Ve nihayet kurultay sürecinin sonuna geldik.
Ne yalan söyleyim bir an için konunun yeniden uzayacağından korkmadım değil hani, neyse ki öyle birşey olmadı. Artık bu konuda önümüz açık görünüyor.
Başbakan İrsen Küçük’ün kurultayın ardından önemli açıklamalarda bulundu.
Ayağının tozu ile liderliğini ilan eden Başbakan Küçük’ün ilk sözü; “kurultay sürecinde aksayan ne varsa telafisi için ne gerekirse yapılacak” oldu.  
Bunun yanında Başbakan’nın diğer bir sözü “kurultay makamların kendi faaliyet alanlarını belirleyecek bir sonuç da ortaya koymuştur. Her makamın kendi mesuliyet ve sorumluluk alanını bilmesi gerekir böyle olmadığı müddetçe ülkede demokrasiden ve demokratik yöntemlerle hizmet vermek de mümkün olmaz” dedi.
Böylece Cumhurbaşkanlığı makamına da gönderme yapan Başbakan, bir kez daha herkes kendi işine baksın mesajını verdi.
Benim için Başbakan’nın en çarpıcı sözleri meclise dair yaptığı açıklamaydı.
Birkaç gündür milletvekilerinin meclis devamsızlığı tartışılırken konu Başbakan tarafından da gündeme taşındı.  
“Parlamento yasayı üretecek, o yasayı hükümet uygulayacak ve böylece halka hizmetler ulaşmış olacak” diyerek, yarından itibaren 30 milletvekiline sahip UBP’nin bu çalışmaların başında olacağını vurguladı.
Ancak sabah saatlerinde gündeme düşen haber öceki haftalardan pek farklı değildi. Meclis bu sefer toplanabilmiş ancak “yoğunluk” nedeni ile ertelenmişti.
Anlaşılacağı üzere biten kurultayın ardından değişen çok da birşey olmamıştı.
****
Bana sorarsanız artık toplum olarak Amişler gibi yaşamanın vakti geldi.    
18. ve 19. yüzyılda Almanya, Fransa ve İsviçre'den gelen göçmenler tarafından kurulan topluluk devlete vergi veren ama devletin hiçbir imkânından yararlanmayan binlerce insandan oluşuyor.
Bu bakımdan benzerliğimiz var denilebilir. Ancak bizden farklı olarak her şeyin doğal olanını tercih ederler. Kendi ürettikleri hayvansal ve bitkisel gıdaları tüketirler.
Doktora zorunlu olmadıkça gitmezler. Çok acil durumlarda doktora giderler. Çünkü Amişlerin sağlık sigortaları yok. İlaç kullanımından özellikle kaçınırlar. 
Evlerinde mum ışığında yaşarlar. Bazı elektronik aletleri kullansalar da bunlar minimum düzeyde tutarlar. Zaruret olduğu zaman buzdolabı, çamaşır makinesi gibi elektronik aletler kullanırlar.
Teknolojinin dünyamızı kirlettiği ve insanların mutsuzluğunu artırdığına inanırlar. Bundan dolayı teknolojiden uzak dururlar. Cep telefonu kullanmazlar. İnternete girmezler. Televizyon izlemezler. Böylece gayet mutlu ve mesut yaşarlar.
Kısaca hayatta ne kadar az bilirlerse o kadar mutlu olabileceklerine inanırlar ve o şekilde yaşarlar, önerilir...