E vallahi buradan değiller!

Zihinleri burada gözleri başka yerde ya da gözleri burada zihinleri tatile çıkmış!

Muhalefetin eleştirileri çözüm önerisiz, hükümet edenlerin çözüm adımları tam eleştirmelik ve alakasız.

Cumhurbaşkanına döndüğünüzde bambaşka bir distopya içinde…

Durumumuz tam olarak şu: “Yetki elindeyse ahkam farklı, başkasındaysa farklı… “

Adeta muhalefette olanın, hangi ideolojik duruşta olursa olsun, standardize edilmiş bir üslubu var…

Aynı model eleştiriler ile yarım asır daha siyaset yapıp, arpa boyu yol kat edememenin dayanılmaz hafifliği ile varlıklarını korumayı sürdürecek mi bu beyler?

***

Güney Kıbrıs’taki seçimlerin sonucunda milliyetçiliğin artan bir eğilimde olduğundan bahseden Cumhurbaşkanımız, Kıbrıs’ın kuzeyinde neler olup bittiğini görüyor mu bilmiyorum ama bizim meclisimizde ve hatta sarayda da kendisinin varlığı ile birlikte Güney Kıbrıs’tan görülme biçimimizin kendisinin de başbakanımızın da güneyi eleştirdiğinden pek de farklı değil!

***

Bizde kendini görmeden başkasını eleştirme hastalığı oluşmuş azizim. Ki bu esasında bir miktar muhakeme yeteneğimizi kaybetmekle de alakalı gibi geliyor bana.

Muhakeme yeteneği ne zaman mı kaybedilir?

Ben size diyeyim:

Bir konu hakkında ayrıntılı bilgimiz yoksa muhakeme edemeyebiliriz.

Bir hususta yaşantımız yeterli tecrübeyi kazandıramamışsa muhakeme edemeyebiliriz.

Bilişsel yetkinliklerimiz fizyolojik ya da psikolojik sebeplerle yeterli değilse muhakeme yeteneğimizi kaybetmiş oluruz.

Duygusal olarak çeşitli engeller hissediyorsak muhakeme edemeyebiliriz ya da etmeyi reddederiz.

Sıklıkla bizim politikacılarımız muhakemelerini duygusal sebeplerle bloke ediyorlar. Bu da sübjektif yargılamalar yapılmasına neden oluyor.

Bu türden sübjektivite, devletlerin idaresinde toplumun geneline yönelik ortaya çıktığı zaman ise sıkıntı çok büyük olabiliyor çünkü bu defa da anayasamızın eşitlik ilkesinden tutunuz, insan haklarına ve devlette yönetişimin doğru ve sistemli bir şekilde işleyememesine; halkın duygusal gerekçeler ile toplumsal birliği kaybetmesine neden oluyorlar.

***

Daha da birkaç saat önce söylediklerini değiştirecek kadar aceleci bilgiler paylaşıp, bilgi kirliliği oluşturabiliyorlar. Bu sebeple halk ile aralarında güvensizlik oluşturan birtakım meseleleri halletmek için torpil ve partizanlık ile halkı ikna etmeye ve yandaş toplamaya devam etmeyi politika yapmak zannediyorlar…

Sonuç mu?Ne mi oluyor?

Şekil 1A: Kıbrıs…

Daha doğrusu KKTC…

***

Gerçekten ya bizimle değiller ya bilerek akıl ve ruh sağlığımızla oynamak suretiyle politika yapmayı iş haline getirip yaşamlarını sürdürmeye karar vermişler.

Ne acıdır ki kananlar bol…

Aksi takdirde onların bu üsluplarına son verebilecek birlikteliği kurabilir, artık hem toplumsa bir kimliğin gerçek görüntüsüne hem de gücüne kavuşabilirdik…

Hala kavuşabilir miyiz?

Bilmem…

İster miyiz yoksa rahmetli Doğan Harman’ın da dediği gibi statüko bizim en sevdiğimiz mi?

Dr. Çiğdem DÜRÜST