Meclis Başkanlığı seçiminde yaşanan sonuç meselenin Resmiye Eroğlu Canaltay’ın doğrudan kendisi ile alakalı olduğundan başka bir sonuç çıkmasına engel. Çünkü Sennaroğlu’nun tek seferde seçiminin, öncekilerin aksine, tamamlanması hükümet ortaklarının Resmiye Hanım’ın soyadından dolayı kendisini istemedikleri açığa çıkıyor son tahlilde.

Buna karşın “aslolan partidir” dedi Resmiye Eroğlu Canaltay… Bunu demiş olması onun bu duruma içerlemediğini göstermez.

Kaldı ki kabineden kadına yermedikleri için Meclis Başkanı’nı bir kadın olarak belirlediklerini söylediklerini de unuttular besbelli… Ya da asıl fikirleri bu değildi. Kıvırma politikası uygulayarak bir taşla çok kuş vuran laf ebeliği mi yapılıyordu?

Sonuç:

  1. Meclis Başkanı bir kadın vekilimiz olmalı sözleri bir yalandı.
  2. Resmiye Eroğlu Canaltay UBP’de koalisyon hükümet üyeleri tarafından Meclis Başkanı olarak görülmek istenmedi.

***

Başbakan’ın koalisyon ortaklarına ve muhalefete hodri meydan çekerek erken seçim için tarih belirlemelerini söylemesi üzerine belli ki bazı çevreler bunu desteklemediler. Hatta belki de korktular!

Türkiye’nin de, UBP içinden farklı kesimlerin de erken seçim istemedikleri; YDP ve DP’nin de koalisyon ortakları olarak henüz koltuğa oturmuşken kalkmak istemedikleri fikrine kapılmamız mantıksız değil…

Memleketin halini düşünerek seçime gitmek istemediklerine inanmamamızı beklemesinler.

Muhalefet de bu aşamada Resmiye Eroğlu Canaltay’ın seçilmesi halinde Başkan yardımcısının kendilerinden bir vekil olarak anlaşmaya varılmasına karşın destek olmaması sonucu esasında UBP’nin Sennaroğlu’nu karşılarına çıkararak bir ders verme görüntüsü yarattıkları da açıktır.

Sennaroğlu sağda siyasi hayatına başlayıp, solda devam eden, solda bakanlık yapan ve 2017 sonrasında yeniden yuvasına dönen bir vekil olarak CTP’ye bir ders gibiydi…

***

Erken seçimin zaten bizim için yıkım olacağı açıktır.

Şimdi bir seçime gitmek memlekette hiçbir düzen kurmayacak, kaldı ki yenilenecek bir seçim ile birlikte kaynaklar artmayacağına, başka bir düzenleme için de henüz uygun bir ortam olmadığına göre yeni bir şey yapılamayacak haliyle yeni bir seçimle değişik bir meclis aritmetiği çıksa bile halkın huzursuzluğunu ve gidişatı dönüştürecek doneler yaratılamayacağı açıktır.

Dahası hemen ardından gelecek olan yerel seçimler nedeniyle art arda seçim yeniden yıpranmaya yol açacak: Hem partilerde hem de toplumda.

Seçim dediğiniz bedava yapılacak bir şey olmadığından ekonomik olarak darda olduğu söylenen ülkenin daha da gerilemesine yeni bir kapı yaratacak ki bu da fuzuli olur diye düşünmeliyiz.

***

Karmaşa bugün oluşmadı.

Karmaşayı yaratan asıl faktör pandemi de değil. Hatta pandemi ardına sığınılacak bir ortam yarattığından belki de partileri rahatlatan bir nefes alma aralığı dahi yaratmış olabilir(!)

Zaten bulaşın gerçek istatistiklerinin paylaşılmadığı, ekonomiyi bahane ederek bazı zümrelerin kaybına engel olunması maksadıyla yüzlerce temaslıya karşın 10-15 pozitif varmış gibi açıklama yapılması, semptom göstermeyen hastaları pozitif istatistikleri içinde açıklamadıkları anlaşılıyor.

Halkı paniğe sürüklememeyi murat ederken esasında Bulaşıcı Hatalıklar Üst Kurulu ve Bakanlar Kurulu arasındaki anlaşmazlık sebebiyle paniğin hedeflenenin çok daha üstüne olduğu da açıktır.

***

Ana fikri oluşturabilecek sorular:

Meclis Başkanı Resmiye Eroğlu Canaltay olmamalı mıydı?

Önder Sennaroğlu muhalefete ders vermek maksatlı mıydı?

Erken seçim aslında ne iktidar ne de muhalefetin istemediği bir şey miydi?

Pandeminin daha ürkütücü hale gelmemesi için eksik bilgiler ile halk yatıştırılabilir mi?

Ve tüm bunları gören ve anlayan sadece ben olmadığımdan, haftaya minimum 15 günlük bir kapanma öngördüğümü, bunun Bulaşıcı Hastalıklar Üst Kurulu’nun son açıklamasının başlangıç paragrafından çok net anlaşıldığı açıktır.

Dr. Çiğdem DÜRÜST