Bina ve personel sıkıntılarının devam ettiğini, 2018’den bu yana talep ettikleri arabaları hala alamadıklarını söyleyen Şefik, göreve yeni başlayan icra memurlarının icraya gidecek araç bulamadığını, eskilerin tamir için müthiş paralar harcandığını kaydetti.

“Yargıya kötü niyetle yaklaşıldığını düşünmüyorum ama öncelikler sıralamasında sorun var” diyen Şefik, yargının tüm olumsuz koşullara rağmen en iyisini yapmaya çalıştığını ifade etti.

1981’den bu yana hukuk sisteminin parçası olan, 9 yıldır da ülkenin ilk kadın Yüksek Mahkeme Başkanı olarak görev yapan Şefik, Türk Ajansı Kıbrıs’a (TAK) verdiği veda röportajında, “Emekli oluyorum ama hukukçu kimliğim devam edecek. 21 yaşından beri bu mesleğin içindeyim, kopma olanağım yok” diyerek çalışma fırsatı bulduğu meslektaşlarına ve mahkeme çalışanlarına teşekkür etti.

Yargıç olarak devam edilse belki de bu mesleğin daha uzun yıllar yapılabileceğini, yurt dışındaki yargıçların 70-80 yaşına kadar çalıştığını söyleyen Şefik, sadece hukukla değil idari görevlerle de ilgilenmenin insanı yorduğunu ifade etti.

-“Her şeyin bir yaşı var…”

Şefik, “Daha önce, ‘Emekli olunca ne yapacağım’ diye düşünürdüm. Şimdi yorgun ve dinlenmeye ihtiyacım olduğunu hissederim. Bir yaştan sonra eski temponuzda devam etmekte zorlanırsınız, eski temponuza ayak uydurmaya çalıştığınız için daha da yorulursunuz…Her şeyin bir yaşı var” dedi.

Önceki açıklamalarında olduğu gibi dava sayısının çok olduğunu, yargıç sayısının artırılması gerektiğini yineleyen Şefik, “Günlük dava listesi, bir kişinin görevini layığıyla yerine getirebileceği sayının çok üzerinde” diye konuştu.

-“Özelikle cezaevinde uzun süredir bekleyen hükümsüz tutuklularla ilgili şikayetler alıyoruz”

Şefik, henüz sonuçlanmayan ceza davaları, özelikle cezaevinde uzun süredir bekleyen hükümsüz tutuklularla ilgili şikayetler aldıklarını da kaydederek, “Duruşmalar uzayarak devam ediyor. Heyetin zaman verme olanağı yok. Hukuken hiçbir dayanak olmamasına rağmen bazı avukatlar ceza mahkemelerinin kararlarından sonra istinafa gitmekte ısrarlı olabiliyor” dedi.

Küçük ölçekli hukuk davalarını ve trafik ceza davalarını bilgisayar ortamında fiili dosya olmaksızın çözme hedefinde olduklarını belirten Şefik, bunun için tarayıcıları aldıklarını, veri deposunun da temin edildiğini ancak kurulum konusunda bazı teknik sorunlar yaşandığını söyledi.

Yüksek Seçim Kurulu aracılığıyla 6 seçim yönettiğinin hatırlatılması üzerine Narin Ferdi Şefik, “Seçim yükümüzü artırır mı, evet ama seçimlerin yargının kontrolünde olması gerektiğini düşünürüm” diye konuştu.

-“ Ben umudumu hiçbir zaman yitirmem… Genç nesilden beklentim yüksek”

“Ben umudumu hiçbir zaman yitirmem. Gayret göstermek isteyenler olduğu müddetçe ilerleme sağlanır” diyen Şefik, genç nesilden beklentisinin yüksek olduğunu kaydederek şöyle devam etti:

“Teknoloji bizim meslek sahibi olduğumuz dönemde bu kadar gelişmiş değildi. Biz de gelişmelere bir yere kadar hâkim olabildik. Şimdiki dönem farklı. ‘Bir haftaya hazır olur’ diye düşündüğüm rapor ertesi gün önüme geldi. Bu durum beni mutlu eder, gençleri takdir ederim. Genç nesil teknolojiyle çoğu işlemi süratlendirecek.”

Adliye Kurulu bünyesinde daha güçlü kadrolarla yargıdaki işlemlerin çok daha seri şekilde yapılabileceğini belirten Şefik, Adalet Bakanlığı’nın yargı bağımsızlığını tehlikeye atabileceği görüşünü de yineledi.

