Vakıflar İdaresi eski Genel Müdürü Taner Derviş; “Maraş konusunda politika yok”

“Maraş konusunu hukuksal yönden ele almazsak toplumsal olarak çok büyük bir kayba uğrarız. Olaya öncelikle hukuki yönden bakmak lazım. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Türkiye gerek Maraş gerekse başka bölgelerdeki vakıf mallarından dolayı tazminat cezası alarak bunları ödüyor. Çünkü bu noktada tam savunma yapılmadı, yapılmıyor. Rumlar konuyu hem hukuki hem de siyasi kulvarda bizden çok önde götürüyorlar. Çünkü bizim tarafımızdan bir karşı duruşla karşılaşmıyorlar. Gerek Kıbrıs Türk tarafının gerekse Türkiye’nin Maraş konusunda bir politikası yoktur. Bütünlüklü bir çözümün parçasıdır deniyor. Bu nedir, anlaşırsam veririm demektir. Hatta bazı kesimlere göre hemen verilsin.”

“Anayasal koruma var”


“Vakıf kuralları ada genelinde geçerliliğini korumaktadır. Bunlar onca yıl geçmesine rağmen hukuken geçerlidir. Dört yüzü aşkın vakıf kuralı var. Bizim için geçerli olanları sayarsak, bunlar 1571 yılından buyana tüm ada genelinde geçerliliğini korumaktadır. En önemli madde, Vakıflar sonsuza kadar yaşatılmalıdır. Temel budur. İkinci olarak Vakıflar ortadan kaldırılamaz, fes edilemez. Bunu hükümetler bile değiştiremez. Üçüncü olarak Vakfın statüsü değiştirilemez. Ve dördüncü olarak vakıf kurulurken ki bunun koşulları var bu tescil edildiği anda sizden çıkar ve kuralları değiştirilemez. Bir vakıf malına zorla sahip olunursa tazminatları ile geri ödenir ve verilir diye hüküm de var. Ve bunlar hem kuzey de, hem de güney de Anayasa ile koruma altına alınmıştırlar.”

“Ortada herhangi bir anlaşma yok”

“Maraş’la ilgili hukuki zeminimiz sağlamdır. Ve bunlar benim yorumum değil yasaların gösterdiğidir. Bu bölgede yapılacak çok şey var. Elbette bir strateji belirlenirse. 1950’li ve 1960’lı yıllarda Kıbrıs Türk halkının tek yapabileceği protesto etmekti. Toplum olarak çok mücadele verdik. Ama İngilizlerin adaya gelmesiyle ve yapılan bir anlaşma yapıldı ve İngilizler vakıf yönetimine de ortak oldular. İngilizler hile yaptılar. Yetkiyi kötüye kullandılar. Çağrılar sonucunda işgalciler veya kiracılar kullandıkları malları kayıt ettiriyorlardı. Tabi ki kendi isimlerine. Bir vakıf malı normal, hilesiz bir yolla kiliseye verilebilir mi? Bu olabilir mi? Anlaşmayla oldu bunlar diyen kesimler var. Getirsinler bu anlaşmayı görelim. İçine ağaç ekti diye, salhane yaptı diye hukuka aykırı bir şekilde koçanlar verildi.”

“Vakıflar mücadele ile alındı”

“1956 yılında Vakıflar bize geçince biz de konulara müdahil olduk ve müdahale ettik. 1960 da bir çağrı daha yaptı İngilizler. Özellikle Karpaz bölgesinde herkes gelip kaydını yaptırsın. Biz müdahale ettik. Dosya gönderdik Magosa mahkemesine. Mahkeme Lefkoşa’dan dosyayı istedi. Cevap; dosya kayboldu siz bizim emirlerimizi yerine getirin söz konusu malları kiliseye verin. İşte bunlar hep hilelerdir. Tüm bunlar halen geçerli olan ve az önce saydığım değiştirilemez unsurlara karşıdır. Ama o dönemde yapabildiğimiz sadece protestoydu. Selimiye de Kıbrıs Türk tarihinin en büyük mitinglerinden biri yapıldı. O zamanki nüfusa göre yirmi bin kişilik bir topluluktan bahsediyorum. Ve bu mücadele yapılmasaydı, Vakıflar bize verilmezdi.”

“Vakıflar idaresi Maraş’ı tasarrufuna almalı”

“Mal tazmin Komisyonu sadece Rumlar için kurulmuştur. Bizim için bir şey yoktur. Vakıflar idaresi gidip Maraş’ı tasarrufuna almalıdır. Rumların bu konu ile ilgili çizdiği yoldan gitmemeliyiz. O zaman isteyen istediği mahkemeye gitsin. İddia ediyorum kazanırız. Vakıflar taraf olmalıdır. Türkiye tazminat ödedi çünkü taraf kabul edildi. Vakıflar taraf olursa isteyen vakıfları dava edecek. Bence kazanırız. Geçmişi değiştiremeyiz. Ama ileriyi yönlendirebiliriz. Elinizde belge var. Her şey var kullanmıyorsunuz. Savunmadığınız bir davayı nasıl kazanacaksınız. Yanlış siyasetle en baştan davanın kaybedildiği kabul edildi.”

“Muhatap Vakıflar olmalı”

“Bizim kırmızıçizgi diye bir şeyimiz yok. Aslında bizim çizgimiz bile yok. Sağlam bir mülkiyet politikası bile geliştiremedik. Ama yapılan hatalar düzeltilebilir. Çözüm planı var. Elimizde belgeler var. İşgalcilere 135 yıllık tazminat davası açmamız lazım. Vakıflar Maraş’ı mutlaka tasarrufuna almalı. Bir master planla bu bölgenin ekonomik değer olarak kazanılması için hareket geçilmeli. Türkiye Maraş ve Vakıf malları için kesinlikle tazminat ödememeli ve taraf olmamalıdır. Muhatap sadece Vakıflar idaresi olmalıdır. Bunun için siyasi irade dışında her türlü olanağımız var. Adım atılsa biz Maraş’ı hukuken alırız. Rumlar yıllardır ulusal çıkarları için müthiş bir politika yürütüyorlar ve de başarılıdırlar. Bizim yaptığımız hiçbir şey yok. Düşünün yapılan yanlışlıklarla 1974 müdahalesi bir tartışılır oldu.”







 
Editör: TE Bilisim