Adadaki bir çok gelişigüzel davranışı ve keyfi uygulamaları birçok sektörde ve kurumda görebiliyoruz. Amaç kar ve menfat olduğunda her türlü cinlik ve açık gözlüğü bekleyebiliriz. Herkes belgelerden ve delillerden bahsederken, bunlar sadece polis teşkilatı için geçerlidir. Polis bir konu ile ilgili emare ve delil bulduğunda, onu mahkemeye sunar, savcılarımız ve yargıçlarımız da duruma göre bir karar verirler. Yani delil sadece suçluluğu kanıtlamak için bir göstergedir. Ancak dedik ya, emare ve deliller sadece poliste geçerli olur.
Bu ülkede her türlü rüşvetin ortada dolandığını herkes bilse bile, nedense alan da, veren de bir türlü adalet önüne çıkmaz. Bu yüzden de polise ve adaletin tecelli ettiği mahkemelere her geçen gün güven de azalmaktadır. Önce siyasete ve sendikalara, şimdi de devletin bir çok kurumuna yayılan bu güvensizliğin acaba temel nedeni nedir? Adaletin tecelli etmemesinden olabilir mi?
2011 yılında kamu görevlisi olan bir arkadaşım bankadan maaşına karşılık 40 bin Lira çekmiştir. Bu şahısın 2011 yılındaki aylık maaş miktarı 3000 TL civarlarındaydı. Kredinin çekilebilmesi için ise ayrıca iki de memur kefil gerekmekteydi. Bütün prosedürler hazırlandı ve şahıs bankadan kredisini çekti. Bu arkadaşın maaşı o bankaya yattığı için her ay maaşından kredisi otomatik olarak yaklaşık bin TL kadar kesilecekti. Krediler üç yıl boyunca düzenli bir şekilde yatmıştı, ta ki şahıs bir kaza sonucu hayatını kaybedene dek...
Şahısın vefaatinden dört-beş ay sonra kefil olanlara kredi ödenmedi denerek mahkeme kağıtları gitmiştir. Hayatında mahkeme yolunu dahi bilmeyen bu kefiller mahkemenin yolunu tuttular. Geriye kalan kredi tutarını banka kefillerden talep etmekteydi. Buraya kadar her şey normal. Esas normal olmayan, şahıs kredi alırken yaşına göre hayat sigortası yapılmış ve kredi miktarından da peşin olarak düşülmüştür. Kefiller bunu mahkemede dile getirdiklerinde ise, dosyada nedense sigorta poliçesi bulunamamıştır. Ne gariptir ki, bütün kredilerde artık sigorta zorunluluğu vardır, ancak dosyalarda bu poliçeler bulunamıyor. Şahıs öldükten sonra “cin” o dosyaya giriyor ve poliçeyi kaybediveriyor. Bu açıkgözlülükle de işte bankalar paralarını çifte çifte alıyorlar.
Kredi çekerken parasını takır takır kestikleri o poliçenin bir kopyası neden vatandaşa verilmiyor? Bunun nedeni bir talihsizlik meydana geldiğinde bankaların bu talihsizlikten yararlanmak istemeleri midir acaba? Şimdi bu ahlak dışı soyguna kim “dur” diyecek; polisimiz mi, mahkemelerimiz mi, yoksa savcılık mı? Hadi işin içinden çıkın da görelim...