-“Trafik bizim ne kadar kural tanımaz olduğumuzun en büyük göstergesi”

Şefik, toplumdaki her soruna yargının merhem olamayacağını da ifade ederek, “Kural tanımıyoruz. Trafik bizim ne kadar kural tanımaz olduğumuzun en büyük göstergesidir. Tanıdığı vasıtasıyla her işi yaptırabileceğini, sorumluluklarından kaçabileceğini, hatta yaptığı yolsuzluğun örtbas edilebileceğini düşünen insanlarımız var hala” diye konuştu.

Son dönemde yürütülen diploma soruşturmasının sorulması üzerine Şefik, “Umarım geçersiz/sahte diploma konusu ile ilgili kişiler deşifre olurlar ve suç işlediğinizde, yanlış yaptığınızda kim olursanız olun bunun yanınıza kalmayacağı gerçeği bir kez daha anlaşılır. Bizim ülke koşullarında başarı gösterebileceğimiz alanlar sınırlıdır. Eğitim de bunların en önemlilerinden biridir. Bu alanı da kendi elimizle mahvedersek toplumla en büyük kötülüğü yapmış oluruz” dedi.

-        “Ümitsiz olduğumuz takdirde işin ucu tamamen kaçar”

Çocukları ve torunlarıyla bu ülkede yaşamaya devam edeceğini, insanın yaşadığı ülkenin en düzgün yer olmasını istediğini söyleyen Şefik, şöyle devam etti:

“Önem verdiğimiz hususlar değişti, birbirimize verdiğimiz değer azaldı. En önde gelen ve en fazla korunmasına özen gösterilen şey kişisel menfaat oldu. Yanlışların düzeltilmesine el birliğiyle yardımcı olmamız gerektiğini düşünürüm. Bazı eğitimler küçük yaşta alınmalı. Kurallara uymak, kavgadan değil uzlaşıdan yana ve saygılı olmak… Gördüğümüz eksiklikleri ve yanlışları çocuklara anlatarak yolumuza devam edersek onların toplumu değiştirebileceğine inanırım. Ümitsiz olduğumuz takdirde işin ucu tamamen kaçar…Düzgün insanlarla doğru neticeye varılabilir.”

-        Annesinin “Altın bilezik şarttır” telkini

Veda röportajında gençlere de mesajlar veren Narin Ferdi Şefik, bu mesleği nasıl seçtiği, hangi süreçlerden geçtiğiyle ilgili soruları da yanıtladı.

Döviz kurlarında bugün! Döviz kurlarında bugün!

Ailenin tek çocuğu olduğunu, “Kendi ayaklarının üzerinde durmalısın” nasihatiyle yetiştirildiğini söyleyen Şefik, bir tanıdıklarının hayat hikayesi üzerinden annesinin ona “Altın bilezik şarttır” telkini verdiğini de ifade etti.

-        “Annemle 48 saat konuşmadım”

Toplumlararası olaylar nedeniyle 1974’te Güney’de kalan İngiliz Okulu’na devam edemediğini, liseyi okumak için 1955’ten beri Londra’da yaşayan anneannesi ve dedesinin yanına gitme planı yaptığını söyleyen Şefik, şöyle devam etti:

“Her şey ayarlandı. Gemiyle Mersin’e, Mersin’den uçakla İstanbul’a oradan Londra’ya uçacaktık. Bir gece önce annem ‘böyle bir ortamda babanı burada bırakıp gidemem, seni de götüremem’ dedi. 1974 sonrasıydı ve hayat henüz rayına oturmamıştı. ‘Benim okumam lazım, altın bileziğe ne oldu anne?’ dedim. ‘Sen yanımızda ol da çözeriz’ gibi bir cevap verdi. 48 saat ona konuşmadım. Ne kadar zaman sonra hatırlamam ama Londra’ya tanıdıklarımızla birlikte ve ailecek gittik. Beni yerleştirdikleri okulun merdivenlerden inip annemle babama veda ettiğimi hatırlarım. Yatılı okudum. Londra’da okumamı anneannem, dedem ve dayımın orada olmasına borçluyum.”

