Bu yazı aslında bir suç duyurusudur da;
Kim üstüne alırsa alsın…
Başta tabi ki bağlı bulunduğu İçişleri ve Yerel Yönetimler Bakanlığı…
Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Başbakan Yardımcılığı ve Başsavcılık…
Ve bilimum dayak ve işkenceye karşı olan siyasi partiler ve sivil toplum örgütlerinedir bu yazı, daha doğrusu şikayet mektubu.
Mektup şu anda Malatya’da olan ve KKTC’den ihraç edilen G.A adlı kişiden elimize ulaştırıldı.
Bir şekilde KKTC’de yasal olmayan bir işe karışmış ya da karıştırılmış, bir süre cezaevinde tutuklu kalıp sonra da hakkında ihraç kararı çıkmış.
Buraya kadar her şey tamam!
Ama tamam olmayan cezaevinde başına gelenler, bir takım gardiyanların hışmına uğraması…
Bu yazıyı sonuna kadar okuyun ve cezaevi hangi şartlarda yönetiliyor, orada hak hukuk daha da önemlisi Allah var mı siz kendiniz karar verin.

“Sayın Özadam,
19 Aralık 2013 tarihinde cezaevinde öğlen sayımında cezaevinde görevli Çavuş H. ve gardiyanlar F koğuşuna geldikleri zamanda hepimiz duvara dizilmiş, cezaevi kıyafetlerimizi giymiş durumda iken benim üzerindeki gömlek düğmelerim olmadığından dolayı kapanmamıştı, içeride bazı arkadaşlar da aynı şekilde idi.
Çavuş bağırarak gömlekleri kapatın şeklinde bağırınca Koğuşta bulunan Y. O. isimli mahkum Çavuş ile sesli diyoloğa girerek bizi korumak amaçlı Çavuşa ‘yap sayımını git ne bu kadar detaya iniyorsun amacın ne’ dedi.
Bunun üzerine Çavuş sessiz kalarak gardiyanlar ile birlikte koğuştan çıktılar, akabinde bir süre sonra tekrar geldiler sayım yapma amaçlı fakat bu sefer gardiyanlar sayısı oldukça fazla idi.Yine sayım amaçlı sıraya geçtiğimiz zaman Çavuş ve gardiyanlar Y. O’yu hücreye götürüleceğini söyleyince bir adım öne çıkararak neden götürdüklerini bu olayın bizim kıyafetlerden kaynaklandığını söylediğim anda gardiyanlar benim üzerime gelerek zorla koğuştan çıkarmaya çalıştılar...
Daha sonra vazgeçip Y. O. ile konuşup onu çıkardılar aradan kısa süre sonra tekrar gelip Müdür beyin beni çağırdığını konuşmak için diye çıkardılar.
Cezaevinde Karakol kısmına geldikten sonra avukat görüşme odasına geçmemi söylediler arkamdan 3kişi geldiğini sanıyordum arkamda ilk gelen Gardiyan İ. T. bir tek isim onu biliyorum diğerlerini simayen tanıyabiliyorum. Odaya girer girmez arkadan suratıma doğru bir yumruk darbe aldım ve daha sonra sırtıma doğru yere düştükten sonra ayakları ve yumruk şeklinde vurmaya başladılar yerde kafamı tutarken bir kişide ağzımı kapatmaya çalışıyordu yerde sürekli döndüğümden dolayı sayabildiğim 8’e yakın postal idi.
Daha sonra durdular kafamı kaldırdığım zaman konuşacak durumda değil idim ve yer ve ellerim kan içinde idi..Yerden kalkamadım odanın kapısı açıldı ve içeriye Subay D. bey geldi Ne oldu diye sordu gördü ve gitti...Daha sonra revir subayı ve gardiyanı geldi Kaşımda darbelerden dolayı açılma var idi.acele olarak kelepçeleyerek beni hastaneye götürdüler..
Hastaneye gittiğim zaman bir süre sonra acil de doktor yanına gelerek ne oldu diye sorduğunda darp edildiğimi söylememe rağmen ‘hayır kaşın kesilmiş’ diyerek koltuğuna oturdu sırtımda ve başımda ağrı olduğunu söyledim tekrar beni soyarak muamele etti tomografi vs çekildikten sonra müşahede altına alındım.
Hastanede yanımda beni darp eden gardiyanlardan İ. T. de var idi aradan ne kadar süre geçti hatırlamıyorum bana telefonu uzattı ve cezaevi müdürü olduğunu söyledi.
Müdür bana geçmiş olsun dileklerinde sonra beni hücreye atmayacağını tahliyemi yapacağını tekrar koğuşa koyulmayacağımı, kendisinin olaydan haberi olmadığını Bütçe görüşmeleri için meclis de olduğunu kimseye bir şey söylemememi sabah benimle görüşeceğini ve telefonda dahi konuştuğumuzu kimseye söylememi istedi.
Hastaneden çıktıktan sonra beni D. beyin odasına götürdüler cezaevinde olayı anlatmamı istedi anlattım sonra darp edildiğim odaya aldılar savunma yazmam için içeride Mahmut veya Mehmet tam hatırlamıyorum adında bıyıklı gardiyan var idi içeride yerde kanları örtmek için battaniye sermişlerdi sonra içeri olayın en başından beri bulunan Gardiyan İ. girdi boş cezaevi kağıdına imza attırıp,iki tane ve yerdeki içeri girdiğimde yerdeki battaniyeye basıp kafamı masaya çarptığımı söyledi ve o şekilde yazdı.
Sonra üst yolda revire götürdüler orda benim koğuşumda bulunan işçi mahkum U. İdi. Gardiyan İ. tehdit ederek gözümün önünde revirde olduğumu kimseye söylememesini istedi.
Akşam sayıma gelindiğinde gardiyanlardan biri önce revire girerek kaşıma ne olduğunu sordu bende Cezaevi müdürüne söz verdiğimden düştüm dedim sadece bunun üstüne ‘erkekliği gördün bu gecede göreceksin’ dedi ve çavuş geldikten sonra sustu sayım yapılıp gittiler...
20 Aralık Sabah Cezaevi müdürü yanına çağırdı olay için üzgün olduğunu bilgisinin olmadığını dile getirip olayın peşinde olduğunu kimlerin yaptığını sorup odasında gardiyan resimleri asılı olan şemadan söylemi istedi bende bir tek İ.T.’yi isim olarak bildiğimi diğerleri simayen tanıdığımı birkaç kişiyi gösterdim kendisine de kameraları kontrol ederse odaya kimler girdiyse hepsi var dedim, o da kimlerin olduğunu bildiğini söyledi...
Bir daha yine revire götürdüler üst yoldan ve Muhaceret polisleri saat 13:30 gibi gelip havaalanına götürüp çıkışımı sağladılar...
Kıbrıs'tan öğrenci arkadaşlarımı hastaneye gönderip sağlık raporu istedim, rapor olmadığını, olsa dahi verilemeyeceğini söylemişler Hastanede görevli Doktor ismi Dr.N.C. acil serviste…”

