41 evet oyuna karşılık, 2 ret!

Etti 43…

Bizim meclis 50 vekillik değil miydi?

Geriye kalan 7 vekil neredeydi?

Mazeretli miydiler?

Kamu görevlilerini görevi başına çağırarak, çağrılan kamu görevlilerinin görevi başına gelmemesi halinde cezai müeyyide uygulanacağı tehditlerini savuran makamlar, siyasi olan kamu görevlileri için de bir yaptırım düşünmüşler midir dersiniz?

O 7 vekilin isimleri ve mazeretlerini bilmek hakkımız değil mi?

***

Çifte standartların ana vatanı olabilecek kadar ahbap çavuş ilişkilerine bağlı devam eden yaşamlarımızda kim bilir daha nelere şahit olacağız…

Oysa biz hastanelerden gelen haberler istiyoruz. Artık yeni hasta yok, kimse ölmedi, herkes ve her şey kontrol altında sözcüklerini duymak istiyoruz.

Bekleyişimiz korku içinde…

Huzursuz…

***

Yüksek sesle söylesek de söylemesek de; aslını bilmesek de bunun insan yapımı bir silah olduğunu da düşünmeden edemiyoruz değil mi?

Dünyanın kıt kaynaklarını paylaşmak zorunda kalacak nüfusun da azalması gerekiyor, kaynakların yoğun olduğu bölgelerde senelerdir fakirleştirilmiş insanların kendilerini ve bağışıklık sistemlerini gözetemeyişlerinden faydalanılması gerekiyor. Öyle değil mi?

Çünkü dünya üzerinde hükümdarlık kurmaya çalışan medeniyetler bazılarının yaşamaya, bazılarının ise sadece ölmeye hakkı olduğunu savunurlar.

Bu dünya genelinde de böyledir. Her bir toplumun kendi içinde de…

Hatta KKTC’de bile öyle.

Bazısı bu süreçten daha sağlıklı, daha saygın, daha zengin, daha… çıkacak… Bazıları ise saygınlığını yitirecek, kaynaklarını yitirecek veya canını yitirecek…

Masal gibi değil mi?

Her şey bir yarasacıktan çıktı… Mutasyona uğrayarak buralara kadar ulaştı.

İnsanlık ne kadar da aciz…

***

Bu işi bilenler ve toplumlarını gerçekten korumaya çalışan devletler, bir yandan virüs ile mücadelenin yollarını sorgularken, diğer yandan virüsün bulaşma hızını nasıl azaltacaklarını hesaplamaya çalışıyorlar.

Dağılım azalırsa hastanelere başvuru da azalacak. Kaç kişiye bulaşacağı zaten belli diyorlar. Her halükarda dünya üzerindeki %80 insan bunu yaşayacak ancak sadece %6’sı ölecek diyorlar. Bulaşma hızını azaltmanın tek yolu ise temastan kaçınmak ve izole olmak diyorlar. Öyle olunca hastanelere başvurma yoğunluğu azalacak. Ve sağlık hizmetine erişimde kalite belli bir seviyenin üzerinde kalabilecek diyorlar.

Düşünün dünya alem neyi hesaplıyor biz seçim erteleme derdine düşerken…

***

Marketleri bile disiplin altına alamayan bizler, doktorunu bile korumaktan aciz bir Güney Kıbrıs ve daha Kıbrıslıları diğer bir çok toplum gibi haritadan silmeye yüz tutan etkili COVİD-19…

***

Sonuç mecliste bir araya gelemeyen muhterem vekillerimiz, seçim için toplanabildiklerince toplandılar. Akıncı’yı köşesine oturtup, 6 ay daha otur orda mesajını verip, susturan hükümet yetkilileri kendi aralarında da uzlaşımsız bir şekilde yaşamlarını sürdürerek; hala daha verebildikleri tek mesaj olan toplaşmayın, elinizi yıkayın, sokağa mecbur kalmadıkça çıkmayın demeye devam edecekler besbelli…

***

Sonuç: Sessiz sedasız içimizde gezinerek en zayıflarımızı ele geçirmeye çalışan sinsi bir yok edici güç…

Biz yine kendi başımızın çaresine bakmaya çalışan zavallılar.

Çin bilmem kaç milyar nüfusu ile sorunu çözerken, biz kala kala 300 bin bile kalmamışken kendimizi idare etmekten aciz bir halde bekleşiyoruz.

Sahi: Anavatan’a ne oldu?

Hiç kimse bahsetmiyor onun desteğinden bu aralar değil mi? Ne de olsa kelin ilacı olsa başına sürerdi…

Bir kez daha söylemek istiyorum.

Bu işten kurtulmanın yöntemi bu değil.

Biz siyasetçi kavgası görmek de istemiyoruz, TV’lerde bizi sakinleştirmeye çalışan politikacılar da istemiyoruz.

Net duruş istiyoruz…

Dr. Çiğdem DÜRÜST