Levent Şirketler Grubunun gümrük kaçakçılığı yaptığı iddiaları konusunda benim kafam hala karışık, onun için biraz da sizinkini karıştırmak istedim.
Önce Maliye Bakanı Ersin Tatar’ın, bu konuda Kıbrıs Postası’na yaptığı açıklamanın bir bölümünü paylaşalım;
“Maliye Bakanı Ersin Tatar ‘Söz konusu Gümrük dairesi ve şirket arasında olayda 100 bin TL'lik uyuşmazlık oluşmuştur. Bunun haricinde şirketin KDV ve stopaj borcu yoktur. 100 bin TL'lik uyuşmazlık karşılığında da şirkete 600 bin TL ceza kesilmiş ve şirkette bunu ödemeyi kabul etmiştir..." şeklinde konuşarak “Bu noktada mutabakat sağlanmıştır. Fakat söylenilen gibi şuan KDV'leri ödenmiştir ancak ödeyeceği KDV'yi ise ileriki satışlarına yönelik ödemiş olacaktır. Bizim yasalarımız bunu emrediyor. Bu konuda mutabakat sağlamıştır’ dedi…”

Yukarıdaki açıklamadan siz ne anladıysanız ben de onu anladım.
Ülkenin Maliye Bakanı yine kendi uhdesinde olan Gümrük ve Rusumat Dairesi Müdürü’nün açıklamasına tepki gösterircesine, rakamların aslında o kadar da büyütülecek boyutta olmadığını söylemektedir.
Yani ilgili şirkete hakkı olmayan bir ceza kesilmiş ama şirket de bu cezayı hak etmediği halde bunu ödemeyi taahhüt etmiştir.
Durum böyle olunca da olay değişik bir boyut kazanmıştır.
Sanki de devletin içinde ayrı bir devlet bu şirketi linç etmeye çalışırken, diğer devlet de şirkete sahip çıkmaktadır.

Sevgili okurlar, dünkü yazımızda sizlere söz verdiğimiz gibi şirketin yetkilileri ile dün yarım saat süren bir görüşme yaptık.
Şirket sahibi Mehmet Boyacı ile randevulaşıp ofisinde buluştuk.
Buluşmada bir de sürprizle karşılaştık ve Özer Boyacı’nın da görüşmeye geleceğini öğrenince derecesiz mutlu olduk.
Ülkenin belki de en büyük özel şirketinin mimarı olan Özer Boyacı ile 30 yıllık meslek hayatımız boyunca tanışmamak, en azından birkaç çift laf etmemek belki tuhaf gelebilir ama, Özer Boyacı’nın da çok fazla basına çıkmama ve reklam yapmama gibi huylarını da bildiğimizden, bunu normal karşılıyoruz.
Tanımadığımız ama bildiğimiz o mütevazi kişi ile buluşup, en azından bu olayda bilinmeyen çok şey olduğuna kanaat getirdiğimizi söyleyebiliriz.

Bir kere şunu söyleyelim ki, yarım asırlık tarihlerinde olumsuz icraatları olmayan ve basına yansımayan şirket sahipleri bu olaya fazlasıyla üzülmüşler.
Görüşmemizde bunun ezikliğini yaşadıklarını hissettiğimi çok rahatlıkla söyleyebilirim.
Bu olay öyle karmaşık bir olay ki nasıl çözülecek, kim haklı kim haksız nasıl ortaya çıkacak, inanın bilemiyorum.
Şirket yetkililerinin de dediği gibi olay son üç yıla yayılmış ve geçtiğimiz ay fark edilmiş.
Ya da birileri bu olayı daha önceden biliyordu ama her nedense bir ay önce ortaya çıkmasını sağladı.
Olayı çok ilginç hale getiren ise şirkete önce 3 milyon ceza kesilmesi, sonra bu cezanın 1 milyona indirilmesi, son olarak da 600 bil TL’de karar kılınması.
Bir kere taraflar bunun açıklamasını yapmak zorundadırlar.
Ve nasıl olur da Maliye Bakanı rakamlar arasındaki farkın sadece 100 bin TL olduğunu açıklarken şirket 600 bin TL ödemeye mahkum edilir ve işi daha da ilginç kılan, şirket yetkilileri hukuk yollarına başvurmayıp bu parayı ödemeyi taahhüt eder.

