Ayyuka çıkan yalan/yanlış propagandalar yüzünden olmuyor işte!

Gerçekleri söylemedikleri, söylenen hiçbir şeyi yerine getirmediklerinden bu gemi yürütülemiyor.

Etrafı temizlemek uluslararası tanınmışlık gerektirmez mesela. Doğayı kirletmemek, yerleşim alanlarını, parkları, bahçeleri düzenlemek de öyle…

Belediyenin görevlerini yerine getirmesine de uluslararası tanınmamışlık veya iletişimsizlik engel değil!

İşlerin vaktinde yetişebilmesi için doğru düzgün kamu hizmeti sunmak da uluslararası tanınmışlık gerektirmez. Bunun için de sistemli bir sorumluluk gerekir.

Kamuda iş yapmayanı bilmem hangi bakanın ahbabı diye kollarsak, onu daha çok kollayabilmek için diğer işe yaramayanları da kollamak gerekir ki sesleri çıkmasın.

Öyle değil mi?

Sonra işe yarayanlar işe yaramayanların da aynı maaşla, hem dehiçbir çaba göstermedenaynı hak ve menfaatlere eriştiklerini, aynı terfileri aldıklarını görünce onlar da çalışmayı bırakırlar tabi.

Bunlar özel sektörde olmaz.

Neden?

Çünkü kâr ve çalışma anlayışının/sisteminin doğru orantılı olduğu keşfedilmiştir.

Devlette, uzun yıllar süren, parmağını kıpırdatmayanın daha çok korunup kollandığı, neredeyse çok daha değerli olduğu zamanların ayyuka çıktığı dönemlerden geçildiğinden bu yana işler çığırından çıktı. Şimdi toparlamaya çalışmak zorlaşıyor elbet çünkü verimsizlerin istihdam edildiği zamanlardan kalanlar hala kamuda… Hatta bir kısmı hala kambur!

İlkel kırtasiyecilik anlayışı ile sürdürülmeye çalışılan ve teknolojiye ihtiyaç yokmuş gibi davranılan, teknolojiden korkan çalışanların hala çok fazla olduğu kamuda, işlerin yürümeyeceği besbelli. Donanımsızlık ve donanıma ihtiyaç duymayanların pek çok olduğu, insan kaynağının atıl kaldığı bir alan yaratıp sonra burası hakkında şikayet edilmesini anlamlı kılan belki de tek ülkeyiz!

Uluslararası tanınmışlık olsa da bu hali ile işler asla yürütülemeyecek. Çünkü tanınmışlık ve kamu hizmetinin içteki verimi arasından doğrudan bir ilişki yok! Çıkar-torpil-partizanlık gibi ilişkilerin kamu hizmetinin felsefesine dönüştürmekten vaz geçmek asıl önemli olan…

Ayyuka çıkan yalanlar/yanlışlar dedik ya…

İşte şu uçacağız, çağ atlayacağız, yeni bir gelecek bizim olacak ya da buna benzer sanki şimdi sihirli değnek değecek muhabbetleri bu nedenle uyduruktur.

***

Aslolan kendi kendimize bir disipline ve düzene geçme planımızın olmamasıdır.

Kendi kendimizi önce içte tüm donanımızla randımanlı olarak çalışmaya zorlamaktır.

Herkesi ve her şeyi aynı kefeye koymak ve koymamak, partizanlık, torpil, performans ve buna benzer sıkıntıların giderilmesi için reel çalışmalar yapmaktır.

Bu çalışmalar ceza ile değil ödülle gerçekleşir.

Kamudaki personel sayısının fazla olduğu mu yoksa az mı kaldığı yönündeki tartışmaların da şu anda gerçekle ilişkisi yoktur çünkü ne iş yapıldığını ve nasıl yapıldığını gerçekten ne pek çok amir ne de yürütmenin en başı olan bakanlar bilmemektedirler.

***

Yolun çukurundan, kaldırımın yıkılmışlığına, sokak lambalarından, yıkılmaya yüz tutan ve hiçbir önlem alınmamış yol kenarındaki izbeliklere kadar yeni bir gelecekten, uluslararası tanınmışlıktan, kararlılıktan, dürüstlükten bahsedenlerin hiç bilmediği, düşünmediği, anlamadığı ve federal bir çözüm için de bu kılıkta hiçbir ortaklığa girilemeyeceğini anlamamış olduklarından yalanı ayyuka çıkan hayalperest propagandalar dediğimizde yanılmış olmuyoruz.

Dr. Çiğdem DÜRÜST