Dün gazetelerde Dr.Ramadan Kamiloğlu’nun açıklamalarını okuyunca bir Kıbrıs Türkü olarak gurur duyduk.
Kalp ve damar hastalıklarında bir devlet hastanesinin büyük başarıları, hem de bu konuda Güney Kıbrıs ve Türkiye ile yarıştığımızın söylenmesi, az buz bir şey değildir.
Hoş, bu haber doktor ve ekibinin poz vermesine bakılınca, biraz şov amaçlı ve de YDÜ hastanesine karşı yapılmış bir hareket olarak hissedilse de, kamuya olan güvensizliğin hat safhada olduğu bir süreçte anlayışla karşılanabilir.
Umarız devlet hastanelerimiz bundan böyle sadece kötü olaylarla değil, göğsümüzü kabartan olaylarla da kamuoyunda gündem oluştururlar.

Biz her ne kadar kamunun sadece sağlık alanında değil, tüm birimlerinde halkın yüzünü güldüren icraatlara susamışsak ise de, bunun genele yansımaması hatta içler acısı haberler, içimizi acıtıyor.
Rezaletin daniskası olarak nitelendirilecek son olay dün Mağusa Hastanesi’nde yaşandı.
Ölü doğan bebeklerini alıp defnetmek için giden hastaneye, morgda görevli birinin büyük hatası sonucu, ölü bebek değil, kesik bir bacak verdiler.
Acılı aileyi, daha da acıya boğdular, bu da yetmezmiş gibi olayı gizlemeye çalıştılar.
Ama sonuçta Kıbrıs Time, olayı ortaya çıkarıp manşetten haber yapınca, kamuoyundan gizleyemediler…

Sevgili okurlar;
Meslek hayatım boyunca sadece ben en azından sağlık konularında yüzlerce haber ve yorum yapmış birisiyim.
Hepsi belgeye dayalı haber ve yazılar ne yazık ki devletin hantallığı, partizanlık ve popülizm yüzünden, yetkililer tarafından yeteri kadar üstüne gidilmemiş ve bir çoğu da parti, eş-dost ilişkisi yüzünden hasır altı edilmiştir.
Bu tür rezaletleri kamuoyunda deşifre etmek yerine saklamaya çalışanlar, bu ülkede büyük zarar verdiklerinden bile habersizdirler.

Ahmet Kaşif’in bakanlık döneminde belki de kendisini en fazla eleştiren yazarların başında geliriz.
Bunu kendisi de zaman zaman yaptığımız sohbetlerde teslim etmiş, ama elinden de çok fazla bir şey gelmediğini de itiraf etmiştir.
Yılların doktoru ve politikacısı olarak, bize asıl siyasetçinin acizliğini göstermiş, bundan çok daha iyisinin, bu sistemle yapılamayacağını göstermiştir.
Ve artık Ahmet Kaşif dönemi kurultaya yem olarak bitmiş ve yine çok değerli bir tıp adamı ve siyasetçine geçmiştir.

Ama ne yazıktır ki, yıllar önce de Sağlık Bakanlığı yapan Ertuğrul Hasipoğlu da, bizi hayal kırıklığına uğratmıştır.
Geçtiğimiz ay ortaya çıkardığımız Mağusa Hastanesi’ndeki 190 sahte raporun üstüne gidilmemiş, Hasipoğlu ve hastane baş hekimi bile bu olayı doğruladığı halde, Allahın bir kulu devleti her ay 1 trilyon TL çalanların peşine düşmemiştir.
Bazı uyanık hastane personeli, hala aynı uygulamayla nöbetleşe hasta olup yine nöbetleşe fazla mesai yaparak hem haksız kazanç elde etmekte, hem de devleti büyük zarara uğratmaktadırlar.
Olayın başında bir kez kükreyen sağlık bakanı ise, olayın üstüne gitmeyerek parti baskısına yenik düşmüş, kimse bir bedel ödemeyince de hukuksuzluk hukuk olmuştur.

Ahmet Kaşif’e bakanlığı döneminde defalarca sorduk, şimdi de aynı soruları Hasipoğlu’na ısrarla ve bıkmadan soracağız.
Bundan yaklaşık 4 ay önce kadar Mağusa Hastanesi’nde yanlış kan verilen bir vatandaşımız hakkın rahmetine kavuşmuştur.
Nasıl eski bakan bu olaya ilgisiz kaldıysa ve sadece ‘soruşturma başlatıldı’ dediyse, yeni bakan da farklı bir şey söylememiştir.
Oysa bir çalışanın hatası bir vatandaşımızın canına mal olmuş, ama olay ört bas edilmiştir.

