Müziğe olan tutkusunu daha çocuk yaşta hayatının merkezine yerleştirerek piyano başına oturup notaların dilini konuşmaya başlayan Kıbrıslı Türk Konser Piyanisti Rüya Taner, müzisyen bir ailenin kızı olarak sanatla örülü bir yaşamın kapılarını erken yaşta araladı.
Sanat yolculuğunda önce Ankara Devlet Konservatuvarı, ardından müziğin köklü adreslerinden Guildhall Müzik ve Drama Okulu’nda aldığı eğitimlerle önemli bir mesafe kateden Taner, henüz 17 yaşındayken dünyanın en prestijli konser salonlarında sahne alarak büyük beğeni kazandı.
Tek bir sınav hakkıyla girdiği sınavı başarıyla geçerek “Konser Piyanisti” unvanını kazanan Taner, bu başarının yalnızca kişisel değil, ülkesini sanat yoluyla temsil etme sorumluluğunu da beraberinde getirdiğini ifade etti.
Sahne ışıkları altında parlayan ancak KKTC’nin uluslararası alanda tanınmamasından kaynaklanan zorluklarla da mücadele eden Taner, müziğe olan tutkusunu ve sanat yolculuğunu Türk Ajansı Kıbrıs’a (TAK) anlattı.
KKTC’nin uluslararası platformlarda tanınmamasından doğan eksikliği konserleriyle kapatmaya çalıştığını ve hâlâ bu yönde çaba gösterdiğini vurgulayan Taner, “Bu kolay bir yol değil ama ben bir Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sanatçısı olarak çıktığım bu yolda başka türlüsü zaten düşünülemezdi” sözleriyle duruşunu ortaya koydu.
“Müziğe dair içimde hâlâ yapmak istediğim çok şey var. Bazen kendimi yolun başındaymışım gibi hissediyorum” diyerek müziğe olan tutkusunu dile getiren Taner, genç yeteneklere seslenerek, “Bu çok uzun bir yol... Ama özveriyle, sabırla ve disiplinle yürürseniz, bir o kadar da keyifli bir yol. Asla yılmayın” diye konuştu.
-Müzisyen bir ailenin mirası
Müzik eğitimine çok küçük yaşlarda başladığını anlatan Rüya Taner, müzisyen bir ailede büyümenin kendisi için büyük bir şans olduğunu belirtti. “Ortam zaten hazırdı” diyen Taner, büyükbabası Zeki Taner’in bugünkü Güvenlik Kuvvetleri Bandosu’nun temellerini attığını, babası Yılmaz Taner’in ise orkestra şefi ve eğitmen olarak görev yaptığını aktardı.
“En büyük şansım babam Yılmaz Taner gibi bir müzisyenle aynı çatı altında büyümekti” diyen Taner, bu süreçte adeta bir atlet gibi disiplinle çalıştığını vurguladı.
“Yaşım çok küçüktü ve bu disipline girmek benim için hiç kolay olmadı” diyen Taner, “O yıllarda herkes dışarıda oynuyordu. Bahçede koşuşturan arkadaşlarımı duyduğumda, ‘Benim zorum ne? Neden içerideyim?’ diye düşündüğüm anları hatırlıyorum” sözleriyle çocuk yaşta yaşadığı iç mücadelenin altını çizdi.
“Bu yolda özveri ve disiplin şart. Bunları olumsuz anlamda söylemiyorum; aksine, başarıya giden yolun doğası bu” diyerek müziğe adanmışlığın ne denli emek gerektirdiğini ortaya koyan Taner, bugün kendi öğrencileriyle çalışırken, disiplinin küçük yaşta kazanılmasının ne kadar hayati olduğunu bir kez daha gördüğünü ifade etti.
Sahneye çıkmanın tarifsiz bir mutluluk olduğunu belirten Taner, bu başarının özveri ve sorumlulukla mümkün olduğuna da vurgu yaptı.
-Disiplinle şekillenen bir eğitim yolculuğu
Küçük yaşta başladığı müzik eğitimiyle ilgili bilgi veren Taner, henüz yedi yaşında Ankara Devlet Konservatuvarı’nda Prof. Mithat Fenmen ile çalışmaya başladığını, hocasının vefatından sonra bir süre Tulga Çetiz ile çalışmalarına devam ettiğini anlattı.
Ailesinin planladığı Ankara dönüşünün, Eğitim Bakanı merhum Ahmet Atamsoy’un babasına yaptığı teklif sonrası değiştiğini belirten Taner, Londra’daki Eğitim ve Kültür Ataşeliği göreviyle İngiltere’ye taşındıklarını ve “Çok Yetenekli Çocuklar Yasası” kapsamında devlet bursu kazanan ilk kişi olarak Guildhall Müzik ve Drama Okulu’nda eğitimine devam ettiğini aktardı.
11 yaşında gittiği İngiltere’de dil bilmemesinin ve ailesinden uzak kalmanın kendisi için zorlayıcı olduğunu kaydeden Taner, piyano yeteneği sayesinde bu süreci atlattığını ve kısa sürede dikkat çekerek okulunda “müzik kaptanı” seçildiğini söyledi.
-Tekrarı olmayan sınavda “Konser Piyanisti” unvanı
Eğitiminin devamında Purcell Müzik Okulu’nda eğitim gördüğünü ve burada GCSE ile A-Level eğitimini tamamladıktan sonra Guildhall Müzik ve Drama Okulu’nun üniversite bölümüne kabul edildiğini belirten Taner, dört yıllık lisans ve iki yıllık yüksek lisans eğitiminin ardından yalnızca bir kez girilebilen ve tekrarı olmayan özel bir sınavı geçerek “Konser Piyanisti” unvanını kazandığını ifade etti.
Eğitimi süresince İngiltere genelinde düzenlenen yarışmalarda birincilikler elde ettiğini ve özellikle Mozart ile Liszt yorumlarıyla öne çıktığını söyleyen Taner, bu sürecin ardından Wigmore Hall, St. John’s Smith Square ve Fairfield Hall gibi ünlü konser salonlarında sahne almaya başladığını belirtti.