-        “Matematik mi, hukuk mu?... Tereddüdüm kısa sürdü, mesleğimi çok sevdim. Hiç de pişmanlık hissetmedim”

Üniversitede matematik okumak istediğini, sayılarla arasının çok iyi olduğunu söyleyen Şefik, o dönem matematik okursa sadece öğretmen olabileceğini, sabırlı olmadığından kendinde bu kapasiteyi görmediğini ifade ederek, şunları ekledi:

“Matematik için Cambridge Girton College’e mi, hukuk için Londra Üniversitesi-King’s College’e mi gideyim ikileminde kaldım. Ailemizde ve çevremizde çok hukukçu vardı. Hukuk saygı gören bir meslekti ve o yıllarda ailenin tavsiyeleri gençler tarafından daha fazla kabul görürdü. Ailemin etkisi ağır bastı, hukuku tercih ettim. Derse girdiğiğmide beyaz tahtada bizden önceki dersten kalma rakamları gördüğümde ‘Niçin hukuk seçtim ki’ dediğimi hatırlarım. Tereddüdüm kısa sürdü, mesleğimi çok sevdim. Hiç de pişmanlık hissetmedim.”

-        Yüksek Mahkeme’deki istinaf davası ve heyecanı geçsin diye verilen Polo

1980’da Londra Üniversitesi-King’s College’den mezun olduğunu, 1981’de Gray’s Inn’den Barrister-at-Law payesini aldığını ve Kasım 1981’de Lefkoşa Barosu’na kaydolduğunu söyleyen Narin Ferdi Şefik, avukatlıkta 5 yılı doldurmadan kendisine Yüksek Mahkeme’deki istinaf davasına çıkma fırsatı verildiğini, bunun meslek açısından önemli ve heyecan verici olduğunu ifade etti.

Şefik, merhum yargıçlardan birinin ona heyecanı geçsin diye “polo” şeker verdiğini gülümseyerek anımsadı.

Her davada heyecan duyduğunu da söyleyen Şefik, “Bence bu hepimizde var. Her bir dava, duruşma, sınav gibidir ve eksiksiz hazırlanmanızı gerektirir. Mesleğimizin en büyük zorluğu da budur. Her davaya gireceğinizde sınava girecek gibi heyecanlanırsınız” dedi.

-         “Dava öncesi aklıma bir şey takılırsa gece kalkıp notlarıma bakardım”

Avukatların çalışma saatlerinin uzun olduğunu, başarılı avukatların da geç saatlere kadar çalıştığını gözlemlediğini söyleyen Narin Ferdi Şefik, kendisiyle ilgili de şu örneği verdi:

“Dosyaları, davada kullanacağım kitapları arabamın bagajına koyardım. Gece uyanırsam ve ertesi gün olacak davayla ilgili aklıma bir şey takılırsa inip garajda notlarıma bakardım. Bu meslekte heyecan var, çalışma var. Zamanınızın çoğunu harcayacağınız bir meslek için sevgi şarttır, mutlu değilseniz ne verimli ne de mutlu olursunuz.”

 “Genç meslektaşlarınızda bu heyecanı görebiliyor musunuz?” sorusunu “Evet” diye yanıtlayan Şefik şöyle devam etti:

“Yargıtay’da olduğum dönemde bu mesleğe meraklı olanları çok rahat görebilir, istinaf için ne kadar çaba sarf ettiklerini, araştırma yaptıklarını değerlendirebilirdim. Mesela böyle bir davada arkadaşlarla birbirimize bakarak ‘bu genç kimdir’ diye sorduk. İlk defa karşılaşmış ve müthiş bulmuştuk. O avukat şimdi kıdemli yargıçlarımızdan biri oldu.

Biliyorsunuz, yargıçlık için müracaat ve mülakat vardır, sınav yoktur. O nedenle münhallerde daha fazla Yargıtay’da oturan arkadaşlara söz hakkı veririz çünkü avukatlarımızı en iyi değerlendirebilecekler onlardır.”

-        “Stajyer ordusuyla karşı karşıyayız. Avukat sayısı çok arttı”

Yıllar içinde meslekte bazı erozyonlar gözlemlediğini de ifade eden Narin Ferdi Şefik, “Stajyer ordusuyla karşı karşıyayız. Avukat sayısı çok arttı, davaya girip dosyasına vakıf olmayan avukatlar var. Bence mesleğine saygısı olmayan kişinin kendisine saygı çerçevesinde davranılmasını beklememesi gerek. İlkem budur ve bence bu sadece bizim için değil her meslek için geçerlidir. Gerçekten sevenlerin bu mesleğe devam etmesi gerek” diye konuştu.