(G.A.)


CEZAEVİ MÜDÜRÜ NE DEDİ?
Cezaevinde darp edildiğini iddia eden ve darp edildikten sonra telefonda da konuştuğumuz G.A’nın darp edilmiş haldeki resmi de elimize gönderilince Merkezi Cezaevi Müdürü Salahi Hoca’yı aradık ve konu ile ilgili bilgi istedik.
Sağolsun müdür biraz da makamının görevi çok az bilgi verse de darp olayını kabul etmedi ve yaşananlara ‘itişme-kakışma’ olarak cevap verdi.
Mahkumun ifadesini kendisini aldığını, tahliye olmadan da cezaevine gelen kardeşiyle yüz yüze görüştürdüğünü ifade etti.

Başta cezaevi müdürü ve bu mektubu ithaf ettiğimiz tüm kesimler lütfen şu resme baksın ve sonra karar versinler;
Böyle bir suratın sadece sıradan bir itişme kakışmadan dolayı dağılması mümkün müdür?




MESAJ KUTUSU



Sayın Teberrüken ULUÇAY
, cezaevinde yaşananlar artık kontrol dışına çıktı. Demokrasiyi savunan bir partinin bakanı olarak bundan sonra top artık sizin kucağınızda. Cezaevi de olsa orada bulunanlar devletin koruması altında değilse kimin insafına terk edilmiş durumda? Konuya hassasiyet göstereceğinizden kuşkumuz yok…

Sayın Salahi HOCA, makamınızdan dolayı bazı olayların dışarı sızmaması için gösterdiğiniz gayretleri bir derece anlayabiliriz ama bazı gardiyanlar artık çizmeyi çok aştılar ve bu da yöneticiliğinizin tartışılması demektir. Artık elinizi masaya vurma zamanı gelmedi mi?

Sayın Barış MAMALI, Hukukun Üstünlüğü Hareketi’nin lideri olarak bundan böyle cezaevinde yaşanan hukuk dışı olaylara daha fazla hassasiyet göstermenizi bekliyoruz. Burada yaşanan bazı olaylar ileride çok daha kötü olaylara neden olabilir. Zira herkes birilerine diş biliyor.

Sayın Özkan YORGANCIOĞLU, istihdam krizinden sonra nur topu bir krizimiz daha dünyaya geldi. Ülkenin kaptanı olarak dümeni elinizden bırakmamakta yarar var. Zira fırtına daha uzun sürecek gibi görülüyor.

