İrsen Küçük’ün koltuk ihtirasının ağır bir bedelini ödüyoruz toplum olarak…
O önce bir kez daha genel başkan olsun, sonra da başbakanlığı sürdürsün diye, saçma sapan istihdamlar yaptı ve gitti…
Şimdi önümüzde büyük bir sorun var;
Kurultay döneminde istihdam edilen gençler, işten durdurulsun mu durdurulmasın mı?
Öncelikle düzeltmek lazım;
İstihdam edilenlerin önemli bir kısmı genç filan değil!
Yaşını başını almış, kelli felli çok insan var…
Niçin, bilmem ne örgüt başkanının bilmem nesi diye apar topar devlete kapağı attılar…
Hoş İrsen bey namına bir işe yaramadı ama şimdi toplum olarak bunun acısını çekiyoruz.
Olayın iki yönü var, birisi vicdani, diğeri de mantıki;
Öncelikle mantıki yönünü düşünürsek, ben şahsen kurultayda istihdam edilenlerin hepsi de evine gönderilsin derim.
Çünkü tek bir tanesi bile uzmanlık alanına göre istihdam edilmemiş olup, istihdamlar siyasi rüşvetten başka bir şey değildi.
Ayrıca, ülkenin işsiz bir çok genci, parti yakını olmadığı için bu istihdamlardan haberi bile olmadı…
Yani burada eşitlik ilkesi ihlali olmuştur…
Vicdani boyutuna bakınca;
Yüreğinde birazcık insanlık kırıntısı olan, tek bir kişinin bile hele de bu dönemde işsiz kalmasını istemez…
İşten durdurulacak kişilerin listesi yayınlanınca, eminim ki sadece benim değil, bir çok insanın yüreği sızlamış, ‘ bu insanlar şimdi ne yapacak’ diye sormuştur…

Olayın en dramatik yönü ise, hükümetin, en çok da CTP kanadının bu konudaki basiretsizliğidir…
Partinin bir kanadı yapılan istihdamlarının iptalini isterken, bir kısmı da kamuoyu baskısını göz önünde bulundurup görüş belirtmemekle birlikte kıvırma yolunu seçmişlerdir…
Başbakanlık tarafından yapılan son açıklama bunun en iyi göstergesidir…
Yapılan açıklamada, basında yayınlanan listenin kaynağının kendileri olmadığı açıklanmıştır.
Tam bir korkaklık örneği!
Oysa Başbakanlık gibi devletin tepesi olan bir makamdan beklentimiz bu konuya tam bir netlik getirmesiydi…
363 kişinin kaderi iki dudak arasındayken, belki alınacak karar zor da olsa, makamın yüksekliği kamuda kaos yaratacak bir açıklama değil, net tavır koyan bir açıklama olmalıydı.
İşte sırf bu yüzden;
Böyle ciddi bir konuda karar üretemeyen bir hükümetin bu ülkeye hiçbir faydası dokunmaz…
Başınıza 363 tane taş düşsün!

Peki bu konuda benim bir önerim var mı?
Kesinlikle var;
Sapla samanı ayırmak!
Zira kurultay döneminde istihdam edilenler arasında şu anda yoğun çalışan da var çalışmayan da…
Bir çalışan istihdam edildiği kuruma hiç gitmiyorsa onu kapı önüne koyabilirsiniz…
Çalıştığı dairede sadece kahve içip, bilgisayarda fal bakıyorsa onu da şutlayabilirsiniz.
Yani hak edeni tutmak, etmeyeni gönderin derim ben…
Bunu yapmak da o kadar zor değil!
Yeter ki biraz iradeniz olsun beyler…

Gözlerim O’nu aradı…

İçimden geldi, dün Lefkoşa’daki 15 Kasım törenlerine gittim.
Anılarım canlandı…
Yıllar önce muhabirlik yaptığımız günlerde törenlerin vazgeçilmeziydi o…
Halil Kaymaklılı’dan bahsediyorum.
Milli günlere çok özen gösterir, kravat takmayı hiç ihmal etmez, kesinlikle tıraş olur, en az iki fotoğraf makinesi ve onlarca film yanına alır ve tören alanına ilk giden hep o olurdu…
Gözlerim dolu dolu oldu.
Eminim ki Halkın Sesi’nin resim arşivi eğer duruyorsa, onun çektiği binlerce resim vardır, sarı zarfların içinde…
Bir de dünkü cenaze töreninde, Halkın Sesi’nden tek bir yönetici ve çalışan göremedim ya…
Kahroldum!


