1. Partiiçindeki demokratik mekanizma ve olanaklar üyelere tanıtılıyor mu?
  2. Üyeler bunları kullanmaya teşvik ediliyor mu?
  3. Demokraside sorumluluk ve ahlak kuralları nasıl açıklanıyor?
  4. Hoşgörü ve uzlaşma gibi temel demokratik davranış kalıplarının eylemsel olarak geliştirilmesi çalışmaları var mı?
  5. Demokrasiyi zenginleştirecek yeni yöntem ve çözümler aranıyor mu?
  6. Parti deneyimini zenginleştirip ülke düzeyinde demokrasi zenginleştirilebiliyor mu?

***

Biri size hiç tanımadığınız bir partiyi işaret edip, ne kadar demokrasi yanlısı olduğunu sorsa ilk gözlemlediğiniz şey ne olurdu?

Ben o parti mekanizmalarına bakar, üye ve yöneticilerine sunulan paylaşım ve eğitim imkanlarını sorgulardım.

Dikkat ettiniz mi?

Parti tüzüğü veya programından bahsetmiyorum!

Parti içi eğitim ve paylaşım anlayışından bahsediyorum!

Çünkü bunlar, o partinin örgütlenme ilke, kural ve yöntemleriyle bağlantılarını anlatır. Partinin siyasi hareketini örgütleyecek kişilerin nasıl belirlendiği burada gizlidir. Siyasal partininstatüko düzeni içinde doğal olarak yer alan ve iktidar odaklarının temsilcisi olan seçkin ve zenginlerin toplumu yönlendirmekte tek söz sahibi zümre oluşunu kabullenme tercih ediliyorsa, demokratik anlayış bozuk demektir!

Partinin düzen partisi olup olmadığı da bu şekilde açığa çıkar.

Eğer hedeflenen amaç mevcut düzeni sürdürmekse, zaten eğitime, sorgulamaya, düşünmeye, yeniliklere gerek yoktur.

Bu mantalitedekiler yeni fikirlerin siyasete katılmasına izin vermezler. Hatta yeni isimler de istemezler zaten. Olanları yeterli görüp yenilerine gerek olmadığını sözlü ya da sözsüz olarak ifade eder, doğrularlar.

***

Statükonun, yani düzenin partisi olmamak, bugünden farklı bir geleceğin temsilcisi olmak demokratik harekete önemli sorumluluklar yükler.

Sorumluluk sahibi yeni yurttaşların, siyasal parti içerisindeki varlığından çekinmez. Yeni fikirlere açılmaktan korkmaz. Prensiplerini net koyar.

Bunların geliştirilmesi için üyesine başvurmaktan çekinmez.

Asla mevcut düzenin “güven oyu” alması temelinde çalışmaz. Görüntüyü yaratmaz. Demokrasiyi çalıştırır.

***

Tek adaylı UBP kurultayı ne acıdır ki mevcut tartışmalar içerisinde UBP’ye de, UBP üyesine de, toplumun UBP’ye güvenine de zarar verecektir. Vermektedir.

Sınırlamalar demokrasinin gelişimine engel olur.

Engeller yeniliklerin önünü kapatır.

Yeniliğin seçkinlerle zenginlerin sahip oldukları koltukların altlarından alınmasındankorkuluyorsa gelişim de, ilerleme de, demokrasi de, demokratik uygulama da tehlikededir.

Bu sınırlama eninde sonunda parti içi demokrasiyi öldürür.

Parti yöneticilerinin, yönetimle ilgili amaçlarını paylaşmaması, yöneticileri araca dönüştürür. Araçlar mekanik ya da elektronik parçalardır ki, eksiklikleri bozulma ve tamiri gerektirir. Tamir zaman alan bir işlemdir. Zaman kaybetmek kötü bir şeydir. O halde koruyarak zaman kaybının önlenmesi mantığı demokrasinin engelleyicilerinin masum görünmesine yardım eder!

Yöneticileri araca dönüştüren zihniyet nedeniyle parti ikiye bölünür. Bilenler ve bilmeyenler!

Bu bölünme sebebiyledir ki bilgi akışı bilenlerden bilmeyenlere gittikçe demokratik kapılar kapanır. Emir komuta başlar…

***

Oysa tüm bu olanlardan sonra UBP öncelikle üyesine ve partisine demokratik kişilik kazandırma, demokratik hakları kullanmaya alıştırma, demokrasinin içerdiği sorumlulukları öğrenme ve özümseme yönünde çalışmalar yapmalıydı.

UBP’li iyi bir demokrat olabilmek için çalışmalıydı.

İyi bir vatandaş olma olanağını sağlamak başlıbaşına bir hedeftir. Bir araç değildir.

Siyasal partiler, sivil toplum örgütleridir. Bu nedenle kendi içlerinde örgütlenmeleri vardır. Kendi örgütlerini çalıştırmadan topluma demokrasiyi sunmak mümkün olabilir mi?

***

UBP büyük zarar görüyor.

UBP’nin zararı Kıbrıslıtürklerin zarar görmesi anlamına geliyor.

Bilmem anlatabildim mi?

Dr. Çiğdem DÜRÜST