Konu ziyarette tef çalınmış olması değil!

Sorun dua okunması filan da değil!

Sorun seçim çalışmaları kapsamında ziyaret edilen yer, içeride bulunanlarca o yerin nasıl isimlendirildiği ve davet etmiş bulunan kişi(lerin) kendilerini nasıl isimlendirdikleri.

Meseleyi yanlış bir taraftan görerek konuyu saptırmaya çalışanlara karşı dikkat etmek gerekiyor.

Lakin Başbakan Ersin Tatar’ın da kendisini her taşıdıkları yere gitmemesini öneririm. Çünkü Kıbrıslının kültürü ve yaşamdan beklentisi hususunda hassas olunması ve kimin temsil edilmesi için aday olunduğunun her daim anımsanması gereklidir. Seçilebilmek uğruna her kılığa girilemeyeceği gibi, her yerden de umut beklenemez.

Bu ülkedeki siyasi gelenekler doğrultusunda seçim çalışmalarında her yere girip çıkmaya, herkes ile temas etmeye çalışanlar aslında telaşa kapılan ve umutsuz olanlardır. Bu da bir nevi “denize düşen yılana sarılır” modelidir.

Naçizane görüntünün bendeki halini yansıtmış olayım da içimde kalmasın.

***

Kaç çeşit oyun var bu işin içinde biliyor musunuz?

Bir yandan Kıbrıslı Türkler ile Türkiye’den gelerek KKTC yurttaşı olmuş kişilerin aralarını açarak bir gerginliği gelecekte kullanmak üzere bekletmek.

Bir yanda din olgusunu, ki Kıbrıslılar için asla mevzu olmamıştır, bir problem tema haline dönüştürmek.

Bir yanda siyasetçilerimizin bir kısmını madara etmek; belli güçlerin istediklerini bir yerlere taşımak ve daha aklımıza gelen gelmeyen onlarcası…

Başbakan’ın açıklamasını da bir başbakana yakıştırmadım doğrusunu isterseniz. Seçim çalışmaları kapsamında dergâha girilmiş, girilen dergâh eğer yasal değilseymiş devlet kapatsınmış…

Peki devlet kim sayın Başbakanım sorusu gelmez mi aklımıza burada.

Ya da o esnada:“Ben burada bulunamam arkadaşlar. Temsil ettiğim, siyasal partim ve başbakanlığını sürdürmekte olduğum devletin ilkelerine aykırı!” deseydi ve ortamı terketseydi oy kaybetmekten mi korkuyordu?

Ya şimdi?Binbir dereden su getirerek orada olmaktan hoşnutsuz olduğuna dair durumu kurtarmaya çalıştıkları haldede dergahı gene kaybetmediler mi?

Video ve fotoraflarda, orada bulunmaktan dolayı beden dili her haliyle rahatsız görünen Başbakan kalkıp çıkabilirdi… Hatta oraya giremeyeceğini söyleyebilirdi.

Başbakan çocuk gibi elinden tutup nereye taşırsanız oraya götürülebilecek bir adam mı?

***

Vaka çok daha derindir ki bunun hiç yaşanmamış olmasın dilerdim.

Verilen imaj tamamen Kıbrıslı Türk’ün kendi oylarını hiçe sayan bir görüntüye bürünüyor. Ne acıdır ki buna bir başbakan olarak kendisi de buna engel olamıyor!

***

Belki de bu programı yapan ve yaptıranların gizli gündemi Başbakan’ın siyasetten silinmesi, bir daha ne partinin başında ne de siyasette yer bulamayacak şekilde kayıp yaşamasıdır ne dersiniz?

Çünkü eğer halkla ilişkiler adına yapılan planlamalar bu şekli ile devam ederse öyle olma ihtimali oldukça yüksek görünüyor.

**

Olmadı be Başbakan’ım… Bu defa hakikaten hiç olmadı. Etrafınızdakilere, yaptıklarınıza, gezip tozduklarınıza bakın! Ve değerlendirmeyi siz kendiniz de yapın!

Hiç kimsenin ayağına gitmek zorunda değilsiniz. Hiç kimseden şahsen oy istemek zorunda da değilsiniz. İlkeli bir duruşla, yurtseverlikle veya siz her nasıl diyorsanız: Anavatanın desteği ve milliyetçilikle yürüyün. Sizi bu halinizle sevenler ve size inanıp güvenenler oy verecektir.

Hem illa ki Cumhurbaşkanı olmak zorunda da değilsiniz.

Bu yolda her şey mubahtır ile ilerlerseniz, memleketi değil kendinizi veya sizinle birlikte kısıtlı bir grubu düşündüğünüz varsayılabilir ki biz bunu size hiç yakıştırmayız…

Dr. Çiğdem DÜRÜST