2002’den beri mi?

Değil tabi ama biz miadı oradan alalım.

İstikrarsızlık!

Seçmen olarak da seçilenler olarak da ancak sonuç gördüğünüz gibi mahvı hazırlayan bir köprüye dönüştü.

Seçmen olarak seçilmişleri cezalandıracağız diye ya da en azından kendi işimize yarayacak birileri gelsin diye verdiğimiz kararlar veya sandığı reddetme, sandığı boykot etme kararlarımızdan dolayı bu hallere geldik.

Kızıyoruz!

Ancak kızmak terk etmekle sonuçlandığında vazgeçmek demektir…

***

Başbakan komitelerde 21’e karşılık 27 vekilin hakettiği yeri kazanmasını sağlayacak dediğinde kızılacak hiçbir şey yok ki.

Sistemi de sistemsizliği de demokrasilerde yönetilenler belirler. Verdiğimiz oylarla seçtiklerimizin yönelimlerini de önceliklerini de halka ne kadar yakın ya da halktan ne kadar kopuk olacaklarını da biz belirleriz!

Olmadı diye değiştiriyorsak, gelenden ne beklendiği açıkça bilinmeli, takibi yapılmalı!

Yok eğer sadece benim işim dönsün gerisini boş vereyim şeklinde bir çerçeve yaratılırsa, sonuç şu an gibi hatta daha ileri olabilir.

Her kızgınlıkla vazgeçme, kendi çocuklarımızın geleceğini karanlığa atmaktır.

***

Şikayet eden muhalefet vekillerini de bu sebeple anlayamıyorum: Halk içi verilen mücadeleniz, halkı bilgilendirme, bilinçlendirme seviyeleriniz ve iktidarda bulunduğunuz süreçlerde neler olup bittiğini açıklamaya, hazmetmeye ve düzeltmeye ihtiyacınız olduğu özeleştirisi de yapabiliyor musunuz beyler?

Çok yakınınızdaki zümreye bakmayın. Yetmez. Unutmayın en az sizin kadar kör veya menfaatleri için dalkavukluk ediyor olma ihtimalleri de aklınızda olsun. Halk mecliste yapılan gösterilere artık kanmıyor. Görmüyor musunuz?

Sütten ağzımız yandı. Yoğurdu üfleyerek yiyeceğiz.

***

2002’den bu yana3 kez referandum yapıldı. Bunların 2’si anayasayı değiştirmeye yönelikti. Ve muhalefet de iktidar da bun referandumlardan bir cevap aldı. Anlamamışsa, referandumu zül olarak gördü demektir. Bu da halkın ve seçmenin gayesini anlamamış demektir.

Fütursuzluğun fark edilmemesi, seçmenin de seçilenin de işine gelmeyeni göz ardı etmesinden ders çıkarmadık. Farkında mıyız?

***

Biliyoruz: Seçimlere kazanmak için girilir.

Şimdi yaşananseçim tartışmalarında UBP’nin iktidarı yitirmeyi göze alacağını düşünerek seçim tarihi ile ilgili tartışmaları büyütmekten daha anlamsız bir şey yok içinde bulunduğumuz günlerde.

Muhalefetin çok iyi çalışması şart!

UBP de kurultayını tamamlayacak ve iktidar için çabalayacak. Vazgeçip gitmesini, meydanı boş bırakmasını beklemiyorsunuz değil mi?

Eğer bu süreçte özellikle UBP’nin başarısız olduğunu vurgularsanız, zaten kaybetmiş olursunuz. Neden başarısız olduğu ve bunun çözümünün ne olduğunu ortaya koyun. Yerine getirebileceğiniz sözler verin, taahhüt edin ve yerine getirin. Bakın siyaset de siyasetçi de nasıl güven tazeleyecek!

Aksi takdirde mevcut durum önce şu anda muhalif olanları götürecek.

Silkelenip kendine gelmek için ne kadar fırsat kaçırıldı bugüne dek. Nasıl çaresiz bir görüntü sergiliyor sol Kıbrıs’ın kuzeyinde.

***

Halk siyasetçiyi kişisel olarak koltuk sevdasına düşmüş insancıklar olarak görüyor tümünüzü şu anda…

Bunu temizlemek için önünüzde fırsat var. Belki de en verimli dönemdeyiz şu anda…

Yeter ki akıl yolu bulunsun. Uygulama çiğ süt emen insan dışında, hümanist, demokratik ve çağdaş bir mantıkla toplumcu olsun.

Gösterin işte.
Hodri meydan diyor halk.

***

Seçim spor müsabakası değildir. Skorlarınız seçim sonuçları değil icraatlarınızdır.

Yoksa 50 yıl daha biz, biz olamayız!

Bizden söylemesi

DR. Çiğdem DÜRÜST