Özer Boyacı ve Mehmet Boyacı’dan bunun izahatını istedik, onlar da hiç parmaklarının arkasına saklanmadan açıkladılar.
Son bir aydır getirdikleri malların korunduğu antrepoların gümrük memurları tarafından kilitli tutulduğu için iş yapamaz duruma geldiklerini, bir anlamda bağırlarına taş basıp haksız da olsa kesilen bu cezayı kabul etmekten başka çare kalmadığını ifade ettiler.
Ayrıca, olayın ‘Levent çaldı gümrük yakaladı’ boyutuna getirilmesinden duydukları üzüntüyü de söylediler.
Kendilerine yönelttiğimiz bu olayda siyasi bir boyut ya da buna bağlı bir husumet mi var şeklindeki soruya da, belki burada yazdığım için bana kırılacaklar ama ‘evet’ şeklinde cevap verdiler.

Çelişkili rakamları ve kesilen cezaları, ya da resim açıklamaları bir yana koyarsak, bu olayın perde gerisinde olan ama bizim bilmediğimiz kısmında husumet ve siyaset vardır.
Maliye Bakanlığı’ndan resim evraklar bir şekilde ve belli bir amaç doğrultusunda basına sızdırılmış, sonuçta da nedenini bilmediğimiz bir linç kampanyası başlatılmıştır.
Ama bizim inancımız odur ki, şirket yetkilileri olayda bir siyasi hesaplaşma ve husumet olduğunu bildikleri halde, bunu kamuoyuna yansıtmamaya çalışmakta, belki de bundan böyle ticaret hayatlarında önlerine konulabilecek takozlardan korkmaktadırlar.
Yine eminiz ki, bu olayın tüm çıplaklığıyla açığa çıkması, Bakan Tatar’ın kendisinin bildiği ama bizim bilmediğimiz bazı bilgileri kamuoyuyla paylaşmasıyla öğrenilecektir.

Eğer bu şirket bilinçli bir şekilde linç edilmek isteniyorsa, bunun arkasında kimler vardır?
Tüm birimlerinde toplam 2 bin 500 kişi çalıştıran, şimdiye kadar da 5 binden fazla çalışanını emekli eden, devletten sonra ülkenin en büyük istihdamını sağlayan şirketinin linç edilmeye çalışılması elbette ciddi bir sorundur.
Bazı kesimlerce belki de kısmen doğru olan ‘tekelci aile şirketi’ olarak isimlendirilen Levent Şirketler Grubu, siyasilerin kıskacına sokulmak istenirken, bunun perde gerisinde yaşananları takip edip, bildiklerimizi, öğrendiklerimizi sizinle paylaşmaya devam edeceğiz.
Ve umarız ki, bu işin ardında bizim düşünüp de dillendirmeye şimdilik cesaret edemediğimiz, dudak uçuklatıcı başka sebepler yoktur…





MESAJ KUTUSU


Sayın Hasan SERTOĞLU, belediye başkanlığı konusunda partinizden yediğiniz kazıklar kaçıncı oldu. Adaylık işine kurultay hesabı karışınca bir kez daha yarı yolda kalıp, isyan etmişsiniz. Merak etmeyin hiçbir şey kaybetmediniz aksine sevinmelisiniz. Nedenini yakında siz de anlarsınız…

Sayın Hüseyin GÖKÇEKUŞ, Hasan Sertoğlu’nun ihanete uğrayıp geri adım atmasından sonra şimdi bir hafta boyunca sizin adınızı konuşacağız. Hem bir YDÜ çalışanı hem de Gönyeli kökenli olmanız akıllı bir taktik olarak görülüyor. Tabi ki yan etkileri de düşünmek lazım değil mi?

Sayın Nazım ÇAVUŞOĞLU
, kardeşi oğlunuzdan sonra şoförünüzün eşini de devlette istihdam ederek bölge halkına bir kez daha sinir krizleri yaşattınız. Tepki mesajlarınızın ardı arkası kesilmiyor.

Sayın Derviş EROĞLU
, kurultay tarihine kadar kendinize ambargo koyduğunuzu ve hiçbir kurultay çalışmasına destek olmama kararı aldığınızı öğrendik. Ama bunun nedenini halen çözemedik…

Sayın Alirıza USLUER,
sizin damat öğretmenlikten bir şekilde müdür muavinliğine kadar geldi. Şimdi de kendisini müdür yapmak için yoğun bir şekilde çalıştığınız gözlemleniyormuş. Kurultay öncesine kadar halledebilirseniz ne ala, sonrası meçhul…

Sayın Sonay ADEM, Ejder Aslanbaba’ya ihraç uyarısında bulunulan yazıya imza atmanız kendisini fazlasıyla mutsuz etmiş. Oysa aranızda hiçbir husumet yoktu gül gibi geçinip gidiyordunuz. Gönlünü almakta yarar var…

Sayın Yüksel ÇELEBİ,
sevgililer gününde çok romantik bir gece geçirdiğiniz ancak eşinizin tüm ısrarlarına rağmen dansa kalkmadığınız gözlemlenmiş. Sevgililer gününü dışarıda kutlamanın ne anlamı kaldı şimdi?

