Ülkemizde eğitim dendiğinde aklıma yapboz gelmektedir…
Neden mi?
Çünkü ülkemizde eğitim farklı sebeplerle en fazla değişikliğe uğrayan sektörlerden biri.
Aslında en az değişikliğe uğraması gereken sektörlerden olması gerekirken…
Tabii ki dünyadaki bilimsel gerçeklere de açık olmak ve gerektiğinde de değişime ayak uydurabilmek gerek. Bu noktada Yakın Doğu Koleji’nde bu yıl uygulamaya geçen tabletli eğitimi bu duruma örnek gösterebiliriz.
Eğitim temel olarak ailede başlamaktadır. Bugün aile eğitimlerine baktığımızda bu nokta da birçok sıkıntının bulunduğu görülmektedir.
Aileler olarak çocuklarımıza gereken zamanı ayırıyor muyuz?
Görünüşe göre çok da ayırmıyoruz. Tabii genelleyerek haksızlık da yapmak istemiyorum. Çok bilinçli ailelerimiz de mevcut.
Zaman ayırmadığımız durumlarda aksaklıklar okul dönemlerine de yansımakta ve kronikleşmektedir.
Ailede verilen sevgi ve saygı, öğrencinin çevresine de nasıl davranacağını belirlemekte bunun yanında çevresine ne kadar sevgi ve saygı göstereceğinin bir nevi kanıtı niteliğinde.
Öğretmenler canla başla öğrencilerini yetiştirebilmek için çabalarken ne yazıktır ki bazen veliler tarafından acımasız eleştirilere maruz kalmaktadırlar.
İşin özünde öğretmenden önce ailede başlayan eğitim süreci öğrencinin şekillenmesindeki temel faktörlerden. Sonrasında sıra öğretmende fakat öğretmenin de belli bir noktadan sonra eli kolu bağlı.
Neden mi?
Dünyadaki gerçekler göz önünde bulundurulmadan günü birlik politikalarla eğitimin yapboz haline getirilmesi bunun temel nedenlerinden…
Yetiştirdiğimiz öğrencilerde olması gereken en önemli özelliklerden biri de sorgulayabilmeleridir. Konu böyle iken, bu şekilde bir profil ortaya koyacak eğitim felsefesini gerçekten benimsemiş olmamız gerekmektedir. Oysaki bizim eğitim sistemimiz maalesef ezberleyen öğrenciler yetiştirmektedir.
Tek taraflı olarak kimseyi suçlamıyorum. Hata sistematik bir özellikte iken kimseyi doğrudan suçlayamazsınız zaten.
Tabii hata yapmaya devam edelim mi?
Elbette hayır
Bugün durup düşünmemiz gereken öncelikli bireysel hatalarımız olmalı. Değişimi önce kendimizde sonra toplumda başlatmalıyız. Büyük düşünmeliyiz ve kişisel çıkarlarımızı bırakarak toplumun gelişmesi için çabalamalıyız. Bu noktada herkes kendi açısından özeleştiri yapmalı. Gerek aile gerek politika gerekse de öğretmen…
Herkes sorgulamalı sonra da mevcut sistemlerde neler yapıldığına bakmalı. Bugün Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok!
Dünyada denenmiş ve başarılı olmuş birçok sistem varken ve eğitim sistemimizin gerek felsefesine gerekse de hedeflerine göre uyarlayabilmek mümkünken, neden eğitimde sürekli bir şeyleri bozarak sürece dolaylı ya da doğrudan yön vermeye çalışıyoruz?
Kaldı ki eğitim felsefesi tamamen farklı sistemleri kendimize yol olarak çiziyoruz…
Bugün eğitim alanında çalışan birçok akademisyenimiz bulunmakta. Üniversitelerimizin tümünde eğitim fakülteleri bulunmakta. Eğitim konusunda birçok profesyonel dernek bulunmakta. Hatta benim de üyesi olduğum Kıbrıs Eğitim Araştırmaları Birliği’nin geçtiğimiz günlerde elde ettiği önemli başarıdan da söz etmeden geçemeyeceğim. Birlik, Uluslar arası Eğitim Planlaması Derneği’nin (ISEP) 44. Kongresinin KKTC’de gerçekleştirilmesi için mücadele vermiş ve sonunda da bu başarıya imzasını atmıştır. Kongre sayesinde birçok Amerikalı eğitim bilimci KKTC’ye gelecek ve deneyimlerini ülkemiz bilim insanlarıyla paylaşacaklardır. Bu durum bence birçok alanda ambargoya uğrayan ülkemiz açısından oldukça önemli bir atılımdır diye düşünüyorum… Görüşü ne olursa olsun eğitime gönül vermiş akademisyenlerin ortak bir çatı altında buluşabileceği ve ortak çalışabileceği bir ortam oluşmasını dilerim.