Dünyamızın birçok yerinde, uğrunda canların verildiği, hapislerin, işkencelerin, sürülmelerin göze alındığı Demokrasi denen bir şey var. Nedir, nasıldır, ne menem bir şeydir acaba. 

Elbette okuduğum yıllardan kalma siyasi modellerle ilgili kendimce bir miktar bilgim vardır, ama son yıllarda özellikle ülkemizde cereyan eden siyasal ve toplumsal olaylar karşısında, siyasi bilgimin yetersiz kaldığının hissi kapladı içimi ve bu sorunun cevabını araştırmak adına bilgisayarımın karşısına geçip "hazreti google"e sordum. Sormasına sordum ama istemediğim kadar cevap çıktı karşıma. En basit anlatım olarak gördüğüm ve bana yakın bulduğum tanımı, "özgür ansiklopedi Vikipedi" den geldi, sizlerle paylaşmak istiyorum: Demokrasi, tüm üye veya vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir yönetim biçimidir.

Devlet kelimesinin tarifi ise Türk Dil Kurumuna göre şöyle yapılmaktadır: Devlet, toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlık.

Demokrasinin ana yurdu olan Eski Yunan'daki filozoflar Aristo ve Eflatun demokrasiyi eleştirmiş, o zamanlar da Halk için "ayak takımının yönetimi" gibi aşağılayıcı kavramlar kullanılmıştır. Fakat demokrasi diğer yönetim şekillerinin arasından sıyrılarak günümüzde en yaygın olarak kullanılan devlet sistemi haline gelmiştir. Artık siyaset bilimciler hangi sistemin daha iyi işlediğinden çok hangi demokrasinin daha iyi işlediği tartışmalarına girmişler ve liberal, komünist, sosyalist, muhafazakar, anarşist ve faşist düşünürler kendi demokratik sistemlerinin erdemlerini ön plana çıkarmaya çalışmışlardır. Bu sebeple demokrasinin çok fazla sayıda değişik tanımı oluşmuştur. Ama özetleyecek olursak "Demokrasi" kelime anlamı itibariyle, “Halkın Yönetimi" olarak tanımlamak, bence en uygun anlatım olur.

Demokrasi her yönetim şekli gibi bazı temellere oturması gerekmektedir, Demokrasinin ana temellerinden biri olan seçim, sistemin ana omurgasını teşkil etmektedir Bu duruma göre halk, parlamentoda kendisini kimin temsil edeceğine ve hükümetin başının kim olacağına karar verir. Yani halk etkili ve egemendir.

Bu durumdan anlaşılacağı üzere Demokraside temel sorumluluk halkındır. Çünkü yönetimi belirleyen halkın oylarıdır, dolayısıyla sağlıklı yönetim ve sağlıklı demokrasi için, aynı şekilde haktan, adaletten, doğruluktan ve dürüstlükten söz edebilmek için, aynı erdemlere sahip olan eğitilmiş bir halkın olması demokrasinin vazgeçilmez diğer bir temelidir.

Demokrasinin diğer vazgeçilmezlerinden biri ise, uluslararası olarak tescil edilmiş ve insan hakları evrensel bildirgesinde belirlenmiş olan tüm hakları kabul etmek ve saygı göstermek mecburiyetidir. En başta yaşam ve özgürlük olmak üzere; sağlık, eğitim, yiyecek, barınma ve toplumsal hizmetler de içinde olmak üzere... Sağlığına ve esenliğine uygun bir yaşam düzeyine kavuşma; yasanın koruyuculuğundan eşit olarak yararlanma; Barışçıl amaçlar için toplanma ve dernek kurma; evlenme, mal ve mülk edinme; çalışma, işini seçme özgürlüğü; din, vicdan özgürlükleri gibi evrensel hakları kabul etmek esası yine demokrasinin olmazlarından biridir.

Demokratik sistemlerin ana hususlarından birisi de hukukun üstünlüğüdür. Demokratik düzen,  kişilerin değil, hukukun üstünlüğüne dayalı bir idare şeklidir.  Dolayısıyla vatandaşı ayırmaksızın her türlü hakkını, sırf insan olmasından dolayı korur. Özetle vatandaşlar hukuk önünde eşittir. 

Demokrasiyi çok özet ve hızlı bir şekilde sizlerle beraber hatırlamaya ve incelemeye çalıştım. Bu sistemin daha bir özeti mümkün olmadığı için yazımı bir miktar uzattım. Ve görüldüğü gibi meğer demokrasi, kâğıt üstünde, bayağı hoş, bayağı iyi bir idare sistemi imiş. Hatta daha ileri giderek, demokrasi bir erdemdir, bir özümsemedir, bir hayat biçimi ve de bir inançtır, ki İslam'da da demokrasi temel sosyal esaslardan biri olarak tescil edilmiştir.

Demokrasi bazılarının anladığı gibi sadece dört yada beş yılda yapılan bir seçimden ibaret değildir. Bir çıkar sağlama, güç edinme ve nemalanma kavgası da değil demokrasi. İktidar hırsı ile yalan söyleme, halkı aldatma ve kandırma özgürlüğü asla değil bu demokrasi denen meret. Halkı futbol takımı tutar gibi kamplara bölme, birbirine kırdırma, çıkar vaadiyle göbeğinden bağlama, koltuk sevdası uğruna her şeyi mubah sayma demokrasi asla değildir.

İnsan, toplumun temel unsuru olduğuna göre, yazımın başlarında belirttiğim gibi Demokraside temel sorumluluk halkındır. Çünkü yönetimi belirleyen halkın oylarıdır. Dolayısıyla sağlıklı yönetim ve sağlıklı demokrasi için, aynı şekilde haktan, adaletten, doğruluktan ve dürüstlükten söz edebilmek için, aynı erdemlere sahip olan eğitilmiş bir halkın olması demokrasinin vazgeçilmez diğer bir temelidir.

Bundan anlaşılması gereken konu; demokrasimizi daha iyi bir yere getirmek istiyorsak şayet, işe kendimizden başlamalıyız, kendimizi geliştirmeliyiz, rüyalardan uyanmalıyız, kendimizden başka herkesi suçlamaktan da vazgeçmeliyiz. En önemlisi hazıra konma huyumuzu ilelebet unutmalıyız.

Titreyip kendimize gelmenin zamanı geldi geçiyor. Yapamıyorsak, ya da daha doğru bir ifade ile yapmak istemiyorsak, o zaman fazla da şikayete gerek yok. "Eldeki malzeme bu, şartlar da bu, doğal olarak netice de bu" deyip hayıflanmaya gerek yok. Hatta kendimizi yabancılar kadar bile tanımamamızın cezası bu olsa gerek deyip kaderimize razı olmak gerek.

Ve son bir not, Bertrand Russell der ki; “Kaostan sonra gelmesi gereken yönetim biçimi mutlak olarak diktatörlüktür. Çünkü sorun önce hükümet etme, duruma çeki-düzen verme sorunudur. Daha sonra, kurulan düzenin eksiklerini gidermek için yapılan mücadele, demokrasi mücadelesini oluşturur. Tarihsel olarak demokrasi, diktatörlükten sonra gelir.”