Ülkede gün geçtikte artan uyuşturucu suçlarının yaygınlığını engelleyebilmek için özellikle uyuşturucu kaçakçılığı ve ticaretine yönelik cezaların artırılması gerektiği vurgulandı.
İngiltere’de uyuşturucu kaçakçılığıyla ilgili suça ömür boyu hapislik dahil en az 20-30 yıl verilirken, ülkede uyuşturucu suçlarına yönelik en ağır cezanın 20 yıl olduğu kaydedildi.
Kıbrıs Türk Barolar Birliği Başkanı Ünver Bedevi, uyuşturucu suçlarında sivrisineklerle uğraşıldığını, ama mücadelede başarı için bataklığın kurutulması gerektiğini vurguladı.
KKTC’de görev yapan bazı avukatlar, İngiltere’de uyuşturucu türlerinin sınıflandırıldığına dikkat çekerek aynı uygulamanın ülkemizde de yapılması gerektiğini vurguladı.
Avukatlar, uyuşturucu türü suçların İngiltere’de olduğu gibi ağırlaştırılması gerektiğini belirterek, verilen cezaların yanı sıra kişilerin ıslahının da önemine değindi.
Barolar Birliği eski başkanı avukat Hasan Sözmener, İngiltere’de en ağır suç olarak görülen uyuşturucu kaçakçılığının ülkede de aynı şekilde algılanması gerektiğini vurguladı. Sözmener, uyuşturucu kullananlar için ağır cezaların caydırıcı olmadığını belirterek, tedavi edici unsurlara önem verilmesi gerektiğini belirtti.
Avukat Boysan Boyra, uyuşturucunun miktarı, ithal olup olmadığı bilgilerinin cezaları değiştiren unsurlar olduğunun altını çizerek, bu tür suçlara 50 bin TL ile 15 yıl veya 100 bin TL ile 18 yıl ceza verildiğini kaydetti. Boyra, ülkede cezaların üst sınırının olduğunu ancak alt sınırının olmadığını vurguladı.
Boyra, “Uyuşturucu kullananlar hasta olarak kabul edilmeli” diyerek, mahkemelerde uyuşturucu kullanan kişinin tedavi konusundaki düşüncelerinin cezada indirim sebebi olması gerektiğini savundu.

Sözmener: Mahkeme azami cezalara yaklaşmıyor
Barolar Birliği eski Başkanı Hasan Sözmener, İngiltere’de en ağır suç olarak görülen uyuşturucu kaçakçılığının ülkede de aynı şekilde algılanması gerektiğini belirtti.
Uyuşturucu kaçakçılığı ve ticareti için en ağır cezanın verilmesi gerektiğini söyleyen Sözmener, uyuşturucu suçlarındaki en ağır cezanın 20 yıl olduğunu ifade etti.
Sözmener, uyuşturucu ithali, satışı gibi suçlar belirtilip, her birine 20’şer yıl verilebileceğini ifade ederek, “Ama bizde mahkeme azami cezalara (18 ve 20 yıl) yaklaşmıyor. Kendi belirlediği duruma göre hareket ediyor. Örneğin yakalanan 1-2 kilogram eroin ise 4 veya 5 sene, esrar ise 1-2 yıl veriliyor” dedi.
Uyuşturucu kullanan kişiler için ise aşırı bir ceza verilmesinin faydası olmadığına dikkat çeken Sözmener, kişinin topluma kazandırılmasının da önemine değindi.
Sözmener, cezaevindeki infaz sisteminin de değiştirilmesi gerektiğine inanç belirterek, “Sadece içici için, ceza veya tahkikat yerine tedavi edici unsurlar ya da tedaviyi kabul etmesi halinde tahkikata gerek olmamalı” dedi.