GÜNÜN FOTOGRAFI


MESAJ KUTUSU


Sayın Teberrüken ULUÇAY, dünkü mesajlarımızdan birinde Güvercinlik’te arazi şikayetinde bulunan bir vatandaşımıza bizzat ulaştığınızı ve görüştüğünüzü memnuniyetle öğrendik. Madem ki uzlaşmazlık çözüldü ve hatta sizden özür diledi bizden mutlusu yok demektir. Hassasiyetinizden ötürü teşekkür ederiz…

Sayın Suat GÜNSEL, Ziya Emir sizi fena sıkıştırmış ve tüm kurallarını kabul etmişsiniz. Demek ki her hatanın bir bedeli oluyor değil mi? Geçmiş olsun diyelim…

Sayın Serhat AKPINAR,
rakipler fena halde geliyor ve şimdi de televizyon işine giriyorlar. Siz biraz işleri ağırdan alıyorsunuz gibime geliyor. Gazete olayı şart gibi görülüyor, Allah kolaylıklar versin…

Sayın Hamit BAKIRCI,
2014’de filan öyle bırakıp gitmek yok. Biz sizi mücadele adamı olarak bilirdik. Santrallerin filtrelerini taktırın, halk kahramanı olun. Yok bazı güçler bizden daha büyük derseniz o zaman hemen şimdi istifayı basıp mahalleye dönün deriz…

Sayın Sibel SİBER, 15 Kasım niyetine verdiğiniz resepsiyonda bazı meclis çalışanları vatandaşın canını epey sıkmış. İsimleri burada yazmamızı mı istersiniz yoksa size mi iletelim?

Sayın Halil PAŞA, yıllardır yanınızda çalışan işletmenizin vaz geçilmez elemanlarından Salih Şükür’ün zamansız vefatına derinden üzüldük. Başınız sağolsun…Allah geride kalanlara sağlıklı uzun ömürler nasip etsin…

Sayın Çağlayan CESURER, bakan devletin elektrik borcu yok diyor, siz aksini iddia edip milyonlarca lira borcu var diyor. Biz de kime inanacağımızı şaşırdık doğrusu.

Sayın Ersoy İNCE, Mağusa belediye başkan adaylığı için siyasi kulisler epey hızlandı. Şu sıralar sizden bir hareket göremiyoruz. Acaba vaz mı geçtiniz diye düşünmeye başladık, bilsiniz…

Sayın Cafer GÜRCAFER, son günlerde Mağusa ve Lefkoşa’da fazlasıyla görülmeye başladınız. Yeni ortaklarla dev yatırımlara başlayacağınız iddia ediliyor doğru mu? Bu arada KKTC’de elinizi kolunuzu sallayarak dolaştığınıza göre hukuksal sorunlar çözüldü diyebilir miyiz?

Sayın Özkan YORGANCIOĞLU
, kurultay istihdamlarının artık şakası kalmadı. Bir önce kararınızı verin de insanlar bin kere öleceklerine bir kere ölsünler. Bu arada Başbakan olduktan sonra telefonlara bakmamaya başladınız. Bir halk adamına yakıştıramadık doğrusu…

Sayın Arif ALBAYRAK, dünkü yazımız üzerine size kamyonla mum gönderecek onlarca gönüllü mesaj göndermiş. Siz yeter ki isteyin diyorlar, haberiniz olsun!

Sayın Ali BİZDEN, siz anlaşılan yaş gününüze yanlış insanları davet etmişsiniz. Bizi çağırsaydınız cümbür cemaat gelir mekanı coştururduk. Ama yine de tercih meselesi değil mi?

Sayın Enver ETHEMER, hafta içinde ayarlayın da bir kahve içip biraz dertleşelim. Zira bazı konuları yazmadan önce sizinle görüşme ihtiyacı hissettik. Telefonunuzu bekliyoruz…

Sayın Cihan ERDOĞAN, Moskova heyecanı nedeniyle ayırdığınız en şık elbiseleri evde unutmuşsunuz. Ama bizim bu konuda şüphelerimiz var. Sanki de eşiniz fazla yakışıklı olmayasınız diye elbiseleri sakladı gibi bir his var içimizde…




Günün Fıkrası

Kontenjan…

Hayvanat bahçesinde duran yaşlı bir aslanla, özgür olan genç bir aslan arkadaş olmuşlar.
Genç aslan, “Artık yiyecek peşinden koşmak istemiyorum” diyerek, hayvanat bahçesindeki yaşlı aslandan, kendisini de hayvanat bahçesine aldırmasını istemiş.
Birkaç gün sonra, genç aslan da hayvanat bahçesine kabul edilmiş.
İlk gün yemekte, yaşlı aslana et, genç olana muz gelmiş.
Aynı şey ikinci gün de olmuş. 10-15 gün yemekler böyle olunca, genç aslan artık sıkılmış ve yaşlı aslana sormuş:
-“Niye sana yemekte et veriliyor da bana muz veriliyor?”
-“Vallahi boşta aslan kadrosu yoktu, bakıcılarla konuştum, seni maymun kontenjanından işe aldılar...”