Ersin Tatar ile ilgili bu öngörüyü geçen hafta ya da geçen yıl söylemedik. Dönüp baktım 27 Mart 2012 günü köşemde yazmışım. Daha Ersin’in UBP genel başkanlığı iddiası ya da adaylığı ile ilgili ortada fol yok yumurta yokken. Önümüzde daha Kâşif-Küçük çekişmesi varken yazıldı. Beş buçuk yıl önce Ersin Tatar ile ilgili yazdığım o yazıdan satır başlarını paylaşacağım. Yazının başlığı ‘’Sonunda Ersin kazanır’’ diye atılmış. ‘’Uzaktan bakınca öyle gözüküyor. Ne zaman ve nasıl olur kestiremiyorum. Bir şey duyduğumdan ya da bildiğimden değil. Ersin ile ilgili olumlu temenni de değil bu. Yalnızca tahmin. Kurum içinde denk güçlerin sayısının arttığı, ekonomik ve siyasi kaosun tırmandığı ortamda aradan ilk anda akla gelmeyen kazanan olarak çıkar. Sebebi basittir. Çekişme sürdükçe tepişenler güçsüz düştüğü ve aynılaştığı için. Bu gibi durumlarda doğru ya da yanlış en farklı gözüken aradan çıkar. Kabul edelim Ersin Tatar farklı. Tilki gibi kurnaz olmasına rağmen bir o kadar da cesur. Halk tabiriyle ‘’deli cesareti’’ ve iddiası olan biri Ersin. Siyasette en tepeye oynamak öncesinden başlayarak cesur olmayı gerektirir. Ankara ve özellikle TC ekonomi bürokrasisi Maliye bakanlığı döneminde ayni lisanı konuştuklarından dolayı Ersin’e ‘’parayı’’ emanet etme konusunda son derece güvenli. Deli dolu ve korkusuz olması, hele hele sinirlendiğinde Kıbrıs ağzı ile konuşabilmesi onun Cambridge’li olmasını gölgeleyecek derecede halktan biri yapıyor. Yoksa kolay mı hayatının büyük bir bölümünü yurtdışında geçirmiş birinin siyasette bu noktaya gelebilmesi ve en üst noktaya heveslenmesi. Bu yönüyle farklı kesimlerin ruhlarına nasıl hitap edilmesi gerektiğini bilen biri Ersin. Ha bir de İstanbul’daki iş çevreleri ve medya ile hiç ummadığınız şekilde iyi ilişkileri var. İstanbul’da Kıbrıslı Türk olduğumun bilinmediği ortamlarda buna ben de şahit oldum. Kurulan bu ilişkiler Maliye Bakanı olmasından değil daha öncesine ‘’ilahi kardeşlik’’ ilkelerine dayanan bir bağı olmasından. ‘’ Beş buçuk yıl önce iç siyaset ile ilgili öngörülerimiz de olmuş ayni yazıda. ‘’Türkiye kamu maliyemizdeki disiplini eldeki değnek gibi kullanıp iç siyasette hızlandırılmış bir seleksiyona bizi zorlayacak. Bundan dolayı olacak siyaset yarışı da birçok alanda ‘’anahtarı’’ kimin teslim edeceği üzerine dönüşecek.’’ Türkiye anlaşma olsun olmasın ‘’uzun yol yürüyecek’’ lider arayışındadır. Suyu ve elektriği getirmek istemesi uzun vadeli çıkarları için tek başına yeterli değildir. Tabiri caizse ‘’eşeğin bir de sağlam kazıklara bağlanması’’ lazımdır. ( Yanlış olmasın burada kastedilen ‘’eşek’’ Türkiye’nin çıkarları, kazıklar da bizim genç siyasetçilerimizdir) Gözler Ankara’da bir tarafta Kudret, CTP’de Birikim ve Erhürman, UBP’de de Özgürgün, Ersin ve Sunat üzerinde olacaktır. Türkiye bu kişilerin hangisinin parti başkanlığı ya da iktidarı elinde tutmasına karışmayacak hepsine de eşit mesafede durarak her zaman iktidar olma siyasetine geçecektir. Aklın yolu budur. Türkiye’nin uzun vadeli çıkarları güveneceği, ikide birde her seçimde Türkiye’yi göreve çağırmadan kendi başına ayakta durabilecek liderler portföyünü oluşturmayı gerektiriyor. Artık foyası çıkmış ABD ve İngiliz modelidir bu. AKP iktidarı döneminde doruğa çıkan kamu maliyemiz değil esas konu. Kamu maliyesi araçtır. Konu Türkiye’nin benimdir diyebileceği toplam siyasi mekanizmanın inşa edilmesidir.’’ Ersin ve iç siyaset ile ilgili yazdıklarımız bunlardı. Bugüne gelelim. Bu ayın sonunda iç siyaset ile ilgili beş buçuk yıl önceki öngörülerimizin UBP’ deki sınavı verilecektir. Bir adım iki adım ilerisini düşünerek yapılacak seçimin UBP ve ülke için hangi sonucu doğuracağını düşünerek değerlendirme yapmak lazım. Hüseyin’in kazanması siyaseti ve ülkenin en büyük partisini tam anlamıyla boşluğa düşürür. 4lü koalisyonu zoraki de olsa iktidarda tutar. Yan mahalleden çocukluğundan tanıdığım Hüseyin Özgürgün lisedeyken futbolculuğu yanında yanılmıyorsam iyi de bir koşucuydu. Ne yazık ki siyasetin aradığı ‘’uzun yol’’ koşucusu olamadı ama Hüseyin. Üzerinde oluşan doğru yanlış şaibeler yumağı da onun siyasi manevra alanını sıfırlamış ve partisine de büyük zarar vermiştir. UBP tabanı onu milletvekili seçerek en son görevini yapmıştır. Vicdanı rahat olmalıdır. Ersin ve Sunat ciddi iş hayatı tecrübeleri olmaları sebebiyle tam da şu an ihtiyacın hat safhada olmasıyla genel başkanlığa seçilmeleri toplumda karşılığı olur. Burada sorulması gereken üç soru vardır. Birincisi hangisinin seçilmesi UBP’nin oy alınamayan kesimlerden tekrar oy almasını sağlar? Daha da öncelikli soru hangisinin seçilmesi UBP’yi iktidara hemen taşıyabilecek ortamı da kendiliğinden getirir? Daha da spesifik soru Özersay ile hangisi ortaklık yapmaya daha yakın olur? Bu soruların düşünülmesi gerekmektedir. Bu üç soruya benim tahminim Ersin’dir. Ersin sabırla sebat edip çalışmış en önemlisi delegeye bir önceki başarısız olan denemeden sonra küsmemiştir. Ekonomi yönetiminin dibe vurduğu bu hükümet döneminde UBP kurultayının yapılması Ersin için büyük bir şanstır. Toplumda ekonomi yönetimi ile ilgili yetkin, siyasi risk alıp karar alabilen biraz da delidolu birinin lider seçilmesinin UBP delegesinin ötesinde toplumda da ihtiyaç haline gelmiştir. Proje, bütçe ve en önemlisi TC ile seviyeli protokol yapabilen yetkin birinin en büyük partinin başına gelmesi toplum için ne yazık ki gelinen noktada tek umuttur. Görünen o ki parti kuruluş ayarlarında olan ‘’TMT ruhu’’ ile hareket eden ve genelde risk almadan güçlünün yanında saf duran UBP delegesi 5,5 yıl önce Ersin ile ilgili öngörümüzü gerçekleştirmek üzeredir. Bunun sonucunda da yakın zamanda UBP-HP hükümetinin önü de açılacaktır. Arkasından da UBP’nin aday göstermemesi sonucunda Özersay’ın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bağımsız adaylığı gündeme gelecektir. Bu öngörünün gerçekleşip gerçekleşmemesi için 5,5 yıl bekleyeceğimizi de sanmıyorum.

Editör: TE Bilisim