Boyra: Uyuşturucu kullananlar hasta olarak kabul edilmeli
Avukat Boysan Boyra, ülkede ectasy türü uyuşturucunun zararlarının henüz tespit edilemediğini belirtti.
Uyuşturucu türü maddeler kategorize edildiğinde en başta eroinin geldiğini söyleyen Boyra, bağımlılık yaratan kokain ve benzeri maddelerin de aynı derecede tehlikeli olduğunu ifade etti.
Boyra, söz konusu maddelerin birinci derece olarak adlandırıldığını belirterek en ağır şekilde cezalandırıldığını söyledi.
İkinci grubun ise vazgeçilmesi daha kolay olan esrar türü uyuşturucular yani bitkisel veya sigara türünde içilenler olduğunu belirten Boyra, bu türlere daha az ceza verildiğini ifade etti.
Boyra, uyuşturucunun miktarı, ithal olup olmadığı bilgilerinin cezaları değiştiren unsurlar olduğunun altını çizdi.
Boyra, bu tür suçlara 50 bin TL ile 15 yıl veya 100 bin TL ile 18 yıl ceza verildiğini kaydetti. Boyra, ülkede cezaların üst sınırının olduğunu ancak alt sınırının olmadığını vurguladı.
Uyuşturucu ithali ve pazarlama suçuna en yüksek cezanın verilmesi gerektiğini söyleyen Boyra, küçük miktarda tasarrufunda bulunduran kişilere ceza verilirken, tedavi için gayret sarf edip etmemesinin dikkate alınması gerektiğini söyledi.
Boyra, ectasy türü uyuşturucunun sonradan ortaya çıktığını belirterek, “Ectasy’nin zararları tam olarak mahkemeler ve savcılık tarafından değerlendirilemedi” iddiasında bulundu.
Boyra, şöyle devam etti:
“Ectasy, bir sentetik uyuşturucu türüdür. Kullanmaya başlanıldığında ilerleyen zamanlarda alınan doz, eroinde olduğu gibi artırılabiliyor. Hapın etkisi geçince, söz konusu maddeyi alma ihtiyacı hissedilir ve zaman içerisinde alınan dozlarda bir farklılık görülür.
Bir müvekkilim üzerinde 100 adet ectasy hap ile bulundu. Bana satmak için değil, kendi ihtiyacını karşılamak amacıyla getirdiğini söyledi. Hafta sonları bir tane ile başladığı hap kullanımının, hafta içinde her gün altı adete çıktığını anlattı”.
Boyra, extacy türü uyuşturucunun da bağımlılık yaptığının altını çizerek, mahkemelerde söz konusu maddenin esrarla eş tutulduğunu belirtti.
Uyuşturucu suçlarıyla ilgili yasal düzenlemelerin reforma ihtiyacı olduğuna inanç belirten Avukat Boysan Boyra, cezaların artırılması gerektiğini söyledi.
Boyra, mahkemelerin uyuşturucu kullanan kişileri birer bağımlı ve hasta olarak yeterince dikkate almadıklarından yakındı.
Boyra, “Uyuşturucu kullananlar hasta olarak kabul edilmeli” diyerek, mahkemelerde uyuşturucu kullanan kişini tedavi konusundaki düşüncelerinin cezada indirim sebebi olması gerektiğini savundu.
Uyuşturucu bağımlısı kişilerin “suçun mağduru” olarak gören Boyra, “Aslında hem suçlu, hem de mağdurdurlar. Ama en önemlisi bu kişilerin tedavi olmasıyla ilgili görüşleridir” dedi.

“Baronlar yakalanmalı”

Bu arada KKTC’de Merkezi Cezaevi’nde yatan mahkumların üçte birini uyuşturucu suçluları oluştururken, mahkemelerin son üç yılda 514 uyuşturucu vakasına baktığı ortaya çıktı. Söz konusu rakamları değerlendiren Kıbrıs Türk Barolar Birliği Başkanı Ünver Bedevi, uyuşturucu suçlarında sivrisineklerle uğraşıldığını, ama mücadelede başarı için bataklığın kurutulması gerektiğini vurguladı.

