Ne hale geldi güzelim memleket. Ne ararsan ara hepsi burada vallahi.
Eğitim adası, kumar adası, fuhuş adası.
Yurtdışında kim nasıl tanıtacak bu adayı!

Üniversiteler fuarlarda bin bir taklayla öğrenci ikna sürecinde, oteller kumar oynayacak paralı müşteri avında. Pavyonlar internetten reklam sürecinde.

Bir de hafta sonuna özel, her şey dâhil kampanyalar yok mu, işte bunlar da işin ayrı bir makyajı.

Her ne kadar resmi makamlarca yasaklanmış bir sektör de olsa, Kıbrıs’ın var olan bir başka acı gerçeği de ada pavyonlarındaki seks turizmi.

Ama bunların uzun vadede çok büyük zararlara neden olduğunu görebilmeli artık bu devlet ve Kıbrıs halkı.

Gelin de çıkın şimdi bu işin içinden.

Türkiye’den öğrenci gelmiyor artık adaya.
Çünkü anne-babalar üniversite tercihinde bulunurken hem çocuklarının daha kaliteli bir eğitim alması için gayret sarf ediyorlar hem de kumar ve fuhuş gibi zararlı ve kötü alışkanlık kazandıracak bir çevreden uzak tutma çabasındalar.

Bundan dolayı da bu tercih sürecinde parayı veren kişi olarak kılı kırk yarıyorlar.
Türkiye’de sayıları hızla artan üniversiteler de işin içerisine girince Kıbrıs üniversitelerinin bir cazibesi kalmıyor artık.
Ne denklikleri gündemde ne de sundukları teknik ve sosyal olanaklar. Kıbrıs son tercihlerde bile yer almaz hale geldi.
Bu üniversitelerin çok yakın bir gelecekte öğrenci bulamayacakları için birleşmeleri hatta kapanmaları bile gündeme gelecek diyebilirim.

NASIL BİR KONUMLANDIRMAYA SAHİP


KKTC’yi tanımayan tanımıyor da tanıyanlar nasıl biliyor acaba!

KKTC Türkiye açısından gerçekten bir Yavru Vatan mı?

Ülkenin turizmini de canlı tutan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları üzerinde geniş çaplı bir anket yapılsa –sonucu tahmin etmeme rağmen- resmi sonuçlardan ne çıkar gerçekten çok merak ediyorum. Ama öngörümü açıklayayım.

Türkiye’de1980 sonrasında dünyaya gelen ve adada bulunmuş bir genç jenerasyon çoğunlukla Yavru Vatan şeklinde düşünmüyor.

Kıbrıs’a çıkarma emrini veren Ecevit de rahmetli oldu, Necmettin Erbakan da.

Bu isimler bile hızla unutulurken Kıbrıs çıkarmasını kimsenin hatırlamasını beklemeyin.

Yeni jenerasyona göre ada öncelikle bir kumar merkezi, sonra seks turizmi için gözlerden uzakta alternatif bir imkân. Son olarak kalitesiz eğitimlerin verildiği ve çok başarılı öğrencilerin tercih etmekten çekindiği bir eğitim (!) yuvası.

Bu algısal süreci kim gerçek anlamda sorgulayarak politika yapıyor acaba! Politika yapanları bir kenara koyalım Kıbrıs halkı bu konuda ne kadar hassas?
Kıbrıs Türkü gerçekten makro ve mikro ölçekli yaşananları algılamış olsa adada birlik de huzur da sağlanırdı. Ortak bir devlet politikası bulunurdu. İktidarla muhalefet arasında bu denli büyük uçurumlar oluşmazdı.
Şöyle ki; tanımayan bir dünyaya karşı daha sağlam ve gerçekçi politikalar üretilebilirdi, Türkiye’ye bu konuda yönlendirmelerde de bulunulabilirdi.

Türkiye öyle ya da böyle garantör devlet olarak bu yapının değişmeyen bir aktörü. Kıbrıs Türkü’nün varoluş mücadelesi adına da bunun değişmesini ne kimse teklif etsin ne de böyle bir şeyi beklesin.

KKTC’nin içinde bulunduğu tanınmayışlık sorunu tamamen küresel ölçeklidir. Avrupa ve dünya iyi niyetli olsaydı Kıbrıs Türkü’nü bu konuda yalnız bırakmazdı. Sorunların Kıbrıs Türkü’nden kaynaklandığını savunan bir dünyaya karşı AK Parti hükümeti bütün dengeleri alt üst edebildi. Annan Planı’na ve Mehmet Ali Talat’a verdiği destekle sorunun çözümsüzlüğünün küresel aktörlerden kaynaklandığını çok bariz şekilde gözler önüne serdi. Çünkü adaya barış, Mehmet Ali Talat’la da gelmedi.

Bütün bunlar yaşanırken de Kıbrıs Türkü üzerine düşeni hakkıyla yapmadı.

KKTC’yi tanımayan bir dünya varken, kader arkadaşı, can yoldaşı bir Türkiye’nin de kendisini doğru tanıması için bir çaba sarf etmedi. Bunu genciyle, akademisyeniyle, politikacısıyla, iş adamıyla yapmadı, yapamadı.

Neden mi yapmadı?

Kıbrıs Türkü’nün büyük çoğunluğu hiçbir zaman Türkiye’yi kendisine Avrupa’dan daha yakın hissetmedi. Rum soykırımı olmasaydı onca yıl İngiliz sömürgesi altında yaşamış ve sonrasında Rumla ortak devlet kurmuş bir Kıbrıs Türkü açısından Ana Vatan Türkiye diye bir değer yargısı da asla oluşmayacaktı.

Bundan dolayı Türkiye hiçbir zaman özellikle bir İngiltere kadar Kıbrıs Türkü’ne yakın olamadı. Garantör devlet Ana Vatan Türkiye, Kıbrıs Türkü için İngiltere’den daha uzak bir kültürdü.

Bu süreç politik psikoloji perspektifinden incelenmesi gereken çok ciddi bir olgudur bence.

Hatta adada öyle politikalar hayata geçti ki, Kıbrıs Türkü Türkiye’den gelen soydaşlarından nefret eder hale geldi. Sahte gülücüklerle maskelerle dolu bir hayatın yansımasıydı belki de yaşananlar.

Batılı tarzda bir sosyallik ve çağdaşlık yaşayan Kıbrıs Türkü ile Türk İslam mozaiğinin izlerini her daim taşıyan bir Anadolu halkının değerler çatışması, sorunu buralara kadar getirdi.
Ama şu an ne KKTC eski KKTC, ne de Türkiye eski Türkiye. Şu anki Türkiye kendi ayakları üzerinde durabilen bir KKTC beklentisinde.

Şimdi KKTC kimliğini yeniden aramalı. Bu kimliğin ülke dışında nasıl algılanacağına karar verecek asıl unsur da Kıbrıs Türkü’nün ta kendisi.

Kıbrıs’ın bir eğitim yuvası olması isteniyorsa eğitim alt yapısında ona göre bir revizyona gidilmeli. Kıbrıs turizmle kalkındırılacaksa ona göre yeni politikalar şekillenmeli. Ama kaçak şekilde –alenen- iş yapan Kıbrıs Türkü’nün de şikayetçi olduğu seks turizminin önüne de acilen geçilmeli.
Çünkü şu an, ada ne eğitim adası, ne kumar adası.
Bundan dolayı soruyorum “Adanın konumlandırması sizce hangisi üzerine olmalı, seks ve kumar turizmi mi yoksa eğitim mi?”