Yine geçen yılın ortalarında Karpaz’da bir vatandaşımız ambülans bozulunca hayatını yitirmiş ve geride gözü yaşlı bir eş ve üç çocuk yetim bırakmıştır.
Bu ambülans çalışmadıysa, bunun niçin çalışmadığını, bundan kimin sorumlu olduğunu ortaya çıkarmak bu kadar mı zor bir iştir.
Lefkoşa Hastanesi’nde bir başka vatandaşımız yanlış anestezi verildiğinden hayatını kaybetmiş, ama her nedense bu olayın da soruşturması bir türlü bitmemiştir.

Sonuçta;
Görüldüğü gibi ne Ahmet Kaşif döneminde ne de Hasipoğlu döneminde, olayların üstüne cesaretle gidilmemiş, yapanın yanına kar kalırken olan hayatını kaybeden vatandaşlarımızın geride bıraktıklarına olmuştur.
Bunun tek nedeni ile maalesef, ülkemizdeki siyasetin her şeyin önünde gittiğinden başka bir şey değildir.
Onun için, dünkü ölü bebek yerine vatandaşa kesik bacak skandalı ilk olmadığı gibi son da olmayacaktır ve zihniyet değişmedikçe bu tür olaylar daha çok canlara mal olacaktır.
Onun için, başta yazdığımız Dr. Ramadan Kamiloğlu’nun, başında bulunduğu servisine olan övgü dolu sözlerinin hiçbir önemi kalmamaktadır.



Okur Şikayeti

Çavuşoğlu-Arıklı kavgası vatandaşı mağdur ediyor!

“Levent Bey merhabalar,
Ben Oray10 Site sakini ve de yönetiminden Tayfun Aydınlı.
Yaşadığımız sitenin sınır ihlallerinden doğan tapu sıkıntısı bulunmaktaydı, bu sıkıntılar müteahhit firma ve savcılık çalışması ile uygun duruma getirilmiş olmasına rağmen Nazım Çavuşoğlu ile müteahhit Ayhan Arıklı arasındaki husumetten dolayı tapularımızı alamamaktayız.
Defalarca Çavuşoğlu ile görüşmemize rağmen hep bir oyalama taktiği ile bizi bakanlıktan göndermiş bulunmakta.
Bizim söylediğimiz eğer müteahhit ile aranızda bir sıkıntı varsa mahkeme yolu ile halledin biz tapularımızı istiyoruz bizi mağdur etmeyin ama anlatamadık.
Artık eylem yapmak istiyoruz bu konuda ne gibi yardımlarınız olabilir…”



MESAJ KUTUSU


Sayın Ertuğrul HASİPOĞLU,
dün Mağusa hastanesinde yaşanan ölü bebek olayı artık bardağı taşıran son damla olmuştur. Normal ülkelerde bu olaylar karşısında bakanlar istifa eder ama siz bunu yapmayacağınız için bari suçluların cezalandırılmasını sağlayın.

Sayın Erdal ÖZCENK, Mağusa Hastanesi’nde peşi sıra yaşanan olaylardan sonra artık size karşı bir komplo yapıldığı inancını taşımaya başladım. Umarız bari bu olayı sümen altı etmez ve aksine ortaya çıkarılmasında öncülük edersiniz.

Sayın Ali TOSUN, son günlerde müteahhitler arasında çok konuşulmaya başlanan kara kaplı kitabın sizin elinize de geçtiğini öğrendik. Kitabı bitirir bitirmez umarız kamuoyunun da öğrenmesi için gereğini yaparsınız.

Sayın Hasan ONALT,
DP’den Mağusa milletvekili adayı olmak istediğinizi artık yüksek sesle dillendirmeye başlamışsınız. Şansınızın da epey yüksek olduğu söyleniyor. Eski bir CTP’li olarak bakalım Serdar bey bu işlere ne diyecek.

Sayın Erman ÇİTİM, önceki gün Lefkoşa’da bir restoranda Tahsin Ertuğruloğlu ve Ali Kandulu ile bir yemekte görülmüşsünüz. Merak konusu olmuş bizi arıyorlar. Bari sohbet konusunu da siz açıklayın biz de öğrenelim.

Sayın Ali ÖNCÜ
, ilk yerel seçimlere hazırlanan bölgeden bir iş kadını sizi epey zorlayacak gibi görülüyor. CTP’nin en kötü belediye başkanı olarak işiniz epey zor olacak. Umarız bu uyarıyı dikkate alırsınız.

