Olaylara at gözlüğü ile bakmakta üstümüze yok;
Abartıya, dedikoduya ve komplo teorilerine bayılıyoruz!
En büyük yanlışımız da ön yargılı olmamız…
Meclis Başkanı Sibel Siber’in muhteşem geçen Ankara ziyaretinden sonra yapılan haber, yorum ve yorumlara yapılan değerlendirmelere bakıyorum…
Damgayı vuruverdik hemen;
Sibel hanım ya CTP’nin başına geçecek, ya da Cumhurbaşkanı olacak…
Gidip Ankara’da üst düzey temaslar yapıp, 24 saat içinde Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı ve Başbakan ile görüştü ya!
Kim tutar artık kendisini…

Şuna katılırız;
Şu anki Ankara hükümeti, CTP-DP koalisyon hükümetine sıcak bakmıyor…
Ya da yeterli görmüyor!
Ya da bilmediğimiz başka şeyler var…
Öyle olmasa Türkiye Başbakanı Erdoğan, kuru da olsa bir tebrik mesajı gönderir, hükümeti onore ederdi…
Bir ilk gerçekleşti ve bu görevi başbakan değil de Kıbrıs İşlerinden Sorumlu Bakan Beşir Atalay yaptı…
Ne yapalım o da olsun, hiç yoktan iyidir!
Biz en azından şunu biliyoruz ki, her ne kadar bunları Kıbrıs Türkü seçse de, bu hareket halka değil, tamamen siyasilere yapılmış bir tepkidir, biraz fazlaca kaçsa da…

Sabah saatlerinde Sibel Siber’i arayıp, ‘hoş geldiniz’ dedim…
Yorgun olduğunu sesinden anladım.
Kolay değil, tıp doktoru olan bir kişi önce vekil, sonra başbakan şimdi de Meclis Başkanı olmuş…
Kıbrıs Türk halkını temsil için gittiği Ankara’da kucaklanmış, saygı görmüş…
Doğrusu bu kucaklamayı ben Kıbrıs Türk halkına yapılmış bir kucaklama olarak algıladım…
Eğer, KKTC hükümetine aynı ilgi gösterilmemiş, randevu bile verilmemişse o da onların sorunu olsun…
Marazı da onlar çeksin!

Lafı uzatmadan Sibel hanıma sordum;
“Nasıl bir mesaj ile döndünüz” diye…
Yorgunluğuna rağmen ses tonunu da yükselterek, ‘ çok iyi ‘dedi…
Ve altını çizerek, bundan fazla daha fazla çalışıp, görevimiz halkın refahını yükseltmek olmalıdır diye ekledi…
Ve beni en fazla etkileyen sözü ise şu oldu:
“Kendimizi daha iyi anlatmalıyız”
İşte bütün mesele de bu değil mi zaten?

Görüşmeler esnasında Cemil Çiçek’in şu sözleri aklıma kazınmıştı;
Geçmişte yapılan yanlışları bir daha yapmamak!
Aynı Türkiye’de olduğu gibi yani…
Bir zamanlar hırsızlığın, hortumculuğun olduğu, iki paket sigara için insanların kuyrukta beklediği günler…
Bunu kendimize birkaç kelimeyle uyarlamak mümkündür;
Kötü siyaset, kötü siyasetçi ve doğru siyasetçiyi seçemeyen bir seçmen kitlesi!
Toplumsal menfaatlerden çok şahsi menfaatleri ön planda tutan bir halk kitlesi…
Devlet olup da, devlet gibi olamayan kurumlar topluluğu!
Yeri geldiğinden sırf maaşlar ödensin diye dilenci gibi el açan, ama yeri geldiğinde de dayılanan, boyuna posuna bakmadan horoz kesilen bir ucube siyaset…

