Bafra bölgesinde iki tane büyük otel var.
Ne için yapılmıştı bu oteller?
Bölge halkına hizmet vermek için!
İstihdam yapmak için!
Geri kalmış atıl durumdaki bölgeyi kalkındırmak için!
Hangisi gerçekleşti peki?
Bu otellerde bölgeden kaç kişi çalışıyor, ne iş yapıyor, ne kadar kazanç sağlıyor?
Yıllardır itilen, kakılan halk ne kazandı bu iki dev tesisten?
Birkaç bakan ve vekilin beleş yeme içmesinden başka?

Onun için başta Karpaz halkı uyanık olmalı!
Şimdiye kadar kendisine ne vaatlerde bulunuldu, neler yapıldı, ne kazanç elde ettiler, bunun muhasebesini, kendileri yapmalı, yalan vaatlerde bulunan siyasetçiye kanmamalı…
Onun için önemlidir, bundan sonra bölgeye yapılacak olan yatırımlar…
Ama bu iki otelde birkaç ay çalışan, sonra kapı önüne konulanları bulsunlar, başlarına gelenleri kendi ağızlarından dinlesinler, sonra bölgeye nasıl ve ne şartlarda yatırım yapılmalı, doğru olanı seçsinler…
Eğer, bir kez daha kazanacak olan halk değil de, siyasiler ve dışarıdan gelecek olan para babaları ise, ülke topraklarına sahip çıkanları değil, yıllardır kendi kanlarını emenleri köylerine sokmasınlar!

Sevgili okurlar,
KTHY’nin olayı malum!
Yılların emeği ve göz nuru birkaç kendini bilmez siyasetçinin beceriksizliği nedeniyle birkaç ayda mum gibi eridi gitti.
Hiç kimseye bir şey olmadı ama çalışan aylardır işsiz kaldı, aşsız kaldı…
Şimdi yarı paraya, devletin çeşitli kademelerinde çalışmak zorunda kaldı…
Sonra Atlas Jet diye batmak üzere olan bir şirket çıktı karşımıza…
KTHY’nin batması onların kurtuluşu oldu!
KKTC devletinden trilyonlarca lira destek aldılar.
Bu yetmedi, KTHY’nin Londra seferleri de bunlara verildi…
Sonra, kış ayı iş olmaz deyip, Londra seferlerini iptal ettiler…

İşte bu şirkete, bu kadar kıyak yetmezmiş gibi, halkın ender eğlence yerlerinden birisi olan Lara Beach sahilleri kiralandı.
Oraya devasa bir otel dikiyorlar!
Hesapta ülke turizmine hizmet edeceklermiş…
Buna siz inanırsanız, ben de inanırım!
Ama adamlar daha inşaat bitmeden, Kıbrıs ve Kıbrıslıları düşman ilan ettiler…
Önyargılarına yenik düştüler!

Geçenlerde bir iş adamımız aradı;
Bitmek üzere olan bu otelin bazı ihtiyaçları için teklif vermiş…
Vermiş de, vereceğine de pişman olmuş!
Ne arayan var ne soran!
Birkaç kişiyi araya koymuş, niçin cevap verilmediğini sordurmuş.
Cevap içler acısı;
Bu işletme karar aldı, ne Kıbrıs’tan hizmet alacak, ne de Kıbrıslı’dan!
Yanlış okumadınız tabiî ki!
Uğruna KTHY kurban edilen, devlet desteği yapılan, ülkenin en güzel sahilleri otel yapsın diye peşkeş çekilen bu şirket şimdi kalkmış, Kıbrıs’tan ve Kıbrıslı’dan hizmet almayı kesinlikle yasaklamış!
Ne nankörlük ama?

