Cemal Bulutoğulları’nın kişisel girişimleri ile Ankara Büyük Şehir Belediye Başkanı Lefkoşa’daki bir parkı yeniden yapılandırmak istemiş ve sonunda da Çağlayan Parkında karar kılınmıştı. CTP’li belediye meclis üyelerinin de olumlu oyları ile Lefkoşa Çağlayan Parkı Ankara Büyük Şehir Belediyesi tarafından yeniden düzenlenmişti. Parka da Ankara Çağlayan Parkı adı verilmişti. Şimdi LTB’de tüm sorunlar geride kaldı ve Lefkoşalının tek gündemi parkın adından “Ankara” ibaresinin atılması tartışmaları.
Bakın Girne’de Karşıyaka Parkı var. İsminden de anlaşıldığı gibi İzmir’deki Karşıyaka Belediyesi bu parkı yaptırdı. Aynısı İzmir’de de var. Ve ülkenin birçok yerinde daha birçok örnekleri var. Yurt dışında da benzerlerini çok gördüm. Almanya’da Frankfurt’ta Yalova Parkı misali.
Mühim olan parkın temizliği ve işlevi, ismi değil!Ama daha ilk günden tartışma “Ankara” isminden başladı. Başkan adayları bu konuda fikirler beyan ediyorlar. Kimi ismini değiştireceğim diyor kimisi aynen ismi koruyacağım diyor. Bir Allah’ın kulu da çıkıp “o park şuan pislik içinde. Ben kazandığımda açıldığı ilk günkü haline getireceğim ve o şekilde kalması içinde mücadele edeceğim” demiyor.
Bir parkın temizliği mi sizin için önemli yoksa adı mı? Ha Ankara ha Atina ha Baf, ne fark eder günün sonunda. Eğer siz çoluğunuz ve çocuğunuz ile gidip güzel zaman geçiremedikten sonra adı o parkın Paris olsa ne yazar?
Bakın 28 Belediyesi olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde hafta sonu küçük çocuklarınızı yanınıza alıp gidebileceğiniz bu ülkedeki tek park Girne Belediyesi sınırları içinde yer alan ve kısa bir süre önce açılan Barış Parkı’dır. Onun dışında 28 belediyedeki parkların tümü 4. veya 5. Sınıf parklardır.
28 Belediyemizin hiçbirinde park içinde küçük çocuklarımızın ilgisini çekecek bir mini hayvanat bahçesi yok (gerçi büyük olanı da yok ya). 28 Belediye başkanımıza sorsak “belediyeciliğin kitabını yazarlar” ama yaptıkları iş köy muhtarının ötesinde değil maalesef. Yollara yama yap, su bağla, çöpü al haftada iki gün bir de yaz başı otları temizlettin mi al sana büyük başkan!
Şimdi başkanlar bana kızabilirler ama maalesef hizmetlerde çok ama çok geri kaldık. Çağdaş Belediyecilik anlayışını daha kavrayamadık. Bakın koskoca Gönyeli Belediyesi (ki nüfusa göre en hızlı büyüyen belediye) başkanı iki dönemdir o makamda daha hala bir önceki başkan döneminden kalan parklara bir yenisini eklemeyi beceremedi. Ama kendisine sorsanız mangalda kül bırakmaz.
Mesela Değirmenlik Belediyesi. Boğaz bölgesi kendisine bağlı. Ama o bölgede tek bir çocuk parkı yok. Sadece çöpü topla yaz başı otları temizlet al sana çağdaş belediyecilik. Tabi burada tek tek tüm belediyeleri yazmanın bir gereği de yok! O yüzden bu eleştiriyi burada adı yazılı olanlar değil 28 belediyenin tümü alabilir. Ha İskele Belediyesi’ni belki bu bağlamda ayırmak gerekebilir. Çünkü son zamanlarda üst üste parklar açıyor iskele belediyesi.
Eğer bu yazıları ciddiye alıp bir cevap olsun diye iki satır yazı yazabilecek bir başkan bulabilseniz yine şanslı sayılırsınız. Her belediyede bugün Basın Yayın veya Halkla ilişkiler diye bir birim oluşturulmasına karşın düzenli çalışan sadece iki belediye var bu konuda maalesef. İsterseniz deneyelim mesele kaç belediye bu yazıyı fark edecek ve geri dönecek? Kaçı “Alihan Bey bizim belediyemizde şu kadar park var” diyecek. Veya kaçı “bizden önce sayı şu kadar bizim dönemimizde sayı bu kadara ulaştı” diyecek.
Tüm bu kısır döngünün içinde tek derdimiz Ankara Çağlayan Parkı mı olsun yoksa Çağlayan Parkı mı olsun. Bence Aborjin Çağlayan Parkı olsun adı. Hem bize yakın hem görüntüsü ile de adı uyumlu olur. Ne dersiniz?


Ahmet KAŞİF: Dün meclis zilini siz çalmışsınız. Sizde olmasanız meclis 12’de başlayacaktı her halde oturma!
Ersin TATAR: Dün Meclis lokantasında Ömer Kalyoncu ile beraber yemek yerken görülmüşsünüz. Bu günlerin kıymetini bilin, zira seçim dönemi yaklaşıyor.
