TAK'ın deneyimli ve başarılı muhabiri Özgül Mutluyakalı, Meclis Başkanı Bozer'in basın mensuplarına yaptığı saygısızlığa üzüntüsünü sosyal paylaşım sitelerinde şu sözlerle paylaştı.

"Gazetecilik mesleğimde 20 buçuk yılı geride bıraktım, galiba bugünkü (29 Mart 2013) kadar rencide olmadım hiç...
Kadın ve çocuk konularında sosyal sorumluluk projesi yürüten Cumhurbaşkanı’nın eşi
Meral Eroğlu, yasal düzenleme konusundaki taleplerini iletmek üzere kalabalık bir heyetle Cumhuriyet Meclisi Başkanı Hasan Bozer’i ziyaret etti.
Görüşme Meclis şeref salonundaydı. TAK’tan ben ve foto muhabiri arkadaşım Hüseyin, BRT’den kameraman Ali. Cumhurbaşkanlığı’nın fotoğrafçısı ve kameramanı, bir de Meclis’in fotoğrafçısı vardı… Ses kayıt cihazımı koydum her zamanki gibi masaya, konuşmaları dinledim, not aldım. Önce Meral hanım, ardından Hasan bey konuştu.
Bu tür kabulleri kaç yüz defa izlemişimdir, sayamam ama sorumuz, ya da soru soracak ortam yoksa, plaket, hediye takdimi vs de olmayacaksa bizlerin işi bitmiştir.
İki konuşmanın ardından kameraman arkadaşım Ali, kamerasının ayaklarını da alıp salondan çıkmaya yönelince, ben de ses kayıt cihazımı almak için uzandım H. Bozer ve M. Eroğlu’nun önündeki masadan. Ve işte o anda olanlar oldu.
Çocuk hastalıkları ve sağlığı uzmanı bir tıp doktoru olan, yılların politikacısı Hasan Bozer’in ağzından şu cümleler döküldü:
Sayın BRT mensubu! Ya gelirsiniz kalırsınız, ya gelmeyin! Arkadaşlar konuşurken BRT kamerasını alıp gidiyorsunuz, çok ayıp bir şey bu yahu! Ya gelmeyin ya gelirseniz de kalın, dinleyin, gitmek buradaki kitleye, buradaki kuruma hakarettir.”
Bunun üzerine Dr. Okan Dağlı’nın Hipertansiyon Derneği’ne kesin yeni bir üye olduğumu hissettim! Tansiyonum tavan yaparken ağzımdan şu cümle çıkabildi: “Genelde basına açıklamalar bitince, basına kapalı bölüme geçeceğinizi düşündüğümüz için ayrılıyorduk”…
Ve Meclis Başkanı Bozer devam etti:
“Basına açıklama bitmedi daha!.. Yani Allah aşkına bunları yapmayın. Birbirimizi üzmeyelim bu kadar! Görev gereklerini adam gibi yapın. Yapmayın yani.... Ben ve Meral hanım konuşunca bitmiyor. Burada çok büyük olay var, değerli katılımcılar var.”
Ben zaten ses kayıt cihazımı kapatmamıştım, yeniden masaya koydum, kendimi de bir sandalyeye atıverdim.. Ali de döndü kamerasını eski yerine yerleştirdi.
Sonra ne mi oldu?! Meral hanım birkaç cümle söyledi ve Fatma Ekenoğlu konuştu birkaç cümle…
Meclis Başkanı sakinleşmişti. Bizi paketleme zamanının geldiğini hissetti ve “Tamam şimdi gönderdim sizi...” dedi.
Ses kayıt cihazımı almak için yaklaşırken Meral hanımla göz göze geldim. Halimize üzüldüğü, her halinden belliydi. Genelde ses kayıt cihazımı alırken “iyi çalışmalar, iyi günler” gibi şeyler söylerim. Bu sefer hiçbir şey söylemedim. Çıktım salondan, ajansa döndüm, haberimi yazarken telefon çaldı. Arayan Cumhurbaşkanlığı protokol sorumlusu Nesligül ablaydı ve Meral hanımın yaşanan olaydan duyduğu üzüntüyü iletmek için aramıştı. Çok duygulandım, teşekkür ettim ve benim de mesajımı Meral hanıma iletmesini rica ettim. “Sen de arayabilirsin Meral hanımı” dedi ve cep telefonunu verdi bana..
Birazdan aradım. Meral hanımın ne kadar güçlü bir sosyal yanı olduğunu yıllardır bilirim ama bu olayda O’nu yanımda bulduğum için gerçekten çok mutlu oldum.
Ve Sayın Meclis Başkanı’na iletmek istediğim naçizane yorumlarım:
UBP’deki iç çekişmeler ve sürekli yakındığınız Meclis’in nisap sorunu belli ki sizi çok yormuş, yıpratmış. Bize bu kadar agresif davranmanızı buna yoruyorum. “Çocuklar nereye, durun daha konuşacaklar var” demeniz yeterliydi, o kadar kırıcı cümle kurmak yerine!

Cumhurbaşkanlığı’nda, Başbakanlık’ta, bakanlıklarda bu kurumlara bağlı basın görevlileri, kabullerde, gazetecilerin yanında bulunur, koordinasyonu sağlar, bilgilendirir. Cumhuriyet Meclisi’nde böyle bir uygulama yok. Biz gazetecilere, kabulünüzün içeriği, basına açık/kapalı kısmı vb. konularda öncesinde bilgi veren olmadı. Biz de teamülleri uyguladık.

Bu kadarını hak etmedik..."
Editör: TE Bilisim