Sayın Emrah ÇAKIR
, müdürü olduğunuz şirket sürekli Değirmenlik belediyesinin ihalelerini alıyormuş. CTP Belediye Meclisi olarak partililerinizi hayal kırıklığına uğratıyorsunuz, bizden uyarması.

Sayın Derviş EROĞLU, Kaymaklı örgütü önce İrsen beye sonra da size döner partisi vermiş. Bunu duyan örgütler de mangal yakmaya hazırlanıyor. Nasıl olsa kolestrol yok şeker yok, afiyet, bal şeker olsun.

Sayın Cemal REDİF, 250 ton portakalın Ukrayna kapısında çürüdüğüne ilişkin haberden sonra sizin Ukrayna’da kendi özel şirketiniz olduğu yönünde haberler almaya başladık. Acaba haberle bir bağlantısı var mı?

Sayın Kemal DÜRÜST,
uzun bir aradan sonra sizi gazete sayfalarında gördük ya içimiz rahatladı. Artık hayatınızdan endişe duymaya başlamıştık. Madem ki artık açık oynuyorsunuz tebrik ederiz.

Sayın Özkan YORGANCIOĞLU, Arif hocanın cenaze törenine özel makam aracı ve şoförle gitmeniz bir partilinizi kırdırmış mesaj gönderdi. Kendisine park yeri sorunu olduğunu söyledim ama yatıştıramadım. Bilginiz olsun.

Sayın Osman SIDDIK, UBP liderlerini örgüte davet ediyorsunuz ama yönetim kurulu üyelerinin hepsini davet etmeyince vatandaş bozuluyor haberiniz olsun.

Sayın Suat GÜNSEL
, dünkü gazetelerde Ramadan Kamiloğlu resmen sizin hastaneyi hedef aldı. Sizin hastaneden şu ana kadar hiçbir ses çıkmadı. Vatandaş da kime inanacağını şaşırdı.

Sayın Ünal ÜSTEL, siz Polat Alemdar’a vatandaş olsun diye özel aracınızı tahsis ettiniz ama size nikah daveti yapmayarak büyük saygısızlık gösterdi değil mi? Bilirsiniz kıyakçılığın sonu bazen ayakçılık olabiliyor.

Sayın Serdar DENKTAŞ, KKTC genelinde Güzelyurt’a ayrı bir önem verdiğiniz ve partiyi burada güçlendirmek istediğiniz gözleniyor ama başka örgütlerden de şikayetler gelmeye başladı. Parti içi denge istiyorlarmış.

Sayın Tuğçe UZ, anlaşılan artık Londralı oldunuz ve buradaki dostlarınızı da unuttunuz. Sitem dolu mesajlar gönderiyorlar. Hatta orada izdivaç yaptı diyenler bile var, bilesiniz.

Sayın Ramazan ÖZÇELİK, yeni yıla oğlunuzla birlikle girme planları yapıyormuşsunuz. Eğer boynuz kulağı geçtiyse vay halinize. Yeni yıl gecesi ortalıklarda çok gezmemek lazım değil mi?

Sayın Ali ULU,
uzun bir nişanlılık döneminden sonra dünya evine girmişsiniz. Mutluluklar dileriz. Bu arada eşinizin isteği ağır basmış ve yılların bıyıklarını kesmişsiniz. Kadının fendi desenize…

Sayın Süleyman ERGÜÇLÜ
, Lefkoşa’nın Yüzleri sergisinden sonra şimdi de siz yüzsüzlerinin sergisini açmaya hazırlanıyormuşsunuz. Listede ilk sırada olanın ismini duyunca şok olduk. Umarız duymaz.

Sayın İlkay ASLIM, bugünkü bilardo turnuvası için aylardır hoca eşliğinde çalıştığınızı duyduk. Ama o hocanın da bir hocası olduğunu unuttunuz sanırız. Allah kolaylık versin.



Günün Fıkrası

Tetanos

Seksenlik koca, evden çıkmak üzere paltosunu giyerken, onu gören yaşlı karısı seslenir:
- Bu saatte nereye gidiyorsun?
- Doktora gidiyorum
- Ne oldu? Yine neren ağrıyor?
Yaşlı adam sırıtır:
- Yok hanım yok, doktora söyleyeceğim bana bir Viagra yazsın.
Bunu duyan kadın ayağa kalkar ve o da sokağa çıkmak için hazırlanmaya başlar. İhtiyar şaşırır:
- Eee hanım, sen nereye?
- Doktora gidiyorum der ve adamın şaşkın bakışları altında devam eder:
- Eğer o eski, paslı şeyi benim üzerimde kullanacaksan, ben de tetanos iğnesi yaptırayım bari!