İKİ KAVRAMI KULLANARAK PGM VE ORDUYU YIPRATMA POLİTİKASI MI ?

Son dönemlerde iki kavram üzerinde duruyor siyasiler, Türkiye’de ve KKTC’de aynı kavramlar havada dolaşırken Dünya gündeminde de aynı şekilde bu iki kavram yaygınlaştırılıyor ,işte o karamlar
Demokratikleşme ve Sivilleşme !
Görülüyor ki, dışarıdan ilk bakışta bu iki kavram çok masum duruyor, ama KKTC ve TC için çok da masum değil kanaatimce .
Bu kavramlar tamamen Batı ülkelerinin , kendi hegomanyası altında olmayan ülkeleri bir çeşit iç savaşa sokarak “ böl,parçala,yönet “ politikasını hayata geçirme operasyonu’dur.
Şimdi Ortadoğu’ya bir bakın !
Orada olanlar Batı’nın Demokratikleşme ve Sivileşme projesinin bir taşıdır.
KKTC için ise yine aynı kavramlar kullanılmaktadır , ama ortada somut bir paket yoktur.
Nedir ifade edilen Demokratikleşme ve Sivilleşme ?
Neyi içerir ,kaç madde’ den oluşur ,hayata geçirilecek ise hangi aşamalardan geçilecek ,ne ile başlayacak sınız Anayasa mı ? Anayasa’dan halkın iradesi çıkarılırsa Demokratikleşme mi olacak ?
Nedir tam olarak Demokratikleşme ve Sivilleşme dediğiniz?
KKTC ‘nin kuruluşundan bugünlere gelinceye kadar demokratik ve sivil irade zaten var. Örneğin bir parlemento’muz , kendi bakanlıklarımız, devlet dairelerimiz ,okullarımız,milli eğitim politikamız, sivil toplum örgütlerimiz,siyasi partilerimiz ,sendikalarımız ,ordumuz ,polisimiz , her şeyimiz var .
Peki “demokratikleşme ve sivilleşme” siyasi gündemimize nereden gelmiştir ?
Bu soruyu neden kimse sormuyor veya yanıtını neden kimse dillendirmiyor ?
Yeni siyasi oluşumun ana hadefi bu mudur ?
Demokratikleşme kavramını bir inceleyelim iki şekliyle incelendiğinde bunlardan biri , demokratik olmayan bir politik sistemden demokratik bir politik sisteme geçmeyi, öbür yanıyla da demokratik olan bir sistem içindeki demokrasi ilkesiyle bağdaşmayan unsurları demokratik kurum ve mekanizmalarla değiştirmek .
Hangisi diye çok fazla düşünmeye gerek yok .
İlk ihtimale bakacak olursak ,otoriter veya totaliter sistemlerden demokrasiye geçişle ilgili.KKTC bu dönüşümü 29 yıl önce gerçekleştirdiği için, bu bizim açımızdan söz konusu olan bir gündem olmamalıdır .
O sessiz kavram’a geçelim “Sivilleşme “ ... Sivilleşmenin de iki anlamı olabilir. Siyasal sistem üzerindeki askeri etkinin sona erdirilmesini ve siyasal sürece, seçilmiş sivillerin hakim olmasını ifade eder. Bu anlamda , sivilleşme askerin yokluğu anlamına gelir. İlki, silahlı kuvvetlerin tam olarak sivil denetim altına alınması, ki oldukça tehlikelidir bu , ülkelerin ve halkın savunması Silahlı Kuvvetlerin varlığı ile mümkündür siyasilerin kendi menfaatlerini korumak için çalıştıkları bu düzende Kıbrıs Türk halkı araştırmalar da göstermiştir ki en çok ordu’suna güvenmektedir. ikincisi ise askeri bürokrasinin demokratik siyaset alanına nüfuz etmemesinin sağlanmasıdır.
Peki burada siyasilerin sivilleşmeden anladığı nedir ?
Umuyorum ki , en masumane , “sivil toplum”un güçlen(diril)mesiyle ilgilidir. Ki öyle olduğuna inanmıyorum .İlk bakışta fark edilemese bile, güçlü bir sivil toplumun varlığı özgürlüğün en büyük güvencelerinden biri olduğu kadar, demokrasinin pekişmesi ve istikrar açısından da son derece hayatidir. Kendi ayakları üzerinde duramayan ve idamesi bakımından devlete bağımlı olan bir toplum demokrasi için sağlam bir zemin teşkil edemez. Bu nedenle liberel ekonomik bir yapı oluşturmak daha mantıklıdır diye düşünüyorum.Unutulmamalıdır ki ulusu Türk olan her birey Ordu’suyla bir bütündür.