“Meslek hayatında iz bırakan dönem hangisiydi” sorusuna da yanıt veren Şefik, Lefkoşa Kaza Mahkemesi Başkanlığı dönemine işaret ederek, ülkenin en önemli davalarının burada görüldüğünü anımsattı.  Şefik, “Bankaların tasfiye süreci en fazla hafızamda kalan dönemdir. Daha önce karşılaşmadığımız tür davalarla o dönemde karşılaşmıştık” dedi.

-        “Babamın ve eşimin acısıyla baş edebilmemi mesleğe borçluyum… Yıllardır tek dayanağımız annem”

37 senesi yargıçlıkta hukukta 43 sene geçirdiğini kaydeden Şefik, “Acılar da sevinçler de bu meslekte geçti” diyen Şefik, üzüntüsünü unutmak için de hep işine sarıldığını anlattı.

“Babamı kaybettiğimde 27 yaşındaydım. Evdeki travmatik ortamdan kaçıp mesleğime sığınırdım. Eşimi (Başsavcı Yardımcısı Mehmet Şefik) kaybettiğimde de gençtim. Ali 18, Macit 10 yaşında olmamışlardı. Her iki acıyla baş edebilmemi mesleğime, mesleğimde rahat ilerleyebilmemi de anneme borçluyum. Özellikle eşimin vefatından sonra hep bana destek oldu… Arka planda hep o vardı, çocuklarla hep o ilgilendi. Özel hayatımdaki mesuliyetlerimi devralarak meslek hayatımda ilerleyebilmeme yardımcı oldu.”

Merhum eşi gibi oğlu Macit Şefik’in de meslektaşı olduğunun ifade edilmesi üzerine Şefik, “Oğlumun mühendis olmasını isterdim ama o ‘Doğduğumdan beri bu evde hukukçular var, ben de hukukçu olacağım’ dedi. ‘Narin buraya kadar, bu onun hayatıdır, onun seçimdir’ dedim ve geri durmam gerektiğini idrak ettim. Macit, mesleğini severek sürdürüyor. Bunu görmek de beni mutlu ediyor” diye konuştu.

-        “Dinlenmeye vakit ayıracağım….”

Emeklilik planlarının sorulması üzerine de Narin Ferdi Şefik, önce dinlenmeye vakit ayıracağını ve bol bol da kitap okuyacağını söyledi.

Şefik, pandemiden sonra sadece bir kez görevli olarak yurt dışına çıkabildiğini belirterek, yurtdışı için de plan yapacağını kaydetti.

Röportajı tamamlarken, yargıdaki gelişmelerin her zaman takipçisi olacağını da belirten Şefik, “Çok güzel çalışan bir web sayfamız var.  Yüksek Mahkeme’nin kararlarını oradan takip edeceğim. Yargıyla ilgili herhangi bir zaman destek ihtiyacı olursa vermeye de hazır olacağım” dedi.

-        Yeni Yüksek Mahkeme Başkanı Özerdağ, perşembe günü yemin ederek görevine başlayacak

21 yaşındayken Lefkoşa Barosu’na kaydolan, 5 yılda yargıç tayin edilen, ardından Kıdemli Yargıçlığa, Kaza Mahkemesi Başkanlığı’na ve Yüksek Mahkeme Yargıçlığına atanan Şefik, 2015’ten bu yana sürdürdüğü Yüksek Mahkeme Başkanlığı görevinde 6 seçime başkanlık etti.

Yüksek Mahkeme Başkanlığı nedeniyle Yüksek Adliye Kurulu Başkanı ve Yüksek Seçim Kurulu başkanı görevlerini de yürüten Şefik, Şafak Öneri’den aldığı Yüksek Mahkeme Başkanlığı görevini Yüksek Mahkeme Yargıcı Bertan Özerdağ’a devredecek.

Narin Ferdi Şefik'in 15 Mayıs'ta yaş haddinden emekliye ayrılacak olmasıyla Yüksek Adliye Kurulu kararıyla Yüksek Mahkeme Başkanlığı’na seçilen Bertan Özerdağ 16 Mayıs Perşembe günü saat 15.30’da Cumhurbaşkanlığı’nda yemin ederek görevine başlayacak.

Haber: Rahme Çiftçioğlu

Fotoğraf: Mehmet Kara 

Editör: Haber Merkezi