Sınırüstü Yaşlı Bakım Evi meselesi.

Haykıran,  zavallı yaşlılar.

Bakım evi değil, ölüme terk evi gibi.

İsyan edildi.

Neredeyse toplumun tamamı.

Herkes sorumluya ateş püskürdü.

Bir kısım da yöneticilere.

Veee!!!!

Görev tamamlamdı.

Vicdanlar aklandı.

Artık rahatça Facebook’ta röntgenlemeye dönülebilir.

Göbeğimizi kaşıyarak tv önünde uyuklayabiliriz.

Sonra da ver elini mis gibi uyku.

******

Oysa görev tamam mı sahiden de?

Biz toplum olarak bir tamam mıydık?

Yaşlıya saygıyı başarmış mıydık?

Değil bakımevindekiler.

Kendi yaşlımıza bile.

*******

80 yaşındaki yaşlıya çocuk baktıran kim?

Emekli ebeveynin parasına göz diken kim?

Mal kavgası için ana-babasını reddeden kim?

Evde yemek pişmeyip para biriktirmek isteyen kim?

Biriktirdiği para ile Atine ve İstanbul’da caka satan kim?

Geçin Allahaşkına geçin.

İki satır kükreyerek aslan kesilmek kolay.

İki küfür ile vicdan temizlemek de kolay.

Ama hepsi mış gibi.

Hepsi miş gibi.

Biz ne zaman yaşlımıza saygı duyduk ki!

Biz ne zaman değer bildik ki!

******

Şimdi herkes bağırır.

İki gün sora unutulur.

Devlet sosyal devletliğini unutur.

Siyasetçi görevlerini unutur.

Vatandaş ise ekonomik fayda çıkarcılığının peşinde sürüklenir gider.

Bu çerçevede vurgulamak elzem artık.

Bu komedi sona ermeli artık.

Herkesin sıkça bahsettiği cümle var ya!

“Bu toplum bozulmuş” diyoruz ya!.

Bu toplum bozulma evresini çoktan geçti arkadaşlar.

Bu toplum çürüdü.

Ve artık çürümüşlüğün kokusu genzimizi yakıyor.

******

Sınırüstü Vakası bu çürümüşlüğün tezahürü.

Toplumdaki bitmişliğin bir yansıması.

Umursuzluğun, bencilliğin, bananeciliğin realizasyonu.

Hesap sormamanın, denetimsizliğin ve kontrolsuzluğun cereyanı.

Çünkü en önce Toplum bitmiş ve çürümüş.

Sonra Devlet çürümüş.

Ve artık her yer leş gibi çürümüşlük kokuyor.