Dünkü yazımıza istinaden Kooperatif İşleri Dairesi ve ilgili mukayyitlikten görüş geldi.

Mukayyitlik şu anda kayıtlı olan 212 kooperatifin her türlü sevk ve idaresinin denetiminin kendileri tarafından yapıldığını,

212 kayıtlı kooperatifte üye olarak bulunan yaklaşık 15000 kişinin aileleri ile birlikte 45000 kişiye tekabül ettiğini ve bu üyelerin aş ve iş yönünde çalışmalarının sorun ve sorumluluklarının bu konuyu barındırıyor olduğunu;

Şu anda Cumhuriyet Meclisi’nde görüşülmekte olan Tüketici Kredileri Yasa Önerisi ile yapılmaya çalışılan değişikliklere karşı olduklarını ve bunu ilgili yasanın görüşüldüğü Ad-hoc komitede bu görüşlerini belirtmiş olduklarını;

Kooperatif üyeleri ile bu imkanlardan faydalananların tüketici olarak değil bağlı bulundukları kooperatiflerin ortakları olarak görülmesinin doğru olacağını vurguladıklarını ifade ediyorlar.

Mukayyitlik bu durumun Fasıl 114’ü sulandırarak mukayyitlik otoritesinde boşluk yaratacağını ve kooperatiflerin çıkmaza/açmaza sevkedilme tehlikesi yaratacağını dillendirmiştir.

Hal böyle olunca, Kooperatif İşleri Mukayyitliğinin dahi itiraz ettiği bu değişikliği kim ne için istemektedir?

Burada amaçlanan her ne ise ulaşılmaya çalışılanesas hedef Kıbrıs Türk halkının öz değerleri ile mi bağlantılıdır? Bununla ne alıp veremedikleri olabilir?

Tüm kendi iştiraklerimizi birer birer iflasa ve feshe yönlendiren zihniyetin,kooperatiflerimize kafayı takmış olması mümkün müdür?

Eğer öyle ise bu hususta kim nasıl çalışmayı planlamaktadır?

Meclisteki vekiller bizim vekillerimiz olduğuna göre alt komitelerden meclis genel kuruluna kadar gereken sorumluluğu kim gösterecektir.

Bankacılık ile ilgili düzenlenmesi gereken, tüketiciyi korumak zorunda olan bir devlet görüntüsüne ihtiyacımız olduğunu zaten yıllardır tartışıyor olduğumuz halde yine de zaman zaman bankalar tarafından alınan karların nerede ise akla sığmayan tefecilik mantığıyla çalıştığının farkındayız. Bunun Merkez Bankası tarafından denetlenmesinde elbette sakınca yoktur. “Kendi Merkez Bankamız(!)” olmuş olsaydı çok daha şık olurdu elbette…

Lakin kooperatifçilik mantığından kopmamak, dahası kooperatif anlayışımızın hem kültürel hem de tarihsel geleneğimizde yer alan birişleyiş olduğunu da unutmadan, bunun geliştirilmesi yerine çöküşe yol açacak bir mantıkla çalışılması akıl alır gibi değildir.

Gelin görün ki bunun medya aracılığıyla tartışılmaya başlanması yine tehdit içermekte olan bir işleyişin kıyısında olduğumuza işaret ediyor olabilir

İşte politikacılarımızın yurtseverliklerini açıkça ortaya koyabilecekleri zamanlardan biri daha.

Ya yok sayıp “Başka yolumuz yoktu.Mecliste oylama esnasında azınlıkta kaldık.Ne yapalım?” şeklinde alışık olduğumuz bir mantığa bürünecekler, ya da kıpırdanacaklar!

Dr. Çiğdem DÜRÜST