Cinsiyetçilik kişilerin cinsiyet temelli ayrımcılığa uğraması veya cinsiyet temelli önyargıyla karşılaşması anlamına gelir.
 
Mesela aklınızdan erkeklerin bazı işleri yapmakta kadınlardan daha ehil olduğu, daha yetkin olduğu geçiyorsa, cinsiyetçi yaklaşımlara sahipsiniz demektir. Kadın kamyon şoförü, inşaat işçisi gördüğünüzde yadırgıyorsanız, kadının kaslı olanının makbul olmadığını, “erkekleştiğini” düşünüyorsanız ya da bir erkeğin  temizlik yapmaktan keyif alması aklınıza sığmıyorsa, karısından daha kısa boylu bir erkek size komik geliyorsa, erkeğin eşi dışındaki bireylerle romantik veya cinsel ilişkisi olmasını evliliğin bitmesini gerektiren bir sebep olarak görmezken, kadının evlilik dışı ilişkisi olmasını affedilmez buluyorsanız, kadının dışarıda çalışması erkeğin evde çocuklara bakması size saçma geliyorsa, cinsiyetçilik algınızı sarmalamış demektir. Kızınızın kiminle dışarı çıktığını, nereye gittiğini, ne yaptığını oğlunuzdan daha çok sorguluyorsanız bunun iki sebebi olabilir. Ya kızınızın daha çok kontrol edilmesini istiyorsunuzdur ya da “ona değil dışarıdaki topluma güvenmiyorum” diye açıklıyorsunuzdur. Birinci durum sizi direk olarak cinsiyetçi kategoriye koyar. İkincisi ise aslında kızınızın özgürlüklerini oğlunuza göre daha çok kısıtlayan bir toplum içinde yaşadığınızı zaten baştan kabul ettiğiniz ve değişmesi için çok da sorgulamadığınız anlamına gelir.
 
Yaşadığınız toplumsal kurgu içinde ilkokul öğretmenlerinin çoğu kadın, buna karşılık müdürlerin çoğunluğu erkek ise, çoğunluğu kadın üyelerden oluşan okulların sendika yönetimleri çoğunlukla erkeklerden oluşuyorsa, meclisinizde kadın sayısı üçü beşi geçemiyorsa, kadın bakanlar, başbakanlar, belediye başkanları ülke geleneğinizde yoksa, müdürler, müşavirler, müsteşarlar ve bakanlar kurulunuz büyük çoğunlukla erkeklerden oluşuyorsa orada da sistemsel bir cinsiyetçilikle karşı karşıyasınız demektir.
 
Adayarısı cinsiyetçi bir sosyal dokuya sahiptir.Cinsiyetçilik hak, adalet, eşitlik üzerine kurulması istenilen toplumların önünde duran önemli toplumsal sorunlardan biridir. İşte tam da bu noktada her örgütlenmenin cinsiyetçilikle mücadele etmesi gereklidir.
 
Nasıl hem kadınlar hem erkeklercinsiyetçi olabiliyorsa, hem kadınlar hem erkekler cinsiyetçiliğin yaşam pratiklerinden kalkması için mücadele etmek zorundadır. Özellikle sendikaların (tanımı gereği hak mücadelesi yapmaları gerekir) bu konuda farkındalığının olması ve bu farkındalık çerçevesinde mücadele vermesi gereklidir. Ancak maalesef cinsiyetçiliğin en açık örneklerinden biri olan işe alma ilanları Kamu-Sen örneğinde de diğerleri gibi cinsiyetçi olmuştur.
 
Geçen haftalarda TegiyeBirey’in sosyal medyada paylaştığını gördüğümKamu-Sen’e ait gazete ilanı sendikanın sekreter ilanını şu şekilde vermiş: Bayan Sendika Sekreteri (1 Adet). Aranan Nitelikler (bazılarını sayıyorum): 30 yaşından küçük, presentabl, güleryüzlü.
 