Sayın Mehmet ÇAKICI, yerel seçimler konusunda CTP ile uzlaşma sağlamamış olmanız UBP ve DP’nin ekmeğine yağ sürmek olarak nitelendirildi. Partili aday konusuna karşı çıkmakta siz de haklısınız ama ha keşke biraz daha direnseydiniz…

Sayın Halil ORUN,
Altınova’da bir kadının sabıkalı oğlu için yaptığı feryatlar sizi derinden yaralamış. Ha keşke elinizden bir şeyler gelseydi de istihdam konusunda bir şeyler yapabilseydiniz değil mi?

Sayın Kemal ALTUNCUOĞLU,
sizin dernek üzerinden kredi talebinde bulunan hiçbir esnafa halen kredileri verilmemiş ve bu konuda tamamen bir bakanın sorumlu tutulduğunu öğrendik. Demek ki bazıları söz vermenin başka bir şeye benzemediğini anlayamamış, ne yazık…

Sayın Ömer MERAKLI, muhtarlar arasında sosyal medyayı en iyi kullananların başında geliyorsunuz. Ancak son zamanlarda muhalefetin dozunu biraz kaçırdığınız söyleniyor, aman ters etki yaratmasın…

Sayın Meriç ERÜLKÜ, hadi diğer 7 belediye meclis üyesini bir yana koyalım ama sizin gibi ilkelere sadık birisinin istifa etmemesi Lefkoşalılarda epey kızgınlık yarattı. Bu karar siyasi geleceğinizi etkileyebilir.

Sayın Şener ELCİL, bir parti başkanı sizi hainlikle suçladığı için 100 bin TL’lik maddi tazminat davasının artık karar aşamasına geldiğini öğrendik. Sendikadan arkadaşlarınız soruyor bu kadar parayı tek başınıza mı harcayacaksınız?

Sayın Sami ÖZUSLU
, kulağımıza fısıldanan haberlere göre çak yakında bir medya grubundan transfer teklifi alacağınızı duyduk. Eli kulağındadır biraz sabredin yakında kapınız çalınacaktır…

Sayın Meftun ORKUN, siz de başbakan için Karpaz bölgesinde delege avına çıkmışsanız. Ahmet bey taraftarları ateş püskürüyor. Son hafta işiniz hayli zor olacak, birkaç delege kazandırmadan eve girmek yasak ilan edilmiş. Dayanın biraz…

Sayın Turan BÜYÜKYILMAZ
, Karadenizliler Derneği’nin genel kurulu için yoğun çalışma içinde olduğunuz görülüyor. Ancak dernek üyesi Kıbrıs kökenli üyeler niçin oy kullanamayacaklarını soruyorlar, bizden iletmesi…

Sayın Ozan TÜRELLER, yeni açacağınız telefon merkezi için artık gün saymaya başlamışsınız. Şimdiden hayırlı işler bol müşteriler ve kazançlar dileriz.

Sayın Alihan PEHLİVAN, sevgililer gününde hediye almayı unutunca bir müddet bahçede konaklamak zorda kaldığınız söyleniyor. Umarız üşütmemişsinizdir. Bir daha ki yıla unutmamak için iyi bir ders olmuştur değil mi?


GÜNÜN FOTOĞRAFI




Günün Fıkrası

Son nafaka


Karısından boşanmış olan bir adam, o gün annesini görecek olan kızına
- ''Al kızım bu zarfı. Sen artık 18 yaşına bastın bu annene vereceğim son nafaka çeki. Bunu annene ver, sonra 1 adım geri çekil ve annenin yüzündeki ifadeyi seyret demiş.
Kız annesine gitmiş;
- ''Anne babam bu zarfı sana gönderdi ben artık 18 yaşıma bastığımdan sana gönderdiği son nafaka çekiymiş. zarfı sana verip sonra 1 adım geride durup senin yüzündeki ifadeyi seyretmemi söyledi''.
Annesi;
- ''Peki kızım şimdi babana git 18 seneden sonra O'na aslında senin gerçek baban olmadığını söyle sonra 1 adım geri çekil ve yüzündeki ifadeyi seyret''...