‘Hırsızlık’ suçunun yerini ‘uyuşturucu’ aldı
Merkezi Cezaevi istatistiklerine göre yıllarca en çok işlenen ‘hırsızlık’ suçunun yerini ‘uyuşturucu’ aldı. Bugün 317 kişinin bulunduğu cezaevindeki suçluların yüzde 31.86’sı (101 kişi) uyuşturucu suçundan yatıyor.
Kayıtlara göre, ikinci suç ise ‘sirkat’. Cezaevinde bulunan tutukluların yüzde 21.45’i sirkat suçundan cezaevinde bulunuyor.
Mahkemeler Yıllık Faaliyet Raporları da Ağır Ceza Mahkemeleri’nin gündemini en çok ‘uyuşturucu’ davalarının meşgul ettiğini ortaya koyuyor.
2011 yılında 108, 2012 yılında 197, 2013 yılında ise 209 uyuşturucu davası görüşüldü. Soygun, sirkat, ev açma suçları ikinci, resmi evrak sahteleme suçu ise üçüncü sırada geliyor.
Uzmanlar ve hukuk camiası, sık sık uyuşturucunun ülkemizin kanayan bir yarası olduğunu dile getirse de, devletin uyuşturucu konusunda bir politika belirlememesi, bu ciddi toplumsal sorunu çözümsüz bırakıyor.
Ağır Ceza Mahkemeleri yargıçları her dava sonrasında, son yıllarda ülkede artan uyuşturucu suçlarının ülke gençliğini giderek yok ettiğini vurguluyor ancak, bu uyarılar cevapsız kalıyor.

Metin: Uyuşturucu suçlarında patlama yaşanıyor
Merkezi Cezaevi Müdürü Metin Bilmem, “Geçmiş yıllarda işlenen suçlarda ilk sırayı sirkat alıyordu. Son yıllarda uyuşturucu suçları öne geçti. Ülkemizde uyuşturucu alma, tasarrufu, ithal ve satışı suçlarında patlama yaşanıyor” dedi.
KIBRIS’a konuşan Bilmem, cezaevindeki mahkumların yüzde 31.86’sının uyuşturucu, yüzde 21.45’inin sirkat, yüzde 8.52’sinin adam öldürme, yüzde 6.31’inin ahlaka aykırı suçlardan, yüzde 2.21’inin hukuk davalı, geriye kalan 26.18’inin ise trafik, kavga gibi suçları işleyenlerden oluştuğunu belirtti.
Metin Bilmem, cezaevinde 317 tutuklu olduğunu hatırlattığı açıklamasında bunların 215’in hükümlü, 212 ise hükümsüz tutuklu olduğunu vurguladı.
Bilmem, cezaevinde 11 kadın tutuklu olduğunu söyleyerek, beşinin ağır cezalı, üçünün hafif cezalı hükümlü, üçünün ise henüz yargılanmamış kişiler olduğunu kaydetti. Bilmem ayrıca, cezaevinde 18-21 yaş arası 28 genç suçlu olduğunu sözlerine ekledi.

Son 10 yılın rakamları
Ülkemizde 2003 yılından beri her yıl ortalama 316 kişi çeşitli suçlar adı altında cezaevi ile tanıştı. Cezaevinde 2003 yılında ortalama 160, 2006 yılında 200, 2005 yılında 256 mahkum yattı. 2007 yılında ortalama 399, 2008 yılında ise 409 kişi cezaevine girdi. 2009 yılında ortalama 306, 2010 yılında 273, 2011 yılında 277, 2012 yılında 281 ve 2013 yılında 288 kişi kayda geçti.