Onun için Karpaz halkına çağrımızdır;
Yatırım, en başta sizin hakkınızdır.
Yıllarca kandırılan bir halk, sadece seçim arifelerinde ziyaret edilen bölge halkı olarak, artık bırakın hangi siyasetçinin ya da cebine para girecek, önce kendi haklarınıza bakın ve bunu da yaparken, tahriklere kapılmadan, siyasilere alet olmadan, ‘dış kapının mandalı’ denilen ‘ bir bidon yağa satılır’ diye sizi satılık bir mal gibi gören zihniyete karşı birleşin.
Çok geç olmadan!


GÜNÜN FOTOĞRAFI


MESAJ KUTUSU


Sayın Ahmet ÇALUDA
, kız kardeşinizi belediyeye, kardeşinizin oğlunu Karayolları Dairesi’ne, ağabeyinizin kızını da son istihdam listesinde devlet memuru yaparak ailede tek bir kişi bile açıkta kalmadı. Madem sülale bitti artık komşulara başlasanız diyoruz.

Sayın Derviş EROĞLU, akşam Geçitkale’de kalabalık bir delege topluluğu ile özel bir toplantı gerçekleştirdiniz. Burada istihdamlardan nasibini olan bazı delegeler de dikkatlerden kaçmadı.

Sayın Serdar DENKTAŞ, İrsen beyin açıklamalarından sonra sanırız, TÜK, Kıb-Tek ve üretme çiftlikleri konusunda bir açıklama yapma zaruretiniz doğdu. Bir an önce suçlamaları cevaplasanız da kafadaki soru işaretleri gitse diyoruz.

Sayın Suat GÜNSEL, çok yakında özel mezarlık izni alıp bu sektöre de gireceğinizi duyduk. Bol müşteriler diyemeyeceğiz ama hayırlı işler dileriz. Lefkoşa’nın adam gibi bir kabristanlığa ihtiyacı vardı. Önemli bir açığı kapayacaksınız.

Sayın Ahmet KAŞİF, madem ki yasal olmayan yollardan istihdam edilenler ile ilgili her hangi bir girişimde bulunmayacaksanız, o zaman o koltuğa niçin talip oldunuz ki? Bırakın İrsen bey bir dönem daha koltuğun sefasını sürsün.

Sayın Erdal BARUT, belediye meclis üyelerinden sonra gözler şimdi de size çevrildi. Her ne kadar partinize gitmeyeceğinize dair söz verdinizse de bölgeden son dakika gollerine karşı uyarılar geliyor. Hakkınızda hayırlısı.

Sayın Mutlu ATASAYAN, doktor olan oğlunuzu isteseniz ülkede çok kolay bir şekilde istihdam ettirebilirdiniz ama siz İstanbul’da çalışmasını uygun görmüşsünüz. Bu arada bakanlıkta yavaş yavaş ipleri elinize alıyormuşsunuz. Tebrik ederiz.

Sayın Gürsel UZUN, Nuh’un Gemisi’nde yılın muhteşem düğününe son hazırlıkları yaptığınızı öğrendik. Aile içinde diyorsunuz ama davet etmediğiniz siyasetçi de kalmamış. Genç çiftlere ömür boyu mutluluklar dileriz…

Sayın Sonay ADEM, başımızda bir İstanbul mafyası eksikti onu da buldunuz ya Allah ne muradınız varsa versin. Bundan böyle hava karardıktan sonra sokağa hiç çıkmamak gerek değil mi?

Sayın Mehmet ÇANGAR, eski ünlü bir siyasetçinin cep harçlığını çıkarmak için günün belli saatlerinde sizin mekana gelip araba yıkadığını hayretle öğrendik. Bu ismi siz açıklamadıktan sonra biz hiç açıklamayız, bu konuda merak etmeyin sakın.

Sayın Bengü ŞONYA, LTB başkan adaylığı sizin başınıza kalacak gibi görülüyor. Yapılan tüm araştırmalarda hep sizin adınız ön plana çıkıyormuş. Ne güzel işte, öncelikte sizin apartmanın önündeki kocaman çukuru kapatma şansını yakalarsınız.

