İş sağlığı kavramı; çalışanların, çalışma şartlarının negatif etkilerinden arındırılması ve yapılan iş ile işi yapan arasındaki harmoninin sağlanmasının amaçlandığı bir tıp bilimi olarak adlandırılabilir (Yiğit, 2013: 2). Dikkat ederseniz, iş sağlığı herşeyden önce bir ‘’tıp bilimi’’dir! Hemen akabinde ise işvereni ilgilendirir. Yani önce Sağlık Bakanlığı’nı, sonra da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nı ilgilendirir.

Ülkemizde işyeri hekimliği uygulaması henüz yok. Aslında var da yok! Geçmişte neler yapıldı kısaca öğrenelim ya da hafızalarımızı tazeleyelim:
  04 Kasım 2015’te, Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği ile Türk Tabipleri Birliği (KTTB) arasında çalışanların sağlığını korumayı öngören işyeri hekimliği konusunda eğitim protokolü imzalandı. Ptotokol kapsamında, 25 hekime 5 gün süre ile işyeri hekimliği kursu verilmesi planlandı. Protokol imza töreninde konuşan KTTB Başkanı Sayın Besim: ‘’Büyük oranda tamamladığımız tüzük Çalışma Bakanlığı’nın bir yasası altında şekillenecek. Tüzüğün 2016’dan itibaren hayata geçmesi hedefindeyiz” dedi.
 18 Mayıs 2016’da, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı H.Ersan Saner, Kıbrıs Türk Tabipler Birliği Başkanı Filiz Besim ve Genel Sekreteri Minel Özen’i kabul etti. Besim, iş sağlığıyla igili çalışmaların 2014 yılından bu yana sürdüğünü ifade ederek, 25/2008 sayılı İş Sağlığı ve İşyeri Güvenliği Yasası’nda işyeri hekimliği maddesinin yer almasına karşın bu konuda adım atılmamasından şikayet etti.
 Tıp Haftası vesilesiyle bu sefer Sağlık Bakanı sıfatıyla, 14 Mart 2018’de yaptığı basın açıklamasında ise, Sayın Besim, işçi sağlığı ve güvenliği için işyerlerinde işyeri hekimliğinin kurumsallaşması amacıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’yla birlikte çalışmaların da gündemlerinde yer aldığını bildirdi.
 İki Mayıs 2018’de, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Zeki Çeler, İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanları Birliği temsilcileri ile bir araya geldi. Görüşmede: ‘’Bugünden itibaren, bakanlığımız bünyesinde yürütülen çalışmalar ve yasal prosedür neyse, bunun ağırlığını her kesim üzerinde hissedecek.’’ dedi.
Yukarıdaki kronolojiye baktığımızda, işçinin, çalışanın sağlığına somut anlamda yansıyacak bir arpa boyu bile mesafe kat edilememiş! Günümüzde ise, işçinin, çalışanın güvenliği ise sanki inşaat sektörünün güvenlik sorunlarına indirgenmiş durumda!
Oysa ki, iş sağlığı, işçinin çalıştığı ortamın fiziksel ve iklimsel koşullarından tutun da, hangi kıyafeti giydiğini, işini nasıl icra ettiğini, hangi saat dilimlerinde, ne kadar çalıştırıldığını, çalışırken nelere maruz kaldığını, nasıl beslendiğini, nasıl uyuduğunu, nasıl temizlendiğini, acil durumlarda neler yapması gerektiğini, ne sıklıkla sağlık kontrolünden geçmesi gerektiğini ve daha pek çok konuyu birlikte ele alıp inceleyen, oldukça ciddi ve apayrı bir tıp bilimidir. Ülkemizin bir ‘’İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’’ mevcuttur. Bu yasanın amaçları arasında, mesleki risklerin önlenmesi, çalışanların sağlık ve güvenliğinin korunması, çalışanların bilgilendirilmesi ve danışma gibi önemli maddeler bulunmaktadır. Konunun sağlıkla ilgili unsurlarının tam kalbinde ise, ‘’işyeri hekimi’’ yani yasadaki şekli ile ‘’muayene doktoru’’ bulunmaktadır. Yasanın 33. maddesinin 2. fıkrası: ‘’Muayene Doktoru herhangi bir işyerinin risk değerlendirme raporu ile iş kazası ve tehlikeli olay kayıtlarını tüm gerekli zamanlarda denetleme yetkisine sahiptir.’’ derken, 4. Fıkrası da: ‘’ Muayene Doktoru, Sağlık İşleriyle Görevli Bakanlığın talebi halinde, çalıştırılan kişilerle ilgili olarak, istenilen biçimde özel bir araştırma veya muayene yapar.’’ demektedir. Görüldüğü üzere, yasanın 33. maddesi, Sağlık Bakanlığı’na ve iş yerinin ‘’muayene hekimi’’ne müthiş yetkiler vermekte! Üstelik, tam anlamıyla işçinin, çalışanın sağlığını korumaya odaklanmış bir madde!
