---- Medya Etik Kurulu sivil bir inisiyatif olarak geçtiğimiz günlerde oluşturuldu. Yasal bir zemini olmayan, Yayın Yüksek Kurulu gibi para cezası veremeyen bir Medya Etik Kurulu, ancak etik dışı yayımları ifşa edebilecek.


Geçtiğimiz hafta bazı gazetelerin sürmanşetlerini haber formatında bir siyasi partiye vermesi konusunu ele almıştım. Haber formatında yapılan bu reklamların gazetecilik pratiği ile ilgisi olmadığını dile getirdikten sonra bu ve buna benzer etik dışı olaylar için Medya Etik Kurulu'nun oluşturulması gerektiğine dikkat çekmiştim. İyi haber şu ki; Medya Etik Kurulu altı sivil toplum örgütü tarafından oluşturuldu. Kıbrıs Türk medyasında faaliyet gösteren sivil toplum örgütleri 1 Nisan 2013 tarihinde Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği Lokali'nde düzenlenen toplantı ile bir deklarasyon imzaladı.

DAÜ İletişim Fakültesi'nden destek
Söz konusu deklarasyona imza koyan altı örgüt, kurulun alacağı kararlara uyacağını kabul etmiş oldu. Kurulu oluşturulmasına öncü olanlar ve katkı koyanları tebrik ettikten sonra, dilerim bu örgütlere diğer sivil toplum kuruluşları da destek verir. Zaten ilk destek Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) Rektörlüğü tarafından geldi bile. "Rektörlük ne alaka?" diye sorabilirsiniz. Ancak rektörlük desteğini DAÜ İletişim Fakültesi'nden alıyor. Yapılan açıklamada medyanın ve kurulun ihtiyaç duyacağı konularda İletişim Fakültesi'nin destek vereceği vurgulandı. Ben bu yazıyı hazırlarken eminim daha birçok örgüt Medya Etik Kurulu'nun oluşumuna ve etik ilkelere destek verecek.

Mesleki ilkeler
Bu yazıda etik, ahlak ve hukuk arasındaki farkı ortaya koyarak, konuyu Medya Etik Kurulu'na bağlamak istiyorum. Etik kavramından başlayacak olursak, en temel olarak söylenmesi gereken etiğin bir felsefe dalı olduğudur. Tabii ki eğer felsefeden bahsediliyorsa o noktada mantık devreye giriyor. Etik bir felsefe dalı olarak neyin doğru neyin yanlış olduğunu bizlere belirli ilkeler ile söylüyor. Bir başka ifadeyle; etik daha önceki tecrübelere dayanılarak insanları doğru davranışlara ve kararlara götürmek için belirlenen mesleki ilkelerdir.

Ahlak toplumsaldır
Birçok meslekte etik ilkeler vardır. Türkçe dilinde etik ile ahlak genellikle eş anlamlı olarak kullanılıyor. Ancak ahlak, etikten farklı olarak daha fazla toplumun bizlere sözsüz olarak kültür ile aktardığı tutum ve davranışlar bütünüdür. Hal böyle olunca da siz doğduğunuz topluma ve kültüre göre almış olduğunuz ahlak da değişiklik göstermektedir. Etik konusu böyle değildir. Örneğin; gazetecilik konusundaki etik değerler dünyanın her yerinde benzer nitelikler gösterir. Ancak Türk ahlakı ile İngiliz ahlakı birbirinden farklılıklar gösterir. Size göre doğru bir davranış başka kültüre göre yanlış bir davranış olarak algılanabiliyor.

Yaptırım eksikliği bulunuyor
Ahlak konusundaki yaptırımlar kültürden kültüre değişebiliyor. Genelde ahlaksızlık olarak görülen bir davranışın cezasını yine o toplumun fertleri veriyor. Anne ve babanızın size verdiği cezaları hatırlayınız. Ahlak ile ilgili cezai uygulamalar ilk olarak bireyin en yakınlarında başlıyor. Peki etikte durum nasıl? Etik konularında yapılan hatalar sonrası cezaların ahlakta olduğu gibi güçlü bir etkisinin olmadığını söyleyebiliriz. Etik ilkelere uymak veya uymamak bireyin kendi özgür iradesine bırakılıyor. Hukuk konusunu da buraya dahil edecek olursak, hukuk sistemindeki mevcut yasalara toplumun her bir bireyi uymak zorundadır. Burada herhangi bir açık kapı bırakılmıyor. Ahlak ve etik ilkelere uymak zorunlu gibi görünmezken, hukuktaki yasalara herkesin koşulsuz uyması gerekiyor. Bir başka değişle; hukukta yaptırım bulunuyor, ahlak ve etikte yaptırım konusu farklılık gösteriyor. Yasalara uymazsanız önce mahkemeye daha sonra da hapse gidebilirsiniz. Ancak etik dışı yayımlarda medyada yaşanan sıkıntılarda yaptırım konusu pek de etkili olmuyor.