Sayın Ahmet SAVAŞAN, yıllardır gönül verdiğiniz partinizden elde olmayan nedenlerden dolayı istifa ettiğinizi üzülerek öğrendik. Siyasetin her şeyin önüne geçtiği ülkemizde normaldir böyle vakalar. Siz ekmek paranıza bakın, hiç de canınıza sıkmayın.

Sayın Nuri ÇEVİKEL, sizde ki Kıbrıs sevdası o kadar ağır ki, yine dayanamayıp uzun bir ziyarete gelmişsiniz. Akşamları kalabalık toplantılarda görülüyormuşsunuz. Madem ki ilgi halen devam ediyor, bu fırsatı değerlendirmekte yarar görüyoruz.

Sayın Hüda AKSOY,
madem ki sizin canınız etli kuru fasulye çekti anında hallederiz. Ama bilirsiniz bizimkisi epey acılı olur ve alışık değilseniz yanabilirsiniz. Ona göre önlem almaya bakın…

Sayın Kemal DEVECİ, önce nazlandınız ama Girne milletvekili adaylığı için daha şimdiden kolları sıvadığınız görülüyor. İskele’den sonra Girne, bir dahaki seçimlerde de Güzelyurt mu olur acaba? Başkent’i niçin yabana atıyorsunuz anlayamadık gitti…

Sayın Kenan AKIN, Karpaz halkına bu kadar sahip çıkmanızı anlarız ama onları kimin yollara döktüğünü de göz önünde bulundurmak lazım değil mi? Perde gerisinde çok tezgahlar dönüyor, çok saf olmamak gerek.

Sayın Ünal ÜSTEL, birisi Audi diğeri Mercedes iki yeni araç almışsınız. Allah kazasız belasız sürüşler nasip etsin ama zamanlama konusunda yine hata yaptınız. Çalışanlar bile artık dedikodunuzu yapmaya başladı bilesiniz. Bu değirmenin suyu nereden geliyor diye soruyorlar...

Sayın Zorlu TÖRE, bakanlık koltuğu sanki de garantiymiş gibi basın danışmanınızı bile şimdiden seçmişsiniz. Eleman için bu kez başlık parası isteyeceğiniz haberiniz olsun. Geçen sefer ortada bırakmıştınız.

Sayın Mustafa UYSAL, nihayet sizin kız da Tapu Dairesi’nde istihdam edilmiş. Hayırlı olsun. Ancak kendisine söyleyin ki BMW ile işe gitmesi epey göze batıyormuş. Vatandaş bu sıralar çok hassas, dikkate almakta yarar var.




GÜNÜN FIKRASI

Sarıl bana..
.

Karı-koca yatağa giriyorlar, tansiyonlar yükseliyor, sevişmeye
hazırlanıyorlar. Ancak kadın durup dururken, “Dur, canım istemiyor, sadece
bana sarıl” diyor. Adamcağız, “Neden?” diyor.
Karısı: “Bir kadın olarak sevgi ihtiyaçlarımı anlamıyorsun” diyor Adam,
sevişemeyeceklerini anlıyor ve kadının istediğini yapıyor. Ertesi gün adam,
karısını çok güzel bir mağazaya götürüp, alışveriş yapıyor. Kadın, 3
tane pahalı kıyafet deniyor ama karar veremiyor. Adam, karısına hepsini
almasını söylüyor. Sonra, 200 dolardan 3 çift ayakkabı da alıyor… Sonra,
pırlanta küpeler alıyor. Kadın heyecanlanıyor, mutlu oluyor… Kocasının delirdiğini düşünüyor ama umurunda değil, pırlanta kolye de alıyor. Kocası, “Kolye sevmezsin sen ama bunu beğendiysen, alabilirsin” diyor. Kadın zıplıyor,
yerinde duramıyor mutluluktan. “Hazırım, kasaya gidelim” diyor kadın.
Kocası: “Hayır hayır hayır bunları satın almayacağız ki” diyor.
Karısının yüzü bembeyaz oluyor.
Kocası: “Bunlara sadece sarılmanı istiyorum.”