Bir sendikanın bırakınız bu tip bir ilan vermesini, bu tip ilanları verenlere karşı mücadele vermesi gerekir. Sendikacılar bu ilanın neden cinsiyetçi bir ilan olduğunu anlamadılarsa tek tek meselelerin üzerinde durmakta fayda var.
 
Her şeyden önce “bayan” diye bir cinsiyet yoktur. Kadın olmak ayıp olmadığı için “bayan” lafı onun kibarı olamaz. Kadın olmanın ilgili olduğu tek mesele yetişkin olmaktır. İlanda daha vahimi aranan sendika sekreterinin cinsiyetinin “kadın” olması şartıdır. Sadece kadınlardan sekreter olur, sekreterler de kadın olur mantığı eşitlik ilkesini talan etmektedir. Sekreterlerin kadın olduğu bir algı sisteminde elbette sendikacılar da erkek olacaktır. Sekreterlik mesleğini çok iyi yapacak olan erkekleri inkar eden bu sistem, kadınları da yönetici yardımcısı rolünden bir adım öteye hiçbir zaman geçirmemektedir.
 
Sekreterin kadın olması koşulu da yeterli olmamaktadır. Bunun ötesinde “makbul kadın” özellikleri karşımıza çıkmaktadır ilanda. 30 yaşın altında olmalıdır, yani bir başka vurguyla “genç kadın” olması gerekmektedir. 31 yaşındaki kadının telefonlara bakması, bilgisayarda metinleri yazması, günlük ve haftalık programları hazırlaması, toplantıları ayarlaması yaşı itibarı ile engel teşkil edeceğinden mutlaka genç olmalıdır. Prezentabl ve güleryüzlü tahminimce ince çorap, etek, topuklu ayakkabı, makyaj içermektedir. Suratında sürekli bir gülümseme olmadan işini mükemmel yapan bir sekreter yeterli değildir. Kadın olması, bu kadının yaşı, giyimi, gülümsemesi de işin bir parçasıdır.
 
Bitmedi. Daha da kötüsü var. Bu genç, gülümseyip duran, sunulabilir kadın sekreterden “1 Adet” istenmektedir. 1 Adet. Bir adet masa, bir adet sandalye, bir adet televizyon, bir adet etek gibi. 1 kişi değil.  Bir “şey”. Kadının insan haklarının tanınması için mücadele veren bir dünyada bir sendikanın sadece verdiği iş ilanında bile kadınları objeleştirmesi, ötekileştirmesigünlük hayat içindeki cinsiyetçi algıyı yeniden üretmesi kabul edilir bir durum değildir.
 
Adayarısında ciddiyetle üzerinde durmamız gereken nokta, bu yeniden üretilen cinsiyetçiliğin bilinçsizlik ve farkındalık eksikliğinden olmadığıdır. İlanlardaki cinsiyetçilik, memleketteki feministler tarafından sürekli eleştirilmektedir. 2011 yılında Toplumsal Cinsiyet ve Azınlıklar Enstitüsü olarak Limasol Türk Kooperatif Bankası’nın “erkek müdür” ilanına karşı yaptığımız imza kampanyası olumlu şekilde sonuçlanmış, Banka kamuoyundan özür dilemiş, yeniden ilana çıkmıştı. Son dönemde de, özellikle geçtiğimiz aylarda sosyal medyada bunun farklı farklı ilanlar üzerinden eleştirildiğini görüyorum.
 
Buradaki mesele cinsiyetçiliğin devamına yönelik bir dirençle karşı karşıya olduğumuzdur. Kamu-Sen’in bu ilandan dolayı özür dilemesi, cinsiyetçiliğini devam ettirmek yerine daha eşitlikçi ilkeler benimsemesi, bu ilkeleri nasıl benimseyebileceğine dair fikirler alması gerekmektedir.
 
Üç gün sonra korsan devletlikten çıkıp hesap verir noktaya gelen bir topluluğa dönüşürsek, zaten yapmak zorunda kalacağımız şeyleri şimdiden kendi başımıza yapabilmeliyiz.