Sayın İrsen KÜÇÜK
, sizi bir kez daha tebrik ederiz. Kurultay istihdamları nihayet hükümeti yıkma noktasına kadar getirdi. Hem kendinizi, hem partinizi hem de ülkeyi ne hallere getirdiniz böyle değil mi? Helal olsun!

Sayın Şenay KEBAPÇI, eğer bir son dakika golü olmazsa PGM müdürlüğünüz tamam demektir. Madem ki hükümetin büyük kanadı siz de karar kıldı, şimdiden hayırlı ve uğurlu olsun…

Sayın Sunat ATUN, Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ile baş başa yediğiniz yemek genel başkanınızın strese girmesine neden olmuş. Bu sıralar göze gelmemeniz için mavi boncuk taşımanızı salık veririz…

Sayın Hüseyin ÖZGÜRGÜN, yeni yıl tatiline erken girip soluğu yine Ankara’da almışsınız. Partilileriniz ateş püskürüyor bilmenizde yarar görüyoruz. Artık yengeyi KKTC’ye getirseniz diyoruz.

Sayın Cemal BULUTOĞLULARI,
UBP Lefkoşa ilçesinin yeni yıl resepsiyonuna katılarak ‘geri dönüş’ mesajları vermişsiniz. Epey de rağbet gördüğünüz mutluluktan ayaklarınızın kesildiği söyleniyor.

Sayın Ali PİLLİ, bölgedeki en büyük hımsınızın Kemal Dürüst olduğunu ve onu bir dahaki seçimlerde vekillikten etmek için şimdiden düğmeye bastığınız söyleniyor. Hayırdır husumetin sebebini anlayamadık…

Sayın Hüseyin YEŞİLDAĞLI, PGM müdürlüğü için bir süre sizin de adınız anıldı ama Başbakan her ne hikmetse son anda fikir değiştirdi. Ama gelecek dönem en güçlü adaylardan birisi olacaksınız, sadece biraz sabra ihtiyacınız var…

Sayın Faiz SUCUOĞLU,
yeni çıkacak bir gazetede köşe yazarlığı teklifini kabul ettiğinizi öğrendik. Vekiller yakında bizim mesleği de elimizden alacağa benziyor değil mi? Hadi bakalım hayırlısı…

Sayın İzlem GÜRÇAĞ, genel sekreter yardımcılığı göreviniz hayırlara vesile olur inşallah ama Girne ilçesi bu konuda karpuz gibi ortasından ikiye bölündü diye duyduk. Dengeleri sağlamak da artık size kaldı.

Sayın Refia ARI, Engelli Yaşan Evi için özverili çabalarınız camiada memnuniyetle izleniyor. Umarız en kısa zamanda varlıklı aileler de ellerini cebine atar ve en büyük hayaliniz gerçek olur.

Sayın Mustafa AKINCI, 66’ncı yaşınızı kutlar sevdiklerinizle birlikte sağlıklı ve mutlu nice seneler dileriz. Cumhurbaşkanlığı için hiç de geç kalmış değilsiniz. Madem ki daha 70’i devirmediniz cesur kararınızı bekliyoruz.

Sayın Engin ARI, bugün öğlen saatlerinden itibaren mahallede ki pastırma kokusunun sizin bacadan tüttüğü tespit edilmiş. Diyet uzmanınızın listesinde pastırma olduğunu bilmiyorduk, umarız bizi okumuyordur…





Günün Fıkrası


Üç mahkum cezaevi yolundadır. Her birine, hapiste geçirecekleri günler için bir eşya getirilmesine izin verilmiştir.
Otobüste, biri diğerine döner ve sorar, "ee, sen ne getirdin ?", diğer mahkum bir kutu boya çıkarır ve bunlarla her şeyi boyayabileceğini söyler ve diyer mahkuma sorar,
"Sen ne getirdin?"
O da, yanındaki kutuyu açar ve içinden iskambil kağıtlarını çıkarır.
"Bunlarla poker oynayabilir, fal bakabilir veya herhangi bir kart oyunu oynayabilirim" der.
Üçüncü mahkum köşede sessizce sırıtarak oturmaktadır.
Diğer iki mahkum fark eder ve sorarlar,
"Sen niye kendinden eminsin o kadar, sen ne getirdin?"
Üçüncü mahkum bir kutu çıkarır ve gülerek "bu kadın tamponlarını getirdim," der.
Diğer iki mahkumun da kafası karışmıştır, merakla sorarlar,
"Bunlarla ne yapabilirsin ki?"
Üçüncü yine sırıtır ve kutuyu göstererek
"Kutuda yazdığına göre, bunlarla at sürebilir, yüzmeye gidebilir hatta paten kaya bilirmişim."