Cumhurbaşkanı Akıncı, duyduğum kadarı ile son günlerde çok şikayetiniz varmış. Nüfusun doğru sayılması gerekiyormuş. İnsanların evlerine baskın yapılıp kitap sahibi olmalarından dolayı suçlanmamaları gerekiyormuş, adalet gerekiyormuş. Nüfusumuzun yapısı değişiyormuş ve Kıbrıslı Türkler memleketlerinde yaşayacak alan bulamıyorlarmış. Trafik kazalarından tutun da bir sürü yanlışlık ve çarpıklık kanıksanmış ve halkın psikolojisi bozulmuş. Gemi(miz), yani ada yarısı, su alıyormuş.

Bir şeyi daha duydum. Bilmem hangi kuruluşun yaptığı ankete göre eğer siz yeniden Cumhurbaşkanlığı seçimine çıkarsanız, halk oyunun % 31’yle en çok oyu alan aday olarak yeniden Cumhurbaşkanı seçilecekmişsiniz. Anket doğruysa, halk gerçekten de bir sürü şeyi kanıksadı mı demek oluyor bu?

Gemisi su alan kaptan olarak merak ettim, bir sonraki seçimde halka ne vaat edeceksiniz? Nüfusu doğru mu saydırtacaksınız? Adaletsizliğe uğrayan vatandaşlardan yola çıkarak adalet sisteminin düzelmesi için etkin bir cumhurbaşkanı mı olacaksınız? Kıbrıslı Türklerin memleketlerinde yaşayabilmeleri, oradan ayrılmamaları ya da geri dönebilmeleri için gereken şartların oluşabilmesine yönelik bir yöneticilik anlayışı mı getireceksiniz? Makamlara oturup yıllarca değişim gerçekleştiremeyen yöneticilerin yarattıkları psikolojiyi onaracak ayrıcalıklı yönetim mantığını mı getireceksiniz?

Bütün bunları yapacağınızın sözünü geçen seçimde zaten vermemiş miydiniz?

Sizi 25 sene desteklemiş, “güzel, güneşli günler göreceğimiz, motorları maviliklere süreceğimiz” seçime gelip size oy vermiş biri olarak geçen seçimden bu yana sizin Cumhurbaşkanlığınızda yaşadıklarımı ve izlediklerimi anlatmalıyım değil mi? Aksi halde oyumun sorumluluğunu yerine getirip demokratik bir birey olarak yapmam gerekeni yapmamış olurum. Ne de olsa, sizin de kendinizi adadığınız şey bir makamda oturmak değil, memleketi düzeltmek, doğruya çekmek, demokrasiyi oturtmak.

Geçen seçime “gelmiştim”, yani adayarısında yaşamıyordum. Çünkü akademisyenler olarak intihal ve diploma sahteciliğine karşı mücadele başlatmıştık. Sizden önceki Cumhurbaşkanı’nın da aktif rolü ile işsiz bırakılarak adayarısında yaşam alanım ortadan kaldırılmıştı. Bedeli ağır olduğundan olsa gerek, desteklemediğim bir cumhurbaşkanından desteklediğim cumhurbaşkanına evrilen süreçte artık bu mücadeleyi de tek başıma yürütmekteyim. 

Ama siz sayın Akıncı farklıydınız benim gözümde. “Gelen Türk giden Türk” lafını kendi yüzüne söyleyen Denktaş’a öfkeli Akıncı ile tanıştığımda daha 17 yaşındaydım. Çıktığınız son seçimde de en büyük kaygınız Kıbrıslı Türkler’in memleketlerinde yaşayıp, çalışıp var olabilmesi olduğunu söyleyerek belki de can damarıma basmıştınız. Ben ne makam istiyordum, ne koltuk, ne milyonlarca euroluk devlet teşviği, ne de Avrupa projeleri üzerinden Euro maaş. Ben sadece ABD’nin çok iyi okullarından birinden mezun doktoralı, her yıl yayın yapan bir akademisyen olarak memleketimin üniversitelerinde çalışabilmek istiyordum.

