Herkes ahkam kesmeye, kendince komplolar kurmaya, projeler üretmeye başladı. Kurultay, Başkanlık, Belediye, çöp, pislik, hastalık, duyarsızlık ve sonunda sakat dogacak bir çocuk. Henüz çoçugun dogmasına karar verilmişken, bazıları üniversiteye göndermeye başladı. Öğrenimini görüp vatana millete hayırlı bir evlat olsun diye. Herkes bir şeyleri değiştiremeyeceği düşüncesi ile oturduğu koltuğunda şöyle bir doğruldu ve ardı ardına sıraladı yaşadığı zorlukları.
Ardın sıra okkalı birde küfür etti kendisine, böylelerini seçip başına getirdi diye.
Toplumlar hakettikleri şekilde yönetilirler. Ne kadar doğru ve ne kadar acı bir söz. Kabullenmek teslimiyetçiliği getirir ama kabul etmemek neyi getirecektir.
Mücadeleyi mi?
İnsan neye ve kime karşı mücadele verdiğine karar vermeli öncelikle.
Peki biz toplum olarak neresindeyiz bu varsayımın?
Kararımızı verebildikmi.?
Memnunmuyuz hayatımızdan?
Yoksa itiraz edip kabullenmekte miyiz bizi yönetenleri.?
Veya , ne münasebet canım ben bunların hiçbirini hak etmiyorum, ben en dogrusunu bulma yolunda mücadeleme devam edeceğim.
Mevcutlar arasında en iyisini mi diyorsunuz?..
Yoksa tamamen reddediyor ve yeni bir sistemi getirmek için mi uğraş verecegim diyorsunuz.
Şu an her ne diyorsanız deyin. Zamanı geldiğinde ve elinizdeki o büyük gücü kullandığınızda, yani oy sandığı ile baş başa kaldığınız da , hep tanıdık isimler arayıp, ulaşabileceğiniz insanları seçmediniz mi?
Sistem, siyasi görüş, parti programları sizin açınızdan sadece yaşanacak zaman içerisinde daha fazla ekonomik kazanım anlamı taşımadı mı bugüne kadar?
Şikayet etmenin zamanı değil. Çuvaldızı batırma zamanı geldi geçiyor artık.
Nasıl yazıyordu sevgili Nazım HİKMET.

Akrep gibisin kardeşim,
Korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
Serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
Midye gibi kapalı, rahat
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi
Korkunçsun kardeşim.
Bir değil, beş değil,
Milyonlarcasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
Gocuklu celep kaldırınca
Sopasını sürüye katılıverirsin
Ve adeta mağrur koşarsın salhaneye,
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani.
Hani şu derya içinde olup
Deryayı bilmeyen balıktan tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, al kan içindeysek
Ve hala şarabımızı vermek için
Üzüm gibi eziliyorsak,
Kabahat senin demeye de dilim varmıyor ama
Kabahatin çoğu senin canım kardeşim.