmak ya da mezun olduğu ilgili bölüme göre iş bulmak. Aslında bizde durum öyle değildir. Eğitim düzeyi en yüksek ülkelerden biriyiz. Okur yazar oranımız oldukça fazladır. Bugün ülkemizde eğitim veren üniversitelerimizin sayısı her gün artmaktadır. Güney Kıbrıs’ta, Türkiye’de ve 3. Ülkelerde eğitim alarak ülkemizde mesleğini ircaa etmek ve topluma faydalı olmak adına iş hayatına atılmak isteyen birçok gencimiz var. Öyle bir dönemdeyiz ki ne iş bulmak kolay ne de iş kurmak. Bu yüzden gençlerimiz iş kurmayı da iş bulmayı da aklından çıkardı.

Devletimizin halkı memur zihniyetine alıştırması sonucunda bugün baktığımız zaman en iyi eğitimi alan genç de eğitim almayan genç de ayni işi yapmak adına yarışıyor. Yani devletten medet uman birçok insan özel sektörde çalışmak yerine işsiz kalmayı tercih ediyor.

Ne kötü bir durumdur ki halen bunu göremeyecek kadar kör olmuş bir toplum haline geldik.

Aileler çocuklarına oldukça destek bu ülkede. Yani annesi harçlık verir, babası benzin parası verir, dedesi kontör parası verir derken çocukların işe ihtiyacı kalmıyor böylelikle. Çünkü işlemeden de geçinip, yaşamlarını bolluk içinde sürdürebiliyorlar.

Bugün benzinin litresi artmış, tüp gaza zam gelmiş, elektrik zamlanmış gibi durumlara takılmıyor gençlerimiz. Çünkü bu zamlar onları ilgilendirmiyor. Bu konunun aileleri etkilemesi de onlar için sorun değil. Çünkü para kazanmanın nasıl bir duygu olduğundan bi-haberler. Genelleme yapmak istemem birçok gencimizin durumu budur. Zaten ülkedeki işsizlik oranı bugün her şeyi gözler önüne seriyor zaten.

Çok yok bir iş kadını ile sohbet ediyordum. Ayni konuyu konuştuk. Münhal vermiş gazeteye. Çok da başvuru yapılmış. Ama nedense işe müracaat edenlerin ilk sorusu ‘maaş ne kadar?’ ve ‘saat kaça kadar çalışacağım’ olmuş. İşsizliğin hat safhada olduğu bu dönemde iş arayanların tercihleri de bu yönde. Ya saati, ya maaşı. Hiçbir tecrübesi olmadan beklentileri hat safhada olan gençler, öncelikli iş koşullarını ‘kendilerini tatmin edecek maaş’ olarak belirledi. Halbuki yıllarını özel sektörde çalışarak tecrübe kazanan birçok insan bugün başarılı isimleri ile kendilerinden öz ettirmektedir. Ezilerek öğrenilen her şey kazandıklarımızıdır. Ama bunu farkında olmayan birçok genç ‘emek’ ve ‘zaman’ kelimelerini gerçek anlamda harcamadan kısa yoldan kazanmanın peşinde. Ama çok yanlış!!!

Burada en büyük görev ailelere düşüyor.

Öncelikle aileler; iş hayatının nasıl olduğunu, öğrenmek için emek harcanması gerektiğini, harcanan emeğin de zamanla başarı olarak geri döneceğini çocuklarına anlatmalıdır. Böylelikle gençlerimiz ekmek elden su gölden hesabı yaşmanın kendilerine fayda sağlamayacağını da görmüş olacaklardır. Umarım gençlerimiz iş ararken işi kendi hayatlarına uyarlamaya değil, hayatlarını buldukları işe göre uyarlamayı tercih ederler.