Yerime konulan sahte diplomalı sözde doçent Türkiye’den “emekli elçiyim” diyerek “Cumhurbaşkanınızı tanımam ben sizin” diyen bir zattır. Sizin başkanlığınız altında da motorların maviliklere sürülemeyeceğini anladıktan sonra adayarısına gelmeyi bir kenara bıraktım. Seçildiğinizden beri, sizin şahsınızda makamınızı tanımayan bu tip insanların devlet üniversitelerinde beslenmesine sesinizi çıkar(a)madığınız gerçeğinden hareketle ortaya çıkan sonuç şudur: Memleketin üretken insanlarının orada olması meseleniz değildir. Doğrudur, ben hiçbir zaman ayaklarınıza kapanıp “liderim, başkanım” demeyecektim, çevrenizde dolanıp size üfleyesiniz diye mum da yakmayacaktım. Size “her şeyin en doğrusunu bilirsiniz” yaklaşımı ile davranmayacaktım. Desteğimi yapıcı eleştiriler çerçevesinde sunacaktım.

Benim gibi Kıbrıslı Türkler size de pek yaramıyor olacak ki beni gördüğünüzde cevabıyla ilgilendiğiniz tek gerçek soru “gelmeyeceksin, kesin dönmeyeceksin artık değil mi?” sorusuydu. Yok Sayın Akıncı gelmeyeceğim, ama yönetiminizin altındaki sorunları bildirebilmek için size Kıbrıs’ta olduğumdan da yakınım artık. Daha yakınım çünkü beni Kıbrıs’ta var olabilmenin koşulu olan biat etme prangası kıskaçlamıyor. İş tutabilmenin, makama oturabilmenin, proje alabilmenin demoklesin kılıcına döndürüldüğü sistemin dışından konuşuyorum size. Hep öyle konuştuğum için gittiğime göre, gidişimin hakkını vermeye de devam edeyim.

İktidarda olan kişilerin en büyük sorunu, sadece kendilerini pohpohlayan ve alkışlayan insanlarla çevrelenmeleridir. Bu öyle bir düzeydedir ki, iktidar sahipleri kendi yaptıklarını kritik bir gözle sorgulayamaz hale gelirler. Benim gibi vatandaşların sizin Kıbrıs’ınızdaki tecrübelerini duymak onun için gerekli ve önemlidir.

Adaletsizliklerle başa çıkamayan, sizin makamınıza koşan vatandaştan dinlediklerimi anlatarak bitireyim. Kadronuzda kendini cumhurbaşkanı kadar cumhurbaşkanı kabul edenler vatandaşı dinledikten sonra “git, git bakalım adalet olan bir yer bulabilecek misin KKTC’de?” diyorlar vatandaşa cevap olarak. Sokağı dinlerseniz duyacağınız budur.

Bir dahaki seçimde %31 iniz varmış sayın Akıncı. Yine seçilirmişsiniz. Gemisi su alan kaptan olarak ne vaat edeceksiniz halka? Makamınızı tanımayan emekli Türkiyeli elçileri memleket daha iyiye gitsin diye gerektiğinde size de eleştiri getiren Kıbrıslı Türklere tercih etmekten vaz geçecek misiniz? Memleketin yeni yetişkinlerine adalet söz verebilecek misiniz? Nüfusu mu sayacaksınız, yoksa yanlışlıkları giderecek bir yönetim anlayışını bu seferki yeni döneminizde benimseyecek misiniz? İnsanların “bozulan psikolojisine” derman olacak adaletli yaşama örnek olacak kendinizden öteye yönetime mi döneceksiniz?

Gemi su alıyor kaptan. Bir daha seçilirseniz batmasına nasıl engel olacağınızı söyler misiniz?