Bütün mesele Kıbrıs Türkünün kendini iyi anlatamama meselesidir…
Statükoya karşı çıkıyor gibi görülen, ama yıkması gerektiği halde işine gelmediği için yıkamayan bir toplum…
Sibel hanımın da dediği gibi Ankara’nın mesajı nettir;
Bu düzenin sürekliliği yoktur!
Daha iyi bir yaşam istiyorsak, bunu ancak daha iyi siyasetçilerle başarabiliriz…
Daha çok çalışıp, daha fazla refah toplumu olmak, onun bunun elinde değil, sadece bizim irademize bağlıdır…
Ve kazanmanın bir bedeli olduğu gerçeğini hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamalıyız…
Ne kadar ekmek o kadar köfte meselesi!




“Biz Kıbrıslı değil miydik?”

“Ulusal birlik partili bir vekil bir programda. Kurultay döneminde istihdam edilen yaklaşık 350 kişi hakkında sorulan soru üzerine vermiş olduğu cevapta istihdam edilen kişiler KIBRISLI ve 10 ay önce işe alındılar, bu arada hamile kalanlar borçlananlar oldu, işten çıkarılmaları durumunda yurt dışına kaçacaklar ve ciddi travmalar geçirecekler . Haksız mıydı hayır çok ama çok haklıydı.
Sayın vekil tüm hisseleri KKTC’nin olan ETİ ve KTHY’ye çalışanlarının yaşadıklarını hatırlamıyor olmalı. Sadece koltuk uğruna göz açıp kapatılıncaya kadar kapatılan gururumuz KTHY’yi yılarca göklerde güvenle uçmasını sağlayan çalışanları ve bu günlerde KTHY yaşasaydı 39. Yaşını kutluyor olacağımızı.
Bir anda sokağa atılan insanlarında çocuklarının doğduğunu sütünü yaşadıklarından dolayı kesilen anneleri.
Çocuklarını okula aşsız ve parasız gönderen çalışanları, 18 ay çadırda mücadele eden çalışanları ,yurt dışına kaçanları ,çocuklarını okuldan almalarını, mazbatalarını ödeyemeyenleri , eşlerinden ekonomik sorunlardan dolayı ayrılanları , evini ve arabasını satanları , baba ve annelerinden harçlık almak zorunda kalanları ve en kötüsü intiharlarına kadar sebep olurken keşke bugünkü duyarlılığınız o zamanda olsaydı . Yoksa biz Kıbrıslı değilmiydik…”
(Hava Sen)


MESAJ KUTUSU


Sayın Mustafa ARABACIOĞLU, halen 7 öğretmenin görevlendirildiği halde görev başında olmadığını ve bunların bir takım siyasiler tarafından korunduğunu biliyor muydunuz? Bu arada devletten maaş çeklerini alırken de yüzleri hiç kızarmıyor haberiniz olsun…

Sayın Tahsin ERTUĞRULOĞLU, UBP ve DP’nin bir gün birleşeceği düşüncesiyle ileride sağın lideri olmak için temel atmaya başladığınız iddia ediliyor. Bunu kendi iradenizle yaparsanız ne ala ama başkalarını karıştırırsanız geri tepme şansı çok fazla…

Sayın Türkay TOKEL, Güzelyurt’ta sıkıntılı bir dönemden geçiyorsunuz. Atamalar konusundaki tepkiler bir istifa furyası başlatabilir. Bir de araştırın bakalım ilçe binası kimin üstüneymiş!

Sayın Arif ALBAYRAK, sizi hiçbir dönem bu kadar sessiz görmemiştik. Sendika ve sivil toplum örgütleri eylem konusunda başarısız oluyorlar. Onlarla dahiyane fikirlerinizi artık paylaşsanız diyoruz…Amme yararına yani.

Sayın Bilal SAN, Merkez Bankası yönetim kurulu üyelerinden birinin aynı zamanda eksper görevini de yürüttüğünü biliyor muydunuz? Yasal bir sorun olmayabilir ama etik olarak tepki mesajları var bilesiniz.

