LTB Başkan adaylarından, Cumhuriyetçi Türk Partisi milletvekili Kadri Fellahoğlu takdir ettiğim nadir siyasetçilerden biridir. Fellahoğlu’nun kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutlamak üzere “Yuvayı ayakta tutan kadınlarımız Lefkoşa’yı da ayağa kaldıracak” sloganını kullanmasını maalesef takdir edemedim. Bir siyasal partide sloganların kişisel kararlarla belirlenmediğini hesaba katarsak, CTP’nin seçimden sorumlu biriminin ve propaganda sorumlularının bu sloganı onayladığını düşünmemiz gerekir. Nitekim CTP Propaganda Sorumlusu Erkut Şahali ile yaptığım telefon görüşmesinde, sloganın ilgili birimlerin ortak kararı ile ortaya çıkarıldığını öğrendim.

Şahali ile konuşurken kendisine ilk olarak “Partinin yetkili birimlerinde kadın sayısı az olduğu için mi erkek egemen sloganlar üretiyorsunuz?” sorusunu yönelttim. Şahali “Erkek yoğun bir çalışmamız yok. % 30 kotamız var. Propaganda ekibimizde kadın partili oranı % 30’dan aşağıda değildir. Sloganın erkek egemen bir argüman olduğunu düşünmüyorum. Yuva dediğinizde, hareler şeklinde büyüyen bir yuvayı dünyaya kadar genişletebilirsiniz. Biz bu sloganla kadına çok ciddi misyon yüklediğimizi ve bilakis kadının önemini vurguladığımızı düşünüyoruz. Sloganın temelinde bir atasözümüz yatıyor. Ve bu atasözümüz de kadının aile ve sosyal alan için önemini vurguluyor. Biz bu atasözünün hakkını vermek istedik” cevabını verdi.

Slogan karşısında tepki alıp almadıklarını sorduğumda ise Erkut Şahali,”Tepkiler aldık. YKP-fem’den tepki aldık. Resmi olaraksa herhangi bir tepki almadık” yanıtını verdi. “CTP içindeki ve CTP’ye yakın feministlerden de mi bir tepki almadınız?” şeklindeki sorumu ise Şahali, “Bazı bireysel eleştiriler aldık sadece” diyerek cevapladı. Erkut Şahali sözlerini şöyle bitirdi: “Seçim kampanyalarının birçok bileşeni var. Biz sosyalist ilkelere sahip, bir kitle partisiyiz. Toplumun tüm kesimlerinin görüşlerini ele alarak, bir senteze ulaşıyoruz. Bizim için eşitlik ve adalet ilkeleri çok önemli. Bu anlamda feministlerin mutlak belirleyici olması senteze ulaşmamızda rahatsız edici olurdu.”

CTP, Meclis’te sandalyesi olan siyasal partiler arasında en çok erkek egemenliğini sorgular görünen parti güya. Ancak söylemle geminin yürütülebileceğine inanıldığı sürece, pratikte geminin karaya vurması her zaman mümkündür. Seçim sloganlarını, kadın milletvekili adaylarını belirlemekte erkek egemenliğinin ağır güllelerini geminizde tutarsanız, söylemde kadın erkek eşitliğine açtığınız yırtık pırtık yelkenle geminiz yol almaz.

Hem zaten “feministlerin mutlak belirleyici olması rahatsız edici” madem ve partiniz kitle partisi olma vasfıyla erkek egemenliğini savunmakta sakınca görmüyor, çözüm karşıtı sloganlar kullanmakta da çekince koymamalı. Kitlelerin peşine takılıp popülizme saplanacaksanız, neden en zor günlerde çözümü savunuyordunuz ki? İş çözüme gelince devrimci, ataerkilliğe gelince neden erkek egemen kalıveriyorsunuz? CTP’nin erkek egemenliğine pratikte karşı gelebilmesi için Kuzey Kıbrıs’ta yaşayan tüm kadınların feminist olmasını mı beklemeliyiz? Çoğunluk feminist değil diye erkek egemenliğinde senteze ulaşacaksanız, çoğunluk çözüm karşıtı iken nasıl çözüm ve barışı savunuyordunuz? Yoksa AKEL’i sevmiş olduğunuz kadar kadınları sevmiyor musunuz?

Bakınız beyler, biz artık yuva muva kurmuyoruz. Başkalarını bilmem, şahsen 5 sene önce düşündüm taşındım, çocuk yapmamaya karar verdim; pek mutluyum. Yazın Latin Amerika’ya gidiyorum, yaşlandığımı görür de aniden ölmezsem uzaya da gideceğim. Siz hangi erkek egemen dünyada takılıp kalmışsınız öyle? Kadınlar 2 senede, bilemediniz 3 senede ocağı sönecek “yuva”yı tek başlarına odun, kömür taşıyarak ayakta tutmaktan çoktan vazgeçtiler. Erkek egemenliğinin kılıcı keskin olmayaydı, bir 400 sene önce “yuva”yı dertop edip geldiği yere geri gönderirdik de hatırlarsanız, kadınları çalıştırmıyor, para kazanmalarına müsaade etmiyordunuz.

Verdiğimiz mücadele sayesinde artık kazanıyoruz, hayatlarımızı tek başımıza idame ettirebiliyoruz. Az kaldı, ileride benim gibi pek çok çocuksuz kadın göreceksiniz. Şizofren dünyayı fetüslere gösterme fırsatımız olamayacağı ve gelmek ister misiniz bu hastalıklı yeryüzüne sorusunu bebelere sorma ihtimalimiz bulunmadığı için bencillikten sıyrılıyor ve doğurmuyoruz.

Siz sahiden bizim dünyamızdan değilsiniz. Nasıl olasınız, henüz o kadar kitleselleşemedik!