Kıbrıs sorunun çözümü dendiğinde ben seyahat özgürlüğümün kendi kimliğim ile yapılasını anlıyorum!

Kıbrıslı Türk ticaretinin başka aracılara ihtiyaç duyulmadan gerçekleşebileceği koşulların oluşmasını anlıyorum!

Başta gençlerimizin ve çocuklarımızı olmak üzere eğitim haklarımızın uluslararası kriterlere göre değerlendirilebildiği bir ortam hayal ediyorum!

Spor alanında gelişimin ve uluslararası temasların gerçekleşebileceği, uluslararası arenada sporcularımızın yeteneklerini kullanabilecekleri, gelişime katkı sağlayıp gelişimden faydalanabilecekleri bir ortam düşünüyorum!

Kültürel etkinliklerde, tarihi, antropolojik, prehistorik ve tüm beşerî alanlarda uluslararası kaynakların kendi coğrafyamın tanınması, korunması geliştirilmesi yönünde kullanılabildiğini düşünüyorum!

Lakin eğer siz Kıbrıs sorununun çözümünden Kıbrıslı Rumlar ile yeniden savaşmak, Yunan Rum ikilisinin Türk ve Kıbrıslı arasındaki ilişki karşısında saldırgan ve zarar verici olunacağını düşünüyorsanız, iki toplumun birbirine zarar vereceğini hayal edip falcılık yapıyorsanız, sorun bizde değil sizdedir efendiler!

Çözümün ve barışın kime nasıl zarar verdiğini, yaşadığımız coğrafyada hem insana hem doğaya nasıl bir zarar vereceği hakkında biz olumlu düşünürken birileri olumsuz düşünüyorsa, bizim gibi olumlu düşünenlerden daha farklı çıkar müesseseleri peşinde olduklarını ister istemez hayal ederiz biz de…

Bize göre sizlerin gerçek üstü düşünceleri var ise; size göre bizlerin de gerçek üstü düşüncelerimiz galiba bunlar!

Öyle değil mi?

***

Çözümün rengi de şekli de faydası da zararı da ortada.

Başka toplumların, başka devletlerin nasıl faydalar göreceğini hesaba katıncaya kadar, bizlerin uğrayacağı zararı düşünerek hesaba katsanıza kardeşim!

Ya biz Kıbrıslı Türkler olarak yeterince lobi yapamıyoruz diyen Talat’ın üst düzey lobi anlayışına ek olarak toplumun nasıl kıvrandırıldığını, buradaki şişirme lüks ev ve araçların nüfusun kısıtlı bir kesimine ait olduğunu, taşıma nüfus ile taşıma ekonomiye mahkûm edilerek insan haklarının tehdit altında olduğu, sağlık ve hiçbir sosyal devlet hizmetinden yeterince faydalanamadığımızı ve adeta mahrumiyet şeklinde yaşamaya mahkûm edildiğimizi göstermemiz gerekiyor.

Dünyanın dikkatini siyasetçilerimiz çekemiyorsa aktivitelerimizle bilinçli entelektüel ve mücadeleci, çıkarlarını ön planda tutmanın toplumuna zarar vermek olduğunu kavrayanlar ile bir araya gelinmesi şarttır.

Var mısınız?

Kıbrıs sorunu ile büyüdük, Kıbrıs sorunu ile evlatlarımızı büyütüyoruz!

Torunlarımızı da bu sorunla büyütmeye bizleri mahkûm eden anlayışın bizi kuşatması ve köle gibi buna uyum sağlamamızı beklemesi enteresan değil mi?

Biz kaderimize boyun eğer gibi el yapımı, insan ürünü bir düşmanlıkla yaşamaya amenna demeye devam mı edeceğiz.

Dünya üzerindeki tüm kaynaklar tüm insanlık içindir.

Dünya üzerindeki tüm insanların yaşamdan her türlü payı eşit bir şekilde alması gerekir.

Bunun ahkamını kesenlere bunu hatırlatmak da zenginlik ve güç peşinde koşanlar bunu unutabilir.

Onların bize birşeyler vermesini beklemek elbette aptallık olacaktır. (Ya da daha nezaketli bir söylemle, akıllıca olmayacaktır.)

Bizim hakkımızı almak üzere harekete geçmemiz gerekir!

Birileri minik minik önümüze kırıntı atacak diye beklerken asıl hakkımız olanları kaçırdığımız fark edenler artık susmasın lütfen!

Susmayalım…

Dr. Çiğdem DÜRÜST