Önemli bir eksiklik gideriliyor
Yukarıda anlattıklarım ışığında medyadaki bu eksikliği gören ve etik konularda yaşanan yanlışlıklar sonrası harekete geçen sivil toplum örgütlerini kutlamalıyız. Ortada ciddi bir yaptırım eksikliği bulunuyor. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde (KKTC) medyada yaşanan etik sorunları ortaya çıkarmak, tartıştırmak ve doğruyu aramak adına oluşturulan Medya Etik Kurulu önemli bir eksikliği doldurmayı hedefliyor. Zira Kıbrıs Türk medyasının yaptırım kanadı eksik görünüyordu. Ülkede Yayın Yüksek Kurulu ile hukuksal yaptırımların var olduğunu söylemeliyiz. Yayın Yüksek Kurulu yasal bir statüde olmamış olsaydı, televizyon ve radyolarda etik sorunlar daha fazla olacaktı.

Kendi kendini nasıl denetleyecek?
Bu noktada, medyada yaşanan etik dışı yayımların sorgulanması ve deşifre edilmesi talebinin sivil toplum örgütlerinden gelmesi ayrıca bir öneme sahip. Deklarasyon imza töreni sırasında
Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği Başkanı Hüseyin Güven yaptığı açıklamada; etik dışı yayın yapan kurumları uyaracaklarını, bu uyarının içinde herhangi bir para ya da hapislik cezası olmadığını dile getirdi. Akıllara şöyle bir soru da gelmiyor değil: Medya kendi kendini nasıl denetleyecek? Nasıl uyaracak? Nasıl ceza verecek? Bir başka ifadeyle, oluşturulan Medya Etik Kurulu'nun medya üzerinde yaptırımı olabilecek mi? Eğer medya kurumları söz konusu etik ilkelere gönüllü olarak imza koyarsa, ancak o zaman başarıya ulaşabiliriz. Aksi takdirde yasal bir zemini olmayan, Yayın Yüksek Kurulu gibi para cezası veremeyen bir Medya Etik Kurulu, ancak etik dışı yayımları ifşa edecek ve kamuoyu ile paylaşacak. Böylece etik dışı yayımlar da sürüp gidecek.

Etik sınırlar zorlanıyor
Sivil bir inisiyatif olarak oluşturulan Medya Etik Kurulu'nun yasal statüye kavuşturulana kadar eğitim işlevi görmesi daha uygun olacaktır. Yapılabilecek ilk iş iletişim fakültelerinden yardım isteyerek medya etiği konusunda hizmet içi eğitimler düzenlemek. Etiğin ne olduğunu anlatmak zordur ancak hatalar üzerinden göstererek gazetecileri bilgilendirmek mümkündür. Önce medya mensuplarını bilinçlendirmeliyiz. KKTC'de en fazla etik sorun mahkeme ve polis haberlerinde yaşanıyor. Daha fazla gazetelerin öncü olduğu bu etik dışı yayımlar sonrası basın mağdurları oluşturuluyor. Haberi daha fazla okutmak adına kullanılan dil, ifadeler, fotoğraflar ve atılan manşetler etik sınırları zorluyor.

Bir yerden başlamak gerekirdi
Kurul önce "uyarma" daha sonra da "ayıplama" ve "utandırma" konusunda etkili olabilir. Eğer etik dışı yayım devam ediyorsa, konuyu kamuoyu ile paylaşarak ilgili gazeteciyi veya medya kurumunu "utandırma" adına bir bildiri yayımlayabilir. Ancak "etik dışı yayım yapan bir medya kurumu nasıl utanacak?" diye de sorabilirsiniz. Varsın utanmayan utanmasın, ancak kamuoyu bu kurum hakkında bilgi sahibi olursa, örneğin etik dışı yayım yapan o gazeteyi almama eylemi başlatabilir. Bu aslında gönüllülük meselesi. Yaptırımın olmadığı bir noktada, etik dışı yayımların da devam edeceğini söylemek mümkün. Ama bir yerden de başlamak gerekirdi.