 Ama gelin görün ki, daha dün Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği Başkanı iken iş yeri hekimliği çalışmalarında oldukça hevesli görünen Sayın Besim, Sağlık Bakanlığı’na geçişinin ardından (şikayet koltuğundan icraat koltuğuna geçince de diyebiliriz), basına yansıyan tek bir açıklaması haricinde, çok da iyi performans sergiliyor görünmemektedir. İlk savunması, yasanın altındaki tüzüklerin olmaması şeklinde olabilir. Doğrudur. Ancak, tüzüklerin çıkması için bugüne kadar hangi adımlar atılmıştır peki? Ha belki de, İş Sağlığı ve Güvenliği’nin sadece Sağlık Bakanlığı ile ilgili bir konu olmadığı dile getirilebilir. Tamam bunu da anlayışla karşılayabiliriz, ama, Sağlık Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, İş Sağlığı ve Güvenliği konusunda, bugüne kadar kaç defa bir araya geldi veya hangi ortak çalışmayı başlattı? Benzer soruları Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Çeler’e de sormak mümkün! Yasa mevcut, tüzükler ve uygulama ne durumda? Lütfen acele edin! İnsanlar ölüyor!!! Ölmeyenler hasta oluyor!!! En vahimi de hasta olanların, hastalıklarının farkında olmamaları!(Gerçi, ülkemizde tek bir konuda işyeri hekimliği, kısmen de olsa uygulanmaktadır! Gece kulüplerinde çalışan kadınların devlet hastanesindeki muayene ve tetkikleri, hiç aksatılmadan yapılıyor! Ya da 1 Mayıs’ta çalışan işçilerin ek ödemeleri güvence altına alınabiliyor!)
Peki işyeri hekimliği konusunda işler neden bu kadar yavaş? İnsanın aklına, öküzün altında buzağı aramak geliyor nedense! Ne olur ki işyeri hekimliği hızlıca hayata geçirilse? Neler olabileceğine bir bakalım:
- İşveren, işçi kaydını düzenli tutmak zorunda kalır. Kaçak işçilik kontrol altına alınır.
- İşveren, işçisinin sigortasını düzenli yatırmak zorunda kalır.
- Çalışma saatlerine uyulması şart olur.
- Çalışma ortamlarının çoğunun elden geçirilmesi gerekir.
- İşyerlerinde, işe göre kullanılan malzemelerin kalitelerinin belirli standartların üzerinde olması şartı aranır hale gelir.
- Hekimlik uygulamaları kayıt altına alınır.
- Birinci basamak sağlık hizmeti kuvvetlendirilmiş olur.
- Mahkemelerin yüküne bir de tazminat davaları eklenir.
- Ülke, ne idüğü belirsizlerin sığınma cenneti olmaktan çıkar.
- Okuma kılıfı ile ülkeye gelenlerin önüne geçilmiş olunur.
- Bazı işletmelerin giderleri artar.
Özete, işyeri hekimliği bir başlasa, gerisi çorap söküğü gibi gelir! Dolayısıyla, bu ülkede, dört dörtlük bir İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası olur, ancak gelin görün ki, bunun hayata geçirilmesinden de gocunan çok olur! Bu ülkede, idealleri konuşanlar, vaatler verenler çok olur, ancak gelin görün ki, o kişiler devletin dümenine geçince, gerçek dümenci başlarının kim olduklarını görür! Bu ülkede sağlık hep konuşulur, ancak gelin görün ki, yine işçilerimiz ölür, yine işçilerimiz hastalıklarıyla tek başlarına boğuşur! Birileri çıkıp da bu ‘’işçileri sömüren batağa’’ ellerini daldırmazsa, İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nın kapağı da hep ‘’tertemiz’’ kalır! Öküzün altındaki buzağılar da rahat rahat dolaşır!
Not: ‘’ABD Dışişleri Bakanlığı’nın 2017 yılı İnsan Hakları Raporu açıklandı. Kıbrıs’ın kuzeyinde en önemli insan hakları konularının yürütme ve yasama dallarında yolsuzluk ve adam kayırma, ticari cinsel sömürü için insan ticareti ve zorla çalıştırma olduğu belirtildi. ‘’ 
Dr. H. İlker İpekdal