Sayın Özkan YORGANCIOĞLU, özel sektör için yapacağınız iyileştirme açılımlarını iki hafta sonraya bırakmak çok acemice bir açıklama oldu. Partiyi bir yana bırakıp önce toplumu düşünün lütfen…

Sayın İbrahim ÇAPAK, YDÜ İlahiyat Fakültesi dekanlığınız hayırlı ve uğurlu olsun. Yusuf hocaya yapılan haksızlık ilk günlerde biraz başınızı ağrıtabilir. Zira öğrencilerin tepkisi halen devam ediyor…

Sayın Hürrem TULGA, sağlam bir CTP’li olup hükümete karşı yaptığınız eylemler biraz zayıf kaçmadı mı? Büyük cesaret ama vatandaşı eylemler konusunda bir türlü tatmin edemediniz…

Sayın Turgay AVCI, mesajınızı aldım ve çok üzüldüm. Öncelikle aracı kullandığınız için sonra da çağrılara cevap vermediğiniz için. Her şeye rağmen dostluğumuz bakidir.

Sayın Enver DİNÇOĞLU, yeniden aktif siyasete dönme kararınızı saygı ile karşılarız ama bunu adı sanı duyulmamış bir parti ile yaparsanız daha ilk adımı yanlış atmış olursunuz. Yine de sizin bileceğiniz bir iş tabi ki…

Sayın Reşat AKAR, Diyalog Gazetesi’nin 4 Aralık’ta yayına başlayacağını ve fiyatının da 2 TL olacağını duyduk. Hadi bakalım hayırlısı, yolunuz açık olsun…

Sayın Özdil NAMİ, 8 Aralık kurultayında Özkan beye destek vereceğinizi duyduk. Dere geçilirken at değiştirilmez diyenler sınıfındansınız demek. Gazanız mübarek olsun…

Sayın Mehmet HASGÜLER, son günlerde sıklıkla Lefkoşa’yı antika bir velesbit ile turladığınız görülüyormuş. Nostalji bir yana kilo atmaya bire bir geliyor değil mi?

Sayın Hüda HÜDAOĞLU, henüz atamanız gerçekleşmeği halde maşallah arı gibi çalıştığınız söyleniyor. Ancak devlette angarya çalıştırmak yasal değil biliyorsunuz değil mi?

Sayın Mehmet SOYKURT,
Cumhurbaşkanlığı özel kalem müdürlüğünüz hayırlı ve uğurlu olsun. Umarız basınla ilişkileriniz geçmişte olduğu gibi ılımlı olur.



Günün Fıkrası

Babam kızacak


Çiftçinin oğlu sebze dolu kamyonetiyle giderken bir kaza yapmış, kamyonet ters dönmüş, bütün sebzeler yerlere yayılmış.
Çocuk kamyoneti nasıl çevireceğini düşünürken civardaki evlerden olayı gören bir yaşlı adam çocuğa seslenmiş:
-Evladım yazık bu güneşin altında fazla yorulma,gel sana yiyecek bir şeyler ikram edeyim Çocuk :
-Sağ olun rahatsız etmeyeyim demiş, hem babam kızar!
Adam ısrar etmiş:
-Ooo hadi,gel iki lokma bir şeyler yersin,gücünü toplarsın.Hadi gel.
Çocuk;
-Peki tamam demiş ama babam kızacak.
Adam çocuğun karnını bir güzel doyurmuş sonra çocuk birkaç saat uzanıp dinlenmiş.Derken gitme vakti gelmiş ve adama :
-Çok teşekkür ederim karnım doydu dinlendim şimdi çok daha iyiyim ama babam gerçekten bana çok kızacak.
Adam ona gülümsemiş yapma birkaç saat geç döndün diye kızacak ne var? Hem sahi baban nerde?
Çocuk cevap verir:
-Kamyonetin altında!...