Bedevi: Kullanıcılara yönelik operasyonlarla sorun çözülemez
Barolar Birliği Başkanı Ünver Bedevi, baronların yakalanmaması, kullanıcılara yönelik operasyonların ve caydırıcı hale getirilen cezaların, uyuşturucu sorununu çözmeyeceğine işaret etti.
Bedevi, ülkemizdeki uyuşturucu sorunun ciddiyetinin Mahkemeler Yıllık Faaliyet Raporları’ndan da görüldüğünü belirtti.
Ülkemizde bir rehabilitasyon merkezinin bulunmayışının çok büyük eksiklik olduğuna dikkat çeken Bedevi, devletin, kişilerin mağduriyetini giderecek bir rehabilitasyon merkezini hayata geçirmesi gerektiğini söyledi.
Bedevi, “Esas maksat bu kişileri topluma kazandırmak olmalıdır. Bu büyük sorunu çözmek illaki, rehabilitasyon merkezinden geçmektedir. Sadece suçlu gibi yakalamak ve mahkum edip, cezaevine göndermekle sağlıklı bir şekilde gitmiyoruz” dedi.

“Cezalandırmak sorunu çözmüyor”
Ünver Bedevi, uyuşturucu suçları yaygınlaştıkça verilen cezaların da arttığına ve mahkemelerin istikrarlı bir şekilde caydırıcı cezalar verdiğini savunarak, yine de bunun sorunu çözmediğine dikkat çekti.
Bedevi, “Cezalar artıyor ancak bu sorunu çözmüyor. Demek ki sadece cezaların bir şekilde ağır tutulması, suçun işlenmesinin önüne geçmiyor, suçun önlenmesine yetmiyor” dedi.

“Uyuşturucu tacirleri hiç meydanda yok”
Bedevi, ülkemizde sadece ufak çapta uyuşturucu satıcılığı yapanlar ile uyuşturucu kullananların yakalandığına dikkat çekerek, büyük paralarla, büyük çapta uyuşturucu ticareti yapanlara erişilemediğini söyledi.
Bedevi, “Bu işin perde gerisindeki uyuşturucu tacirleri hiç meydanda yok. Polis ve istihbaratın bunları yakalaması ve deşifre etmesi gerekir. Uyuşturucu ülkeye hangi metotla gelir? Uyuşturucu baronları kimler? Bir türlü açıklığa kavuşmuyor. Bu küçücük ülkede bunun tespit edilmesi gerekir. Baronların neden tespit edilemediğine bakmak gerekir” şeklinde konuştu.
Ünver Bedevi, az miktarda kullanım amaçlı uyuşturucu tasarrufu suçu işleyenlere ve en az zararlı uyuşturucu türü olan hintkenevirinin ayni kategoride değerlendirilmesinin de yanıltıcı olabileceğini belirtti.
Uyuşturucuların doğru analiz edilmesi gerektiğine işaret eden Bedevi, “Küçük kullanıcıları ve en az zararlı uyuşturucu vakaları aynı zamanda tespiti polis açısından en kolay olan kısmıdır. Halbuki esas tespit edilmesi gereken, daha zararlı uyuşturucuları hem kullanımı, hem de daha önceki adımlardaki tedarikçileri ve tüccarlarıdır.”

“Uyuşturucu okullara kadar girdi”
Barolar Birliği Başkanı Ünver Bedevi, uyuşturucu kullanım yaşının 18’in altına girdiğini ve sokak aralarına hatta okul bahçelerine kadar girdiğini söyledi.
Bu konuda çok iyi seferber olunması gerektiğini belirten Bedevi, bu konuda ailelere, teşkilata hatta herkese çok büyük görevler düştüğüne işaret etti.
Bedevi, “Bu yaşlara inmesi toplum için büyük felakettir. Uyuşturucuya ulaşımın bu kadar kolay olmaması lazım. Birileri bu işin ticaretini yapıyor. Bu iş okullara, çocuklara kadar indi. Sadece kullanıcıları yakalamayla bu işin kökü kazılamaz. Ticaretini yapanlar en ağır şekilde cezalandırılmalıdır” dedi.

(KIBRIS GAZETESİ)
Editör: TE Bilisim