Kemal DÜRÜST: Öncelikle tebrik ederiz, son saniye de olsa Feneri İnönü’de yenmesini bildiniz. Bu arada Tahsin Bey’in gözüne de bir müddet gözükmeyin. Zira burnundan soluyor bilesiniz.
Turgay AVCI: Bakıyorum da son günlerde Gökmen’le ayrılmaz ikili oldunuz. Mecliste bile beraber geliyorsunuz. Adaptasyon sorunu mu yaşıyorsunuz yoksa?
Mustafa AKINCI: Siyasette veda ettiniz ama Dr. Suphi Hüdaoğlu’nun LTB’yi kazanması için çizmeleri giymişsiniz. Sizin desteğiniz bu süreçte oldukça önemli.
Asım AKANSOY: Basında kavga etmedik gazeteci bırakamadınız sonunda. Bu kadar agresif giderseniz arkadaşların üzerine sonunda üzülen yine siz olursunuz?
Hasan HASTÜRER: Bir Fenerbahçeli olarak oğlunuz için İnönü’ye bilet bulmuşsunuz ve Beşiktaş’ın kazanması için dua etmişsiniz. Baba yüreği böyle oluyor demek ki!
Kenan UZUN: Yeni Rum Hükümetinin birçok bakanı sizin eski arkadaşınız çıkmış. Bu arada Güney’e ilk ekmek kadayıfını da götürmüşsünüz hafta sonu.
Aytaç ÇALUDA: Yeni Bakanlık Binanızın önüne hangi daire kaçıncı katta diye bir tabela asarsanız hiç fena olmayacak. Millet diğer bakanlıklarda sizin müdürlükleri arar.
Savun GÖKSU: Dün yine fırın kebaplarını götürmüşsünüz. Hani diyete ne oldu. Çiğdem’i ara ve protein diyetini iste.
Cemal İNANGİL: Haspolat muhtarı olarak tüm siyasilere örnek olacak şekilde vatandaştan özür dilemeniz bir çok kişinin taktirini topladı. Mühim olan samimiyet değil mi?
Mehmet DEMİRCİ: Karpaz milli parkının bölünmesi için proje çalışmalarını başlatmışsınız. Aman çevreciler duymasın, ona da bir kump bulurlar nasılsa.
Barış MAMALI: Dava çok ama para yok diyorsunuz. Artık avukatlarda ikinci bir iş yaparsa şaşmamak lazım değil mi?
Hülya GÜNEYLİ: Mecliste tüm ipleri elinize almışsınız. Kendi performansınızı bile kendiniz dolduruyormuşsunuz artık. Oh ne ala.
Hasan UZUN: Ramadan Uzun ile seni karıştırmamam için lütfen ikinizden biri saçlarını yana doğru tarasın.
Olgun AMCAOĞLU: Yeni telefonunuzu daha alalı bir ay olmadan yine kırmışsınız. Size en kısa zamanda eski eski Ericssonlardan bir tane bulacağım. Hiç olmazsa kırmak isteseniz de kıramazsınız.
Mustafa SERÇELİK: Müslüm Gürses’in vefatına çok üzülmüşsünüz. Ee kolay değil bir dönemin şarkılarını onlardan dinledik ve dinlemeye de devam edeceğiz.
Ali KİŞMİR: Cumartesi günü direklere çarpan topların nedeni sizin yaptırdığınız büyümüş. Büyücülük yaptığınızı da bu sayede öğrenmiş olduk.
Arif Salih KIRDAĞ: Bizi Merkez lokantasına çağırıyorsun sen Steak hause’de yemek yiyorsun. Daha seçilmemden sizde havaya girdiniz. Hani nerede kaldı halkçılık?
Özdemir TOKEL: Kırgınlıklar geride kalmış ve UBP Lefkoşa seçimi için T medya olarak kampanyayı almışsınız. Hayırlı ve uğurlu olsun.
Kemal ALTUNCUOĞLU: Başkan nerelerdesin? Sana ulaşamıyormuş bazı dostlar. Beni aradılar bugün bir ara bir buluşalım.


GÜNÜN TWİTTİ
@ResmiyeCanalty
Gmb Kukom da duzenledigi kadinlar gunu muhtesem konserdeyiz.belediyemizin en guzel yaptigi is konserlerimiz.tebrikler
GÜNÜN SÖZÜ
“Lefkoşa’yı yıllardır yöneterek mahveden ve hiçbir sorumlulukları yokmuş gibi halkın karşısına çıkıp yeniden beni seçin diyen UBP, DP, CTP, VE TDP başkan adaylarına ve meclis üyelerine kırmızı kartı gösterin. Aksi halde ‘Kendim ettim kendim buldum’ şarkısını dinlemek yeniden kader olacak”
Arif Salih Kırdağ
BİZİM TEMEL
Temel ile Dursun köye gitmek üzere trene binerler.
Yolda acıktıklarında yiyebilmek için de biraz muz alırlar yanlarına!
Temel´in cani bir ara muz ister ve bir tane soyar ve tam ısırdığı sırada da tren bir tünele girer!
Temel büyük bir telaşla Dursun´a bağırır;
-ula Tursun sakin ola ki habu muzdan yemiyesun!
Dursun;
-Niye ki ula???
Temel;
-Pen yedum cözlerum kör oldi, bari sen kurtul!!!