Bugün ülkenin bel kemiği olan Sağlık sektörü can çekişiyor. Her defasında dile getirsek de maalesef ki bakanın çok da umurunda değil.

Ülke kangren oldu. Sağlık sistemi çöktü ama kimin umurunda…

Yakın Doğu Üniversitesi ile bağlarını çok da tasvip etmediğim bir açıklama ile kopardı. Aslında her ne olursa olsun kurumlardan öte düşünülmesi gereken insan sağlığıdır. Yakın Doğu Üniversitesi Kıbrıs’ta yaşayan herkesin kolayca ulaşım sağlayabileceği, tedavi olduktan sonra da kolayca evine dönebileceği bir üniversite. Eğer Sağlık Bakanlığı hastaları Türkiye’de tedavi görmek adına zorlarsa bu hastalar çok büyük sorunlarla karşılaşacaktır.

Yaşanacak sorunların en başında hastası ile gitmek zorunda kalan refakatçi yaşayacaktır. Türkiye’de su içseniz dahi paradır. Attığınız her adım paradır. Türkiye gibi büyük yerde yaşayacağınız sorunlarla burada yaşayacağınız sorunlar bir değildir. Alışmadığınız her ortamda her şey sorun olur. Siz bir taraftan canınız ile savaşırken diğer taraftan maddi giderleriniz artar… Ama bunu maalesef Bakan koltuğunda oturan kişilerden anlamasını beklerken hiç oralı olmayıp, anlamamaları üzücüdür.

Sayın bakan aynada önce kendine bakacak, sonra başkasına kusur bulacaktır.

Hastanelerimiz artık Kıbrıslılara hizmet vermiyor. Bugün en köklü hastanemiz başkente yakışır bir hastane değildir. Bir zamanlar Lefkoşa’nın tek ve güvenilir Hastanesi şimdilerde utanılacak durumdadır. Zaten o yüzdendir ki ülkemiz özel hastanelerle dolup taşmıştır.

Ne doğru dürüst bir sistemi, ne yatağı ve sandalyesi ne çalışır kliması ne çarşafı ne havlusu… içerisinde kurulduğu günden kalma yataklarla hizmet veren bir hastaneden ne beklersiniz. Gelişen teknolojiden bihaber olan Sağlık Bakanlığı uzaktan izlediği Hastane için nasıl bir proje üretecek çok merak ediyorum.
Bu hastanenin kalkınması ve eski güvenirliğini sağlaması adına birtakım adımlar atılmalıdır. Acil servisinden tutun da ameliyat odalarına kadar vahim durumda olan Hastane’yi kim nasıl adam edecek bilemem ama öncelikle Kanser tedavisi gören hastaların yattıkları odalardaki rezil duruma umarım en erken zamanda çare bulurlar. Nenemin zamanından kalma vantilatörlerle hastalar yatakta canı ile uğraşacağına sıcakla uğraşmaya başladı. Bozulan, kırılan, dökülen olduğu yerde kalıyor. Kimse el atmıyor. Kimsenin umurunda olmayan bu insanlar benim umurumdadır.

Sayın Bakan deri koltuğunda, klimalı odasında kahvesini yudumlarken o insanlar bozuk klimanın yarattığı sıcak ve çekilmez ortamda, demir yatağa bağlı kalmak zorundadır. Kimsenin umurunda olmaya bilir ama bu insanlık ayıbıdır. Yazıktır, günahtır.

Peki Sayın Bakan, canı için yaşam savaşı veren hastalarınıza layık gördüğünüz sağlık sistemi bu mu? Lütfen açıklayınız…