Biliyorsunuz değil mi?

2020-2021 eğitim öğretim yılı için online eğitime sıcak bakılıyor olduğu aşikar.

Online eğitimin anlamı uzaktan eğitimdir.

Yani, bilgisayar başında, pandemi süresince hızlıca yapılan düzenlemeler sonrasında uygulananlar geliştirilecek.Geliştirerek sürdürmek şu an gündemde olan bir konu.

Bu da demek oluyor ki, yurdumuzdaki üniversiteleri seçen yabancı uyruklu öğrencilerin, 4 yıl boyunca, bahar ve güz dönemlerinde adada geçirdikleri her sene için yaklaşık 8 aylık süreyi, burada geçirmelerine gerek olmayabilir.

Uzun yıllardır, Amerika ve Avrupa’da devam etmekte olan bu uygulama son yıllarda özellikle lisans üstü bölümler için kullanılıyordu.

Şimdi lisans düzeyinde de bunun kullanılabileceğine karar verildi.

Uygulama gerektiren alanlar haricinde veya uygulama içerikli eğitimler haricinde, öğrencilerin yaşam alanı olarak Kıbrıs’ın kuzeyinde aylarını geçirmelerine gerek kalmayabilir.

Ve korkulan başımıza geliyor işte!

Eğitim teknolojilerinin hangi yollardan geçiyor olduğunu öngöremeyen veya öngörmek işine gelmeyenler tarafından bir kez daha işler karıştı işte.Plansız bir şehirleşme ve düzenlenemeyen, korunamayan bir çağdaş çevre hususunda ciddi zarar veren yüzlerce yurt, yatırım amaçlı, çoğunlukla öğrenciye kiralanmak üzere yapılan onca inşaat ve evin ne olacağı sorusunu sormaya korkuyoruz.

Korkmalıyız!

Bunların çoğunun boş kalacağı veya planlandığı gibi kârlı yatırımlar olmayabileceği ortada.

Üniversite öğrencilerini temel alarak gelişen sektörlerde de gerileme olacağı açık.

Bizim nüfusumuz ortada.

Bu nüfusa göre yapılan yatırımların birçoğu ne acıdır ki ölü yatırıma dönüşebilir.

Pek çok yatırımcı zor durumda kalabilir.

Bütün bu ve buna benzer burada uzun uzun sayılamayacak sorunları beraberinde getirme ihtimali olan online eğitim planlaması hakkında biz ne düşünüyoruz ve ne planlıyoruz sorusunu kendimize sormaya başlasak iyi olur!

***

Ne acıdır ki geçtiğimiz günlerde yaşanan, öğrencilerin karantina masrafları gibi meseleler yüzünden dünyaya yayılan sorunlu görüntümüz büyük bir fiyaskoydu.

Hatalı ve düşünmeden yapılan açıklamalar nedeniyle olduğunu inkâr edebilir miyiz?

O halde bu soruna benzer yeni bir krize yol açmamak için bu sefer gerekli önlemler alınacaktır.

Bunubeklemek abartı bir beklenti olmaz değil mi?

Hükümetin ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu hususta neler yapıyor olduğu, herhangi bir çalışma başlatılıp başlatılmadığı gibi sorular kafamızda delice dönerken, üniversitelerin de yeni koşullara adapte olacak planlamalarını yapmak zorunda olduklarını düşünmeden geçmek sorumsuzluk olmaz mı?

Umarım bu hususta üniversiteler kendi hallerine de bırakılmazlar, başıboş da kalmazlar. Umarım bir devlet olarak bir sistem kurulur ve iyi denetlenir. Yoksa karmaşanın önüne geçilmesi imkansızlaşacaktır.

Bu da korkutucu…

Gene geride kalmaktan, plansızlığa yenilmekten korktuğumu çok belli ediyorum ama haksız da değilim sanırım!

Çünkü bugüne kadar yaptıklarımız, bundan sonra yapacaklarımızın göstergesidir.

***

Tek başımıza kaldığımızın resmi açıkça önümüzde!

Ve sonuç ortada. Sadece Kıbrıslı çocuklarımız, Kıbrıs’ta üniversite okumaya karar vererek bu sektörü besleyemezler.

Ne acıdır ki planlama yapmak için sadece 1-2 ay var ve sessizlik hayra alamet değil.

Ne acıdır ki seçim süreci de bizi bekliyor. Ve siyasi geleneğimiz seçim zamanlarında başka hiçbir şeye odaklanamayacağımızda gösteriyor.

Acı gerçek önümüzdeki seneye üniversitelerin yalnız bırakıldığı, bu yalnızlığın düzensizlik ve sistemsizliği beraberinde getirebileceği, gelecek bu sistemsizlikle birlikte her şeyin daha da sarpa saracağı ve plansızlığımızın bedelini bu sektör açısından da ağır ödemek zorunda kalmaktan korkuyorum.

Beklemekten başka bize düşen görev olmadığını da görmemek elde değil.

İzlemeye devam edelim biz de…

“Bakanlarla bakmaya devam” da denilebilir buna…

